Güvenlik politikalarını “iç düşman” esasına gore düzenleyen devletler için bir tanım gerekirse, bu tarz devletler için en uygun tanım “Ensest devlet” olmalıdır.
Bir anlamda kendi kurumlarının esareti altında olan bir milletin devleti... Türkiye’nin sorunu, askeri vesayet altında bir sistemle yönetiliyor olmasından başka bir şey değil. Halkını “fişleyen” bir düzenden söz ediyoruz burada.
En son demokrasilerde dördüncü kuvvet olarak kabul edilen basının akreditasyon adı altında nasıl da kategorize edildiğini, gazetecilerin ve yayın organlarının üzerine nasılda nasıl da siyah-beyaz işaretler konulduğuna şahit olduk. Dördüncü kuvvet fişleniyorsa, birinci, ikinci üçüncü kuvvet de fişleniyor olmalı. Bu davranışın temeli elbette yine sistemle ve sistemin tarihiyle ilişkili.
Çoğu kez sivil yönetime darbe vurmuş, çoğu kez Meclis’in kapılarını kapatmış, halkın temsilcilerini cezaevlerine tıkmış, hatta ve hatta halkın büyük çoğunlukla seçtiği bir başbakanı ve bakanlarını darağacında sallandırmış bir tarih var bu davranışın temelinde. Böyle bir yönetimde yaşamak zorunda olmak biz vatandaşlar için bir nevi ceza olmalı. Aksi takdirde olup bitenlerden mutlu olmamız gerekirdi, bazı “embeded” (Eklemlenmiş) gazeteciler gibi...
Öyleyse Türkiye’yi nasıl tanımlamalıyız? Deve mi, kuş mu? Bazen deve bazen kuş. Kaldırımda demokrat, meclis koridorlarında totaliter. Kamu alanında totaliter, özel alanda daha az totaliter.
Kamusal alanın faşist tanımı hayatımıza girdiğinden beri bu durum kriz çıkarmak için kullanılıyor. Türkiye demokratik, laik, hukukun üstünlüğüne dayanan sosyal bir hukuk devleti... Yalan! Öyle olduğuna elle tutulur emareler yok. Bu konudaki işaretlerin hepsi flu... Dünya’daki demokratik hukuk devletlerinde olmayan bütün sorunlar bizim ülkemizde var!
Ve biz normal demokrasilerde olmayan bu problemlerin çözümünü aramak yerine onları mevcut düzeni sürdürmek için kullanıp duruyoruz! Bu anlamda ülkemizi demokratik hukuk devleti diye tanımlamak yerine “sorunlarını bilerek ve isteyerek çözmeyen ülke” veya “faşist bir yapı”diye tanımlayabiliriz belki de. Ve her faşist devlet bir anlamda da “Ensest bir devlet”tir; yani gözünü dışarı yerine içeriye dikmiş, “birincil” olarak başkalarını değil, öz evlatlarını belirlemiş, bellemiş... Kim inanır bizim Avrupa Birliği’ne girmeye istekli olduğumuza? Kim inanır bizim Türkiye’yi çağdaş medeniyetler düzeyinde bir ülke olarak görme arzumuza? Artık kendi evlatlarımızı taciz etmekten vazgeçmeli değil miyiz?
Bu kadar baskı yeter yahu!
Bugün, 13.3.2007
|