Birileri bizimle testis geçiyor açıkça.
“Testis diye çekmediler” diye haberi manşete çekiliyor, akıllarda başörtülü kadın doktorların erkek hastalara bakmadığı kalıyor.
Efendim olay şu. Hürriyet gazetesi pazar günü çarpıcı bir manşetle çıktı. Konya’da başörtülü iki kadın doktorun testisleri şişen bir gencin röntgenini çekmeyi reddettiğini, bunun sonucunda da geç müdahaleye neden olduklarını iddia etti.
Müdahalede geç kalınınca da gencin bir testisinin alındığını yazdı.
Ama şimdi anlaşılıyor ki, olayın meydana geldiği gün, yani 13 Kasım gecesi o serviste değil başörtülü, kadın doktor yokmuş. Nöbetçi doktorun adı Levent Kaya imiş.
Üstelik olaya müdahale eden doktor “acil” kaydı düşmediği için nöbetçi doktor bile çağrılmamış.
Yani, testis üstü irtica olayı. Hastane üzerinden rejim krizi yaratma çabası gibi bir hava var.
Türkiye “manşetler”in kolay atıldığı bir ülke.
Attığınız manşetin altının ne kadar dolu olduğu önemli değil.
Bizim gazetede de “Başbakana ölüm tehdidi” manşeti vardı dün ama içini okuyunca öfkeli bir vatandaşın mektubu olduğu anlaşılıyordu.
Tabii attığınız manşetin tetikleme etkisi önemli.
“Testis diye çekmediler” manşetinin ağırlık katsayısı, toplumda korku yaratma, şüpheleri artırma ağırlığı diğerinden daha fazla.
Bu inanç üzerinden muhalefet.
İktidara açıkça bir tavır almanızı gerektirmeyen ama toplumda gerilimi yavaş yavaş tırmandırmaya yarayan bir tavır.
Başörtülü kadınların kamu hizmeti yapmasına karşı çıkanları bir dereceye kadar anlarım. Çıkar bunu anlatırlar, ikna ederler, edemezler ama en azından tartışırlar.
Fakat bir olaya müdahalesindeki zamanlama ve yöntem tartışmalı olan bir doktorun raporundan yola çıkarak “Bakın işte gördünüz mü?” havası yaratmayı anlayamam.
Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi geliştirilen bir tavır mı, şüpheliyim.
Bu daha çok köktenlaikçi bir tavır.
Başörtülü kadına yakıştırılan bir rolün, doğruluğunu fazla kurcalamadan, tek bir rapordan yola çıkarak manşete çıkarma anlayışı bu.
Bizde araştırmacı gazetecilik tek bir raporu bulmaktan ibaret olduğu, kimse hastaneye kadar zahmet edip işin perde arkasını araştırmadığı için ortaya çıkan bir durum.
Önyargı, kolaycılık, tembellik anlayışının sayfaya yansıması.
Bu işte testisin suçu yok, suç kafalarda, yerleşmiş değer yargılarında, başörtülü kadınla ilgili iddiayı verili doğru kabul etme anlayışında.
Bir kısmınız bu satırlara kızacak ama unutmayın, bir insanı insan yapan kıyafeti, saçının şekli ve rengi değildir.
Doğruluğu, dürüstlüğü, işine ve insana verdiği değerdir.
Sabah, 19.12.2006
|