Aklı başında herkesin bildiği bir gerçek vardır; o da demokrasilerde, ülkenin iç ve dış sorunlarının yönetimi ve çözümünde ana sorumluluğun siyasi otoritelerde olduğudur.
Asker ve sivil bürokrasi ise kendi görüşlerini hükümete iletir ve kararı siyasi otoriteye bırakır. Bunun temel nedenlerinden biri, işbaşına gelen iktidarlar ile muhalefet partilerinin, yani seçilmişlerin, demokrasilerde vergi mükelleşeri karşısında hesap verme sorumluluğu olmasıdır. Hesap veremedikleri vakit de seçim sandığında hezimete uğrarlar. Bizde ise malumunuz, atanmışlar ve siyasi iktidarın, adeta birer hasım gibi ülkeyi yönetmeye çalıştığı “karma” bir sistem vardır. İşte, geçtiğimiz cuma günü, yani 25 Ağustos öğleden sonra, 30 Ağustos itibariyle iki yıllığına Genelkurmay Başkanlığı koltuğuna oturacak olan Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın, mevcut görevini Orgeneral İlker Başbuğ’a devrederken yaptığı ve bazı televizyon kanallarından canlı yayımlanan konuşmalarını dinlerken, aklıma yukarıda vurguladığım görüşler geldi ve halen bu yönde gidecek daha çok yolumuz olduğunu düşündüm. Ve başta Büyükanıt olmak üzere Başbuğ’un konuşmaları, demokrasi özlemi içindeki beni fazlasıyla üzdü. Gerçi, Orgeneral Büyükanıt’ın, AB’ye uyum yasaları çerçevesinde geçmiş dönemde yapılan ve atanmışlar statüsündeki askerin siyaset üstündeki etkinliğini azaltıcı reformları içine sindiremeyip, bunu TSK’yı etkisizleştirme olarak gördüğünü, cuma günkü konuşmasında ima etmesinden çok önce biliyordum. Ama, beni en çok şaşırtan, konuşmasında, intikam ve tehdit ifadelerinin yer almasıydı. TSK’yı yakından tanıyan bir Batılı diplomat, gerçi bana, Büyükanıt komutasındaki TSK’nın, irtica diye adlandırdığı kesimler ile demokrasi adına TSK’yı eleştirenlerden intikam alacağını ve sesini yükselteceğini önceden haber vermişti.
***
Diğer yandan, canlı yayını izlerken gözlemlediğim bir tespitimi de aktarmak istiyorum. Her iki komutanın da, devir teslim törenine katılan Cumhurbaşkanı Sezer, eşi ile diğer komutan ve eşleri ve hatta çocukları ile torunlarına teşekkür ederlerken, siyasi otoriteyi temsil eden ve kağıt üzerinde de olsa bağlı oldukları Başbakan Erdoğan’a teşekkür bile etmemeleri, üzücü olduğu kadar, bize siyasi otorite ile Büyükanıt komutasındaki TSK arasında ilişkilerin daha da gerilimli geçeceğinin ipuçlarını veriyordu. Bu düşüncemde yanılmış olmayı istiyor ve siyasi iktidar ile askerlerin, beni zaman içinde utandırmalarını içtenlikle diliyorum. Bu arada, Orgeneral Büyükanıt, Kara Kuvvetleri Komutanı iken Kurmay Başkanı olan Orgeneral Ergin Saygun’u, Genelkurmay Başkanlığı döneminde ikinci adamı yaptı, yani Genelkurmay İkinci Başkanlığı’na atanmasını sağladı. Bu vesileyle hatırlamamızda yarar var. Saygun, 1997 yılında Necmettin Erbakan başkanlığındaki koalisyon hükümetinin devrilmesiyle sonuçlanan dönemde, J5’in, yani Strateji Dairesi’nin başkanlığını yaptı. Bu daire, koalisyon hükümetinin devrilmesini sağlayan post-modern darbenin öncüsüydü.
Bugün, 28 Ağustos 2006
|