Gazete: Hürriyet.
Nam-ı diğer, Türk medyasının amiral gemisi.
İmza: Uğur Dündar.
Nam-ı diğer araştırmacı gazeteci...
Bir ay önceki bir olaydan pişirilmiş bir tesettür asparagası.
Ak Parti iktidarının “islamileşme” ortamına, Çankaya geriliminin gerektirdiği gazla Hürriyet usulü bir dalış... Hem de araştırmacı gazeteci tarafından...
Taa 28 Şubat’ın “Topyekün Savaş” manşetlerinden bugünlere fırlayarak...
Savaş devam ediyor.
Hürriyet’in göbek altı vuruş misyonu da...
Bir ay önceki olaydan pişirilmiş dedim.
“Testis diye çekmediler” manşetine konu olan olay, taa 13 Kasım 2006’da yaşanmış.
Bir ay süreyle neden uyumuş? Meçhul. “Pişirilmiş” demem o yüzden... Demek bu tür asparagaslar ancak bir ayda servis edilecek hale geliyor.
Ne hallere düşmüş araştırmacı gazetecimiz bakın şuna, çok mu kesat hale geldi bu günlerde araştırma konuları?
Alın size bir bilgi daha:
Başörtülü oldukları öne sürülen ve “Testis diye çekmediler” şeklinde suçlanan bayan radyologlar, 2006 içinde bir çok erkeğin ultrasonunu çekmişler.
Bir bilgi daha:
O gün nöbetçi olan radyoloji uzmanı söz konusu bayan radyologlar değilmiş.
Bir bilgi daha:
Uğur Dündar’a servis yapan doktor, teşhiste hata yapmış.
Ve bir bilgi daha:
Habere konu olan hasta, herhangi bir başörtülü doktorla muhatab olmadığını ifade ediyor.
İşte bu... Neresinden tutarsanız dökülen ama “Türk medyasının amiral gemisi!”ne manşet olan, dolayısıyla o günkü siyasi tartışmalara zemin teşkil eden bir haber.
Evet altı boş, ama aynı zamanda stratejik nitelikte olduğunda kuşku bulunmayan bir haber.
Neye denk düşüyor bu haber? Şunlara:
-İslamileşen bir Türkiye’ye... El altından başörtülü memur çalıştırıldığı iddiasına...
-İslamileşme boyutu kamu kurumlarına kadar uzanan bir Türkiye’ye..
-İslamileşme boyutu, hastane gibi din, dil, renk, cinsiyet ayrımı gözetilmemesi gereken kurumlara kadar uzanan bir Türkiye’ye..
-İslamileşmenin nasıl saçma boyutlar kazanabileceği iddiasına.
-Başörtü aleyhine yürütülen insafsız kampanyada, “Başörtülü doktor” olgusunun doktorlukla bağdaşmayan işler yapabileceği şeklindeki dezenformasyona... Oradan Tıp alanında eğitim gören başörtülü öğrencilerin yollarını kesmenin meşru bir iş olduğuna.
-Ve Konya’dan vuruşa.
32 kısım tekmili birden bir 28 Şubat artığı propaganda ürünü bu...
İnsan bu tür bir haberin, küçük, marjinal, vurdu kaçtı gazetelere yakışacağını düşünüyor.
Ama işte, Hürriyet yapıyor bunu.
Uğur Dündar gibi bir imza kullanılıyor burada.
Ne denir?
Filler savaşa girmiş... Piyonlar çoktan harcanmış.
Amiral gemisi borda bordaya vuruşmak için hazır.
İnsafın, iz’anın, ahlakın, insanlığın işi zorlaşmış.
Türkiye - 2007...
Zor zaman.
“Son kale”yi “millet”e kaptırmamak için vur - kaçlar gelecek.
Ama, bir yanda da gözaltında bir eylem bu. Bütün şifreleri çözülmüş bir eylem. Bugün manşet atıyorsunuz, yarın ipliğiniz pazara çıkıyor. Nasıl yürüteceksiniz bu kirli eylemi?
Millet için bir zorluk olduğu muhakkak ama, bu kirli eyleme katılanlar için daha da zor iş.
(...)
“Yarın elbet bizim, elbet bizimdir,
Gün doğmuş, gün batmış ebed bizimdir”
demiyor mu şair, diyor.
Yarın Türkiye’nindir, milletimizindir. Hiç kuşku duymuyorum. Filleri savaşa sürmüşler, baksanıza...
ahmettasgetiren.com.tr, 19.12.2006
|