TRT’de bir haber: ‘Sivil toplum örgütlerinin bazıları 301’in değiştirilmesini isterken, bazıları ise aynen muhafaza edilmesini savunuyor.’
‘Tamamen kaldırılsın’ diyen sivil toplum örgütlerinden hiç söz etmiyor. Oysa baştan beri konuyla ilgilenen ve İnsan Hakları Ortak Platformunu (İHOP) oluşturarak ortak bir tutum ortaya koyan sivil toplum örgütleri de var ve bu tartışmada bunlar bilinçli bir biçimde gözardı ediliyor.
İHOP öncülüğünde 100’den fazla sivil toplum örgütü, 20 binden fazla vatandaşın imzasını taşıyan bir basın açıklamasıyla, 301’in neden kaldırılması gerektiğini kamuya açıkladı. (Ümit Fırat tarafından okunan ve gayet tutarlı bir perspektiften 301’in neden kaldırılması gerektiğini anlatan bu açıklamanın tamamını, (Düşünce Suçuna Karşı Girişim’in) www.antenna-tr.org adresinden okuyabilirsiniz.
Öte yandan, aralarında Dünya Basın Özgürlüğü Komitesi (WPFC), Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) ve Uluslararası İfade Özgürlüğü Mübadelesinin (IFEX) de bulunduğu 21 sivil toplum örgütü de ortak bir açıklamayla 301’in tamamen kaldırılmasını istedi.
Peki, hükümetin kendilerinden 301 konusunda uzlaşma beklediği ‘sivil toplum örgütleri’ hangileri ve bunlar hangi alanda faaliyet gösteriyor? Türk-İş, Hak-İş, TÜSİAD ve diğerleri. Yani varoluş amacı, doğrudan doğruya hukuk, insan hakları, ifade özgürlüğü ve ilgili mevzuat olanlar değil.
İnsan hakları mücadelesinin önde gelen isimlerinden, sanatçı ve entelektüel Şanar Yurdatapan da haklı olarak bunların meslek örgütleri veya özel kanunla kurulmuş, yarı resmi nitelikte örgütler olduğuna dikkat çekiyor. Ve ekliyor: ‘Bu konunun muhatabı bu örgütler değil ki! İnsan hakları örgütleri, hukuk kurumları, basın, yayın ve yazar örgütleri. Onlar çağrılmıyor, başka her mesleğin örgütü çağrılıyor. Sağlık Reformu Yasası ile ilgili bir danışma toplantısına Müzisyenler Sendikasının, Muharip Gazilerin, Sarıyer’i Güzelleştirme Derneğinin çağrılması gibi bir durum.’
Görünen o ki, son aylarda ülkede estirilen anti-demokratik rüzgarın etkisi var. Reformların gerçekleştirildiği dönemde görüşleri sorulan, kendilerinden katkı alınan sivil toplum örgütleri, en fazla ilgili oldukları tartışmadan dışlanmak isteniyor.
301 konusundaki bu ‘bilmezden gelme sanatı’ artık sıktı. Adalet Bakanının görüşlerini artık eleştirmeye bile gerek yok. Ama gerçekten sorunu çözmek isteyenlere bir kez daha hatırlatalım: Bu madde ihlâl üretiyor. Değiştirseniz de üretmeye devam edecek. Mesele sadece bu tür maddelerin nasıl yazıldığı da değil. Asıl sorun mevzuattan suç ve ceza üreten yapı ve işleyiş.
Böyle bir durumda, hukuku korumaya kararlı bir siyasi iradenin yapması gereken, bu yapısal probleme müdahale edemiyorsa, en azından, ihlal üreten mevzuatı sürekli olarak ayıklamaya çalışmak olmalı.
Kulak vermesi gereken STK’lar da konuyla ilgisiz veya ara dönem destekçisi veya korporatif rejimlerdekine benzer bir ‘işlev’ gören STK’lar olmamalı.
Star, 16 Şubat 2007
|