Şöyle bir etrafımıza baktığımızda Avrupa ülkeleri bu süre içinde büyük tahriplere yol açan 2. Dünya Savaşı’nı, Balkanlar ise Bosna katliamını gördü.
Hemen kuzeydoğuda Çeçenler’in Ruslar’la, Azeriler’in Ermeniler’le mücadelesi, İran’ın Irak’la yaptığı amansız mücadele, Arap ülkelerinin İsrail’le üç-beş kapışması da bölge ülkelerine büyük zarar veren, vermeye devam eden sıkıntıları arasında yer aldı.
Türk ordusu ise bu sıkıntılı dönemde Kore’de ve Kıbrıs’ta başarıyla görev yaptı. Bunun dışında ise NATO çerçevesinde önemli uluslar arası görevler de hakkıyla yürütüldü. Ama şurası bir gerçek. Türk ordusu, ne komşuları gibi ne de ABD ordusu gibi uzun soluklu savaş görmedi 80 yıl boyunca. (Terörle mücadeleyi konvansiyonel bir savaş olmadığı için saymadım) Bu kötü bir şey değil ama görüyoruz ki günümüzde bunun ciddi bir yan etkisi ortaya çıkmaya başladı.
Yan etkiler, elbette ilaçların kötü olduğu anlamına gelmez ama yine de yan etkiler için tedbir almak gerekiyor. Bugün ordudan albay seviyesinde emekli olmuş bir insan, Kore’yi ve Kıbrıs barış harekâtını da ıskaladığı için ciddi bir savaş görmemiş demektir. Acaba emekli subayların, vatanı kurtarma adı altında başlattığı kimi oluşumların bilinçaltında bu durum mu yatıyor? Emekli subayların dış tehditler yerine iç tehditle fazlaca kafa yormaları, tuhaf örgütlenmeler içine gitmeleri, yanlarına aldıkları heyecanlı gençlere silahlı yeminler ettirmelerinin altında bu durumun yan etkisi olabilir mi? İnsan sormadan edemiyor. Emekli subaylar ne ister?
Bir ara Cumhurbaşkanı’nın elinden düşürmediği bir gazete genç subayların rahatsız olduğunu yazmıştı da o haber, Genelkurmay’ı bir hayli kızdırmıştı. Şimdi de emekli subaylar mı rahatsız? Rahatsızlarsa neden rahatsızlar? Gerçekten vatan elden mi gidiyor? Ya da bu subayların yetiştirilme tarzında bir tuhaflık mı var? Yoksa emekli olmuş bir albay, neden gelecek yerine geçmişe odaklanır, kendisine kurtuluş savaşı yıllarını örnek alır ki? Şu anda Türkiye, bir kurtuluş savaşına mı ihtiyaç duymaktadır? Böyle düşünen bir zihnin, bu aşamaya kadar nasıl geldiğini, nasıl bir eğitimden, psikolojik hazırlıktan sonra herkesi düşman saflarda görmeye başladığını birileri iyi analiz etmeli!
Ordumuzun ciddi bir savaş görmemiş olması ve “İç düşman konseptli” bir güvenlik anlayışına sahip olmasının sonucu ortaya böyle bir emekli subay psikolojisi çıkarıyor. Herkesi düşman gören, sürekli vatanın tehdit altında olduğuna dair veriler bilinç altına yerleştirilen, farklı fikirlerdeki kişileri vatan haini gören, Türk Subayı emekli olunca sivil hayatın keyfini çıkarmak yerine vatan kurtarmaya devam ediyor. Emekli olduktan sonra hayatlarının önemli kısmı yine askeri kurum ve kuruluşlarda geçiyor bu subayların. Subay orduevlerinde ucuza yaşamaya devam ediyorlar.
Birbirleri ile ilişkilerini sürdürüp konseptlerini pekiştirmeye devam ediyorlar. Komutanları ile irtibatları sürüyor ve sivil hayata adaptasyonda zorluk çekiyorlar. Gerçi herhangi bir dış savaşta da askerler için “Vietnam sendromu” gibi durumlar da ortaya çıkmıyor değil. Bu konu zor bir konu gerçekten. Subayların eğitim meselesi ciddi şekilde yeniden ele alınmalı ve emeklilerin sivil hayata rehabilitasyonu için özel programlar hazırlanmalı. Ordu evleri yerine herkesin gittiği yerlere gitmeliler...
Bugün, 13.2.2007
|