“Bütün askeri darbelere karşı olmuş biri olarak canım darbe istiyor. Yobazlıktan çok sıkıldım. Yarın askeri darbe olsa çok mutlu olurum. Atatürk ilkeleri nerede! Büyükanıt darbe yapsa, sabah erkenden kalkıp, davul çalıp kutlarım.”
Bu sözler Ferhan Şensoy’a ait. Yıllardır bu ülkenin en önemli tiyatrocuları arasında adı geçen Bay Şensoy’a. Doğrusunu söylemek gerekirse yaptığı işler bana hiç sevimli gelmedi bugüne kadar. Ne oyunlarını sevdim ne yaptığı filmleri ne de mizah dilini. Sonuçta bunlar öznel yargılar.
Bütün bunlar Ferhan Şensoy’un Türkiye’nin önemli tiyatrocuları arasında olduğu gerçeğini değiştirmez. Dinle ilgili duygularını hiç önemsemedim.
Bozuk ağzıyla hakaretler yağdırmasını da bu güne kadar umursamış değilim. Oyununa gelmeyenler için sahnede sarf ettiği “pezevenkler” türü hakaretleri de görmezden gelelim. Onu tanıyanlar bu üslubunu da biliyorlar. Geçelim.
Ama yukarıdaki sözlerini geçmeyelim. Bir kenara not düşelim. Unutmayalım. Bu ülkede durduğu pozisyona bakarak, kavuklu darbeciyi oynamasının ayıbını mümkünse yeni yetişen kuşaklara ders olarak okutalım. Kendisini solcu olarak tanımlayan bir sanat adamının düştüğü bu hazin vaziyeti anlatalım onlara. Şensoy bundan sonraki oyunlarını darbe meraklılarına oynasın bu ülkede. Ağız tadıyla militarizm yapsın. Böyle söyleyelim ve onu da geçelim.
Ama medyayı geçmeyelim. Bu ülkenin aydın geçinenlerini geçmeyelim.
Bu sözleri mesela bir İslamcı, dindar bir sanatçı, politikacı, gazeteci söyleseydi ne olurdu. Başka bir bağlamda da olsa, darbeyi çağrıştıran demeçler verseydi, medyanın nasıl tepkiler vereceğini hayal edin lütfen. Birkaç ehli insafın değerlendirmelerini gördüm medyada hepsi o kadar.
Çünkü son tahlilde Ferhan Bey de onlardan biri. Çünkü onlar da midelerinde böyle sözler taşıyorlar ve fakat Bay Şensoy kadar rahat söyleyemiyorlar. Çünkü demokrasi denen yaşam kültürü onları zerre kadar ilgilendirmiyor. Tek dertleri kendi yaşamlarının kutsallığını tehlikeye atabilecek bir hareketin, bir sözün ortaya çıkmaması.
28 Şubat’ın asıl yürütücü gücünün ekonomik süreçler olduğunu düşünenler arasındayım. Böyle inanıyorum. Kendi çıkarlarına ideolojik kılıflar geçiren insanlar var bu ülkede.
Sonuçta Ferhan Şensoy duymazlıktan gelindi. Demokratik değerlerin savunulmasına gerek duyulmadı. Militarizme karşı esas duruş bozulmadı.
Tıpkı Ali Kırca gibi...
Bir dindar televizyoncunun, haber sunucusunun, program yapımcısının aynı türden görüntülerinin medyanın elinde olduğunu bir hayal edin. Haber bültenlerinde bu görüntülerin nasıl dönebileceğini hepimizi tahmin ediyoruz. Ama Bay Kırca da onlardan biri ve onlarla aynı cümleleri kuruyor. Dolayısıyla onu da görmezden geldiler. Hiçbir şey olamamış gibi davrandılar. 92 yaşındaki Sümerolog hanımın yargılanmasını sadece başörtüsü eleştirilerine bağlayıp, camilerle ilgili olarak sarf ettiği “genelev” benzetmelerini görmezden geldiler. Bunu bir düşünce gibi gösterip, arkasında durmayı görev bildiler.
Aynı ithamları herhangi bir sosyal kuruma karşı, dindar bir yazar yapsaydı neler olabilirdi bir düşünün. Mesela kimi kafelere “genelev” imasıyla yaklaşan bir yazıya neler söylerlerdi? Medyanın sınıfsal ve ideolojik bir körlüğü var bu ülkede. Kendileri gibi yaşamayan herkesin hayatına, tüm mahremlerini hiçe sayarak kafasını uzatırken, birlikte oturup kalktıkları adamların bu ülkeye ve bu ülkenin çocuklarına, değerlerine, yaşam kültürüne söyledikleri yakışıksız sözleri görmezden geliyorlar.
Bugün, 12.11.2006
|