Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 18 Kasım 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

Şiddet ögesi içermeyen her fikir açıklanabilir”

Pazartesi günkü yazımda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde Türkiye aleyhinde kazandığım dâvâdan bahsetmiştim.

Mahkemeden, tam da 301’inci madde ve ifade özgürlüğünün yoğun olarak tartışıldığı bu günlerde, ilgililere önemli mesajlar veren bir karar çıktı.

Hemen söylemeliyim karar, Türkiyeli yargıcın da bulunduğu oturumda oy birliği ile alındı. Yani, Türkiye de bir anlamda bu karara, itiraz etmeyerek katılmış oldu.

Zaten nesine itiraz edecekti ki?

AİHM, Genelkurmay Askeri Mahkemesi’nin verdiği hapis cezası ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10/1 maddesini ihlal ettiğine karar verdi.

Bu kararı verirken de benim, sivil itaatsizlik eylemi çerçevesinde Osman Murat Ülke’nin ‘Vicdani red’ hakkını savunmak amacıyla dağıttığım bildirinin içeriğinde şiddet, direniş veya silahlı başkaldırıya teşvik olmadığını ve kin söylemine yer verilmediğine işaret etti.

Kararı, ifade özgürlüğünü düzenleyen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10/1’inci maddesinin ihlal edilmesi olarak değerlendirdi.

Bu nedenlerle bu karar, alıştığımız cinsten, Türkiye’yi mahkum eden sıradan bir karar değil.

Bir kere 301’nci madde tartışmaları için yol gösterici nitelikte bir karar.

Bakın mahkeme ifade özgürlüğü için ne diyor:

“İçeriğinde şiddet, direniş veya silahlı başkaldırıya teşvik ve kin söylemi olmadıkça

her düşüncenin özgürce ifade edilmesi gerekir, bu gibi düşüncelerin ifade edilmesi suç sayılamaz” diyor.

Şimdi durum böyleyken 301’inci madde tartışmalarında Türklüğe hakaret ya da aşağılamak gibi söylemlerin hiç bir değeri olmadığı ortaya çıkıyor.

AKP Hükümeti’nin bu konuda boşuna bir direniş gösterdiği anlaşılıyor.

Kararın bir önemli tarafı da şu:

Sivil kişiler askeri mahkemeler tarafından yargılanamaz.

Bu nedenle bu karar, Devlet Güvenlik Mahkemeleri’ndeki askeri hakim üye nedeniyle bu tür mahkemelerin gördüğü bütün davaları hukuka aykırı bularak askeri hakimlerin kaldırılmasına yol açan ve bu amaçla anayasa değişikliğinin yapılmasına neden olan “İncal” kararı gibi, çok önemli sonuçlara yol açacak bir karar.

AİHM, Genelkurmay Askeri Mahkemesinde askeri (ikisi askeri yargıç biri ise yargıç bile değil, kıta subayı) üyeler bulunması nedeniyle “mahkemenin bağımsız ve tarafsız bir mahkemede olmadığı” yolundaki endişeleri meşru kabul ederek ‘adil yargılanma hakkı’nı düzenleyen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6/1 maddesinin de ihlal edildiğine karar verdi.

Olayı özetlersek:

Dava konusu olay 1998 yılında gerçekleşti. Vicdani redçi Osman Murat Ülke’nin askere gitmeyi reddettiğini açıkladığı basın toplantısının metnini yeniden yayınlayarak bu suça katılmış olduk.

Amaçım ‘Vicdani red’ hakkını savunmak değil—Kaldı ki bu hakkı da savunuyorum—bu hakkın da savunulmasını, serbestçe ifade edilmesi hakkını savunmaktı.

Bu dava sonucunda Askeri Mahkeme meselenin ifade özgürlüğü değil, ‘Halkı askerlikten soğutmak suçu’ olduğuna karar verip iki ay hapis cezasına hükmetti.

Bunun üzerine 2000 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde Türkiye aleyhine dava açtım. Yıllar sonra mahkeme haklılığımızı tescil etti.

Aynı karar, pek yakında iki kez daha tekrarlanacak. Çünkü bizim, yayınladığımız “Düşünceye Özgürlük-9” kitapçığı nedeniyle ceza almamız üzerine müzisyen Şanar Yurdatapan ve gazeteci Nevzat Onaran aynı metni bir kez daha yayınlayarak aynı yöntemle ‘düşünce suçu’ işlediler. Onlar da gene Genelkurmay Askeri Mahkemesi tarafından ikişer ay hapse mahkum edildiler.

Daha sonra “Düşünceye Özgürlük-2000” adlı kitabı yayınlayan ve aralarında yazarlar, çizerler, sivil toplum örgütü yöneticilerinin de bulunduğu 15 kişilik seçkin bir topluluğun yargılandığı dava var.

Yalnız bu davada sonuç çok değişik oldu.

Genelkurmay, bu kadar tanınmış kişiye ceza verilmesini uygun bulmadı.

Birçok konuda uluslararası hukuk ve Türkiye’nin imza attığı sözleşmelere boş veren anlayış bu toplu cezalandırmadan kaçındı.

Oysa yasa aynı yasaydı, mahkeme de aynı mahkeme. Buna rağmen sanıklar beraat ettirildi.

Sanıklar bu kararı “Adil Yargı ilkesinin ters yönden çiğnenmesi” olarak temyiz ettilerse de bu istek de Askeri Yargıtay tarafından reddedildi.

Sonra da tüm yasal yollar tükendiği için AİHM’ne gidildi.

Şimdi Türkiye aleyhine bir mahkumiyet daha sırada bekliyor.

Türkiye benimle ilgili karara katılarak bir anlamda yapılanlar, dolayısıyla benden özür dilemiş oldu.

Yalnız bu kararla ve Türkiye’nin dolaylı özür dilemesiyle iş kapanmış değil

Bu konularda yeni adımların atılması gerekiyor. 301’inci maddenin acilen kaldırılması atılacak adımlardan biri olabilir.

Sürekli yanlış yapıp özür dilemenin bir yararı yok.

Yeni Şafak, 17 Kasım 2006

Koray DÜZGÖREN

18.11.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  12 Eylül’ü aklama gayretleri

  Şiddet ögesi içermeyen her fikir açıklanabilir”

  Sivil toplum çalışıyor!

  Kararları asker mi veriyor?

  Kemalizm aşılmadıkça statüko bitmez


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004