Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 26 Temmuz 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

CHP asla iktidara gelemez

CHP’yi ne Mustafa Sarıgül kurtarabilir, ne Mahzun Kırmızıgül, ne de Yılmaz Morgül.

CHP sağa da kaysa iktidara gelemez, sola da kaysa iktidara gelemez, ortada da dursa iktidara gelemez, amuda da kalksa iktidara gelemez.

(Birtakım kart tilkilerin yönlendirmeleri doğrultusunda koalisyona giremez demedim, tek başına “salt” iktidardan sözediyorum.)

CHP bir memur partisidir. Devletin partisidir, bürokrasinin partisidir. Bürokratik oligarşinin partisidir. Yani, adında halk kelimesi geçen parti, halkın partisi değildir.

Sağa kaysa, sağcılığı “ondan daha iyi yapanlar” vardır, aslı varken kimse taklidini seçmez. Bunu, geçen pazar günü de gördük.

Sola kaysa, evet, solda kimse yoktur ama halk sol istemiyor ki!

CHP’nin hiçbir umar yolu, çıkar yolu yoktur. CHP, “hileli ve şaibeli” 1946 seçimlerini bir yana bırakırsak iktidarı ilk serbest ve doğru dürüst seçimde, 1950 yılında kaybetmiştir, bir daha da geri dönememiştir. Dönemez, dönemeyecektir.

Bürokrasinin dönem dönem “teşrifatı bir yana bırakarak” iktidara doğrudan ve sertçe el koyması, CHP’nin dönmesi anlamına gelmez. “Arkadaşlarıdır” gelenler.

CHP, dönem dönem “ortanın solu” ayakları çekse de dönemeyecektir, dönem dönem “ulusalcı takılsa” da dönemeyecektir.

Baykal ve emirerleri, bunu çok iyi biliyorlar. Bildikleri için de “yiyemeyecekleri yemeğin önüne oturmuyorlar”... Baykal son derece gerçekçi bir adam, ve kendisine kızmak şöyle dursun, “partisini hiç olmazsa bu noktalarda tuttuğu için” kutlamak bile gerekir. “Yüzme geyiklerini” bıraktığınız gün bunu göreceksiniz.

İdris Küçükömer’e küfür eden budalalardan çok daha gerçekçidir Deniz Baykal.

Görevi, gerçek görevi, bürokrat oligarşinin çıkarları doğrultusunda, halkın kilit iktidar noktalarını ele geçirmesini mümkün mertebe önlemektir, bunu da iyi kötü başarmıştır.

Misyonu, dikta sökmeyince bulunmuş bir uzlaşmayı, “çifte Ankara hükümeti sistemini” mümkün mertebe korumaktır. Halka bırakılmak zorunda kalınan “mevzileri” terketmek, “tutabilecekleri hatta” direnmek...

Vallahi, Eskişehir-Kütahya çarpışmalarının ardından “askerlik ilminin icabatını yerine getirerek” oraları bırakıp Sakarya ırmağının doğusuna çekilmek gibi bir şey ha!

Sayın Baykal politikacı olmasa, örneğin gençliğinde bıraktığı bilim adamı kimliğini hatırlasa, tabii bir de dili varsa, kurtuluş savaşımızın da aslında bir “halk savaşı” falan olmadığını, bir bürokrat mücadelesi olduğunu, halkın alt tarafı “İstanbul hükümeti tarafından değil de ona başkaldıran Ankara hükümeti tarafından askere alındığını” kabul edecek...

Aklıma gelmişken, hem ona hem de size sorayım:

İnönü hangi serbest seçimi kazanmıştı da önce milletvekili sonra da cumhurbaşkanı seçilmişti yahu? 1939 mu, 1943 mü?

Peki Atatürk? 1927 mi, 1935 mi?

Yani şu, CHP’nin, katılma oranı yüzde kaç olursa olsun yüzde 100 oy topladığı seçimler mi? O zaman iktidar çantada kekliktir tabii. Boşuna mı birtakım huysuz ihtiyarlar “aah o otuzlu yıllar” diye ağlaşıyorlar?

Akşam, 25.7.2007

Engin ARDIÇ

26.07.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  Altı kazık partisi niye kazanamıyor?

  Demirel: Ankara’nın yetkileri eyaletlere devredilmeli

  Bundan sonra ne yapmalı?

  CHP asla iktidara gelemez

  Menderes: Acele işe şeytan karışır


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004