Yargı reformunun gerçekleştirilemediğini, hem anayasada, hem idarî yargıda hâlâ engeller bulunduğunu belirten Prof. Dr. Zafer Üskül de “Yargı etki ve baskı altında olmamalıdır” dedi. “Yargıçlarda devleti koruma içgüdüsü yerleşmiştir. Bireyi korumazlar. Oysa korunması gereken devlet değil, bireydir. Devlet birey için vardır. Birey yoksa devlet olur mu?” diyen Üskül, hakim ve savcıların eğitilerek zihniyetlerinin değiştirilmesi gerektiğini söyledi.
‘Türkiye’de Demokratikleşme Perspektifleri’ konulu konferansta konuşan Prof. Dr. Zafer Üskül, “Türkiye, yargı reformunu gerçekleştirememiştir. Hem Anayasa’da, hem idarî yargıda hâlâ engeller var. Yargı etki ve baskı altında olmamalıdır” dedi. Mersin Avrupa Birliği Derneği ve Mersin Sanayici ve İş Adamları Derneği’nin (MESİAD) ortaklaşa gerçekleştirdiği ‘Türkiye’de Demokratikleşme Perspektifleri’ konulu konferans, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası’nın konferans salonunda gerçekleştirildi. Konferansa konuşmacı olarak katılan Prof. Dr. Zafer Üskül, Demokratikleşme, Avrupa Birliği, İnsan Hakları ve Hukukun Üstünlüğü konularında önemli açıklamalarda bulundu.
Demokrasilerde devletin resmî ideolojisinin olamayacağını belirten Prof. Dr. Üskül, devlet bütün ideolojilere aynı mesafede durması gerektiğini söyledi. Türkiye’de hâlâ aşırı merkeziyetçiliğin hakim olduğunu ve yetkilerin çok büyük bölümünün merkezde toplandığını kaydeden Üskül yerel yönetimlerde ise yetkilerin sınırlı olduğunu ifade etti. Üskül, konuşmasına şöyle devam etti; “Seçim barajı sistemi düzeltilmelidir. Bana göre kaldırılmalıdır. Hiç olmazsa yüzde 5’e düşürülmelidir. Genelkurmay Başkanı, Başbakana bağlı değil de, Başbakana karşı sorumludur. Sorumlu olmakla bağlı olmak arasında fark var. Genel Kurmay, Başbakana bağlı olmadığı için emir veremiyor, yani burada teknik bir sorun var. Bunun da üzerinde durulması lâzım.”
ÖZGÜRLÜKLER KORUNMALI
Türkiye’de, İnsan Hakkı sorununun hukuksal olarak olmadığını, ancak uygulanmadığını dile getiren Üstün, şunları söyledi: “İnsan Hakları sözleşmelerini sadece okumak yetmez. Kanunları uygulayacak yargıçlar lâzım.Tabi bunun için bütün yargıç, savcı ve avukatların eğitilerek zihniyetlerinde değişim gerekir. Çünkü yargıçlarda devleti koruma içgüdüsü yerleşmiştir. Bireyi korumaz. Oysa korunması gereken devlet değil bireydir. Devlet birey için vardır. Birey yoksa devlet olur mu? Yargıç, takdir yetkisini kullanırken bireyin hak ve özgürlüklerini öne çıkararak, bu takdir yetkisini kullanacak yoksa devleti koruma iç güdüsüyle değil. Bu da yargıcın önemli bir zihniyet değişiminin gerekliliğini ortaya çıkarıyor.
Türkiye yargı reformunu gerçekleştirememiştir, hem anayasada hem idarî yargıda hâlâ engeller var. Yargı etki ve baskı altında olmamalıdır. Bunlar olmadan hukukun üstünlüğünü sağlayamayız. Mevcut yapının imkân sağladığı bazı kesimler bu değişime karşı direniyorlar. Sivil toplumlar, bireyler haklarına sahip çıkarlarsa bu direnişler zamanla kırılır.”
YENİ BİR ANAYASAYA İHTİYAÇ VAR
Basının çok önemli olduğunu ve Basın Ceza Kanunu’nda da gözden geçirilip düzeltilecek maddeler olduğuna işaret eden Üskul, “Bu güne kadar Anayasa’nın üçte biri değiştirildi. Daha çok değişmesi gereken maddeler var. 82 Anayasası’nda devleti öne çıkaran baskıcı bir ruh var bu ruh öldürülemiyor. Anayasa maddelerini parça parça değiştirmek çare olmuyor, yeni sorunlar çıkartıyor. Bana kalırsa, her kesimin üzerinde uzlaştığı yeni bir Anayasa’ya bu toplumun ihtiyacı var” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Üskül, “Türkiye, Avrupa Birliğine üye olsada olmasada demokratikleşmelidir. Bunu kendi iç dinamikleri ile sağlayabilirse daha kalıcı olur.V e uygulamalarda karşılaşılan sorunlar daha kolay giderilecektir” diyerek sözlerine son verdi.
|