Büyükanıt Paşa parti lideri mi? Bu sorum yeni değil.
Orgeneral Yaşar Büyükanıt, Kara Kuvvetleri Komutanı’yken de bu soruyu bu köşede birkaç kez sormuş, bir asker kişi olarak çok fazla siyaset konuştuğunu belirterek kendisini eleştirmiştim.
Bugün de değişen bir şey yok.
Büyükanıt Paşa, Genelkurmay Başkanlığı koltuğuna oturduktan sonra da siyasal konularda konuşmaya devam ediyor, gazetelere siyasal nitelikli açıklamalar yapmayı sürdürüyor.
Adını koymadan hükümeti, Meclis Başkanı’nı, sivil toplum kuruluşlarını eleştirebiliyor.
Tıpkı bir parti lideri gibi...
Bu açıdan vermiş olduğu son örneğin, bugüne kadarki çıkışlarıyla mukayese edildiğinde daha da çarpıcı olduğu söylenebilir. Çünkü bu kez bir muhalefet liderine, DYP Genel Başkanı Ağar’a cevap yetiştirdi Büyükanıt Paşa...
Nereden baksan yanlış!
Bir Genelkurmay Başkanı’nın bir muhalefet liderini böylesine uluorta eleştirmesi, demokrasilerde olağan bir durum değildir. Çünkü, düpedüz ‘siyaset yapmak’tır Büyükanıt Paşa’nın bu tutumu.
Oysa siyaset askere yasaktır!
Demokrasilerde böyledir.
Demokrasiyi demokrasi yapan temel ilkelerden biridir, askerin siyasetten uzak durması.
Askerin siyaset yapması suçtur. Askerle siyasetin, askerle iktidar ve muhalefetin arasında bazı kırmızı çizgiler vardır uyulması gereken.
Ama gel gör ki, Büyükanıt Paşa anlaşılan askerle siyaset arasındaki bu kırmızı çizgileri pek öyle önemsemiyor.
Genelkurmay Başkanı olduktan sonraki konuşmalarında askerin siyasetle ilgisi olmadığını bir söylem olarak tekrarlamaya devam etse de, bunlar birer klişe gibi kâğıt üstünde kalıyor.
Yani inandırıcı olamıyor.
Mehmet Ağar örneğinde olduğu gibi, bal gibi siyaset yapıyor Büyükanıt Paşa.
Oysa, demokratik bir rejimde bu görüşler kapalı kapılar arkasında ifade edilebilir. Bunun için Milli Güvenlik Kurulu gibi, Cumhurbaşkanı ve Başbakan’la haftalık buluşmalar gibi meşru zeminler vardır.
Bu meşru zeminleri bırakıp, iktidarı ya da muhalefeti kamuoyu önünde muhatap almak yanlıştır. Bir değil, tam dört kez yanlıştır.
Birincisi:
Demokrasilerde asker sivile tabidir ilkesi açısından yanlış.
İkincisi:
Siyaseti gerdiği için, sivil-asker ilişkilerine zarar verdiği için, siyasal ve ekonomik istikrarı olumsuz etkilediği için yanlış.
Üçüncüsü:
Türk Silahlı Kuvvetleri’ni, Genelkurmay Başkanlığı makamını yıpratacağı için yanlış.
Dördüncüsüne gelince...
DYP Genel Başkanı Ağar’ın Güneydoğu ve Kürt sorunu ile ilgili olarak söylediklerinde isabet vardır. PKK’yı dağdan indirmenin, şiddete son vererek siyasetin önünü açmanın ve anaların acısını, gözyaşını bitirmek için çaba sarf etmenin ya da ateşkesi bir fırsat olarak görmenin eleştirilecek bir yanı ne olabilir ki?..
Kısacası:
Büyükanıt Paşa’nın bir parti başkanıymış gibi davranması hata. Çünkü askeri siyasetin içine çekiyor. Ve parti liderleri de kendisine yanıt vermek zorunda kalıyorlar.
Nitekim Mehmet Ağar da, ANAP lideri Erkan Mumcu da Büyükanıt Paşa’yı muhatap alan eleştirel çıkışlar yaptılar.
Başbakan Erdoğan’la Dışişleri Bakanı Gül’ün Ağar’ı kollayan açıklamalarında da Büyükanıt Paşa’yı onaylamayan bir üslup dikkati çekiyordu.
Bir tek Baykal’ın duruşu Büyükanıt Paşa’dan yanaydı ki, bu da şaşırtıcı değil.
Son söz:
Asker-sivil ilişkilerini rayından çıkarıcı tavırların bu ülkeye hiçbir hayrı ve yararı dokunmaz.
Milliyet, 17.10.2006
|