Genelkurmay eski Başkanlarından Doğan Güreş’in “Dönemin Genelkurmay Başkanı ben olsaydım, ben de 28 Şubat’ı yapardım. Sayın Erdoğan Çankaya’ya çıkmamalı, asker türbandan dolayı Çankaya’yı protesto eder” sözlerini değerlendiren Türkiye Sağlık İşçileri Sendikası Genel Başkanı Mustafa Başoğlu, Doğan Güreş’in açıklamalarının demokrasi dışı olduğunu ve cumhurbaşkanlığı seçimi için askeri koz olarak kullandığını belirtti.
Eski Genelkurmay Başkanlarından Doğan Güreş’in “Dönemin Genelkurmay Başkanı ben olsaydım, ben de 28 Şubat’ı yapardım. Sayın Erdoğan Çankaya’ya çıkmamalı, asker türbandan dolayı Çankaya’yı protesto eder” sözlerini değerlendiren Türkiye Sağlık İşçileri Sendikası Genel Başkanı Mustafa Başoğlu, Doğan Güreş’in açıklamalarının demokrasi dışı olduğunu ve cumhurbaşkanlığı seçimi için askeri koz olarak kullandığını belirtti.
Güreş’in bir televizyon programına katılarak yaptığı açıklamaların kesinlikle demokrasi ile uyuşmadığını söyleyen Başoğlu, “28 Şubat sürecinin kaçınılmaz bir süreç olduğunu ve yapılacak başka bir şey kalmadığını, kendisi de o dönemde Genelkurmay Başkanı olsaydı aynı şeyi yapacağını söylemesi, içi doldurulamayan iddialardır. Çünkü 28 Şubat sürecinde ileriye sürülen ‘irtica geliyor, demokrasi ve cumhuriyeti yutacak’ iddiaları hiçbir şekilde kanıtlanamamıştır. Sayın Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmemesi için askeri koz olarak kullanıp tehdit unsuru haline getirmesi de, demokrasi ile bağdaşır bir tavrı değildir” diye konuştu.
Türkiye de sivil-asker tartışmasının gereksiz bir tartışma olduğunu söyleyen Başoğlu şöyle konuştu: “Herkes Anayasaya göre kendi işini yaptığı takdirde bu tartışma kendiliğinden kapanır. Sayın Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığına aday olup olmayacağını bilmiyorum. Ama bu güne kadar söylenenler karşısında aday olmaya adeta zorlandığı görülmektedir. Tartışmaları, cumhurbaşkanlığı seçiminde herkesin söz sahibi olabileceği ama çoğunluk partisinin hiçbir söz hakkı olmadığı gibi bir noktaya götürmek, öncelikle TBMM’nin iradesine önceden ambargo koymak ve tehdit altında bulundurmaktır. Bu anlayıştan demokrasiye inananlar vazgeçmelidir. Türkiye görünmez bir yeni 28 Şubat ortamına doğru itilmektedir. Demokratik kurallar içinde yapılan seçim ve sonuçlarına herkesin saygı duyması ve kabul etmesi gerekir. ‘Benim dediğim doğrudur’ anlayışı demokratik değil diktatör bir anlayıştır. Bu da çağımızın insan hakları ile uyum sağlamamaktadır. Bazı çevrelerin, Türkiye’de demokrasi olmadığını kanıtlayabilmek için gösterdiği gayretleri hayretle karşılıyorum.”
|