İki gün sonra yani çarşamba günü resmen yeni görevine başlayacak olan genelkurmay başkanı için yukarıdaki tanım yapılıyor.
“Hesap soracağını söyleyen ilk genel kurmay başkanı”
Daha önce de hatırlarsanız, atama kararnamesi Yüksek Askeri Şura toplantısı öncesinde yayınlandıktan sonra, hakkında çıkan yazılarda uygulayacağı siyasetle ilgili ayrıntılardan sözedilmişti.
Takip edeceği program ilan edilmişti önceden.
Adeta seçim kazanmış bir siyasi parti liderinin kuracağı hükümetin programı gibi.
Demokratikleşme, Avrupa Birliği ile ilişkiler, Kıbrıs, Kürt meselesi ve tabii laiklik, ülke bütünlüğünü ilgilendiren konular (Bu tanıma göre, Türkiye’nin bütün meseleleri ülke bütünlüğünü ilgilendirdiği için genel kurmay başkanının ilgi alanına giriyor)
Şimdi program daha somutlaşıyor. Her ne kadar Büyükanıt döneminin daha önceki genel kurmay başkanlarına kıyasla oldukça farklı olacağına ilişkin öncü yorumlar, değerlendirmeler yapılmış olsa da bunları Büyükanıt’ın ağzından duymak önemli.
Yeni genel kurmay başkanı bu siyasi programının yanısıra başka meselelere de el atacağını alenen açıklıyor.
Bu anlamda yeni bir döneme girdiğimiz muhakkak. Hatta açıklıktan bile söz edilebilir.
Mesela, yeni genel kurmay başkanı, hesap sorulacağını söylüyor. Adeta kimlerden hesap sorulacağını da ifade ediyor.
Böylece ilerde bu meseleler gündeme geldiğinde hiç olmazsa kimsenin şaşırması söz konusu olmayacak.
Hatta ve muhtemelen, medyanın, bazı siyasi partilerin ve odakların genel kurmay başkanından, göreve başlamadan verdiği sözleri biran önce tutmasını istemeleri bile beklenebilir.
Tabiî bunlar yeni durumlar.
Bir bürokratik kademenin kendi başına nasıl hesap soracağını, bunun mekanizmalarının nasıl olacağını şimdi tartışmak anlamsız. Büyükanıt, “Günü geldiği zaman bu hesaplar sorulur” diyor.
Tabiî, “Kanunlar çerçevesinde” demeyi de ihmal etmiyor.
Şemdinli iddianamesini hazırlayan Van Savcısı meslekten nasıl ‘kanunlar çerçevesinde’ çıkartıldıysa...
Emniyet İstihbarat Daire Başkanı, Şemdinli’de olanlar hakkında konuşup, askerleri zan altında bırakan imalar yaptığı için görevinden yine ‘kanunlar çerçevesinde’ nasıl alındıysa aynı şekilde.
Türkiye bir hukuk devleti olmasa da hiç olmazsa kanun devleti değil mi? Herşey nasılsa kanunlara uydurulabilir. Kanuni hale getirilebilir.
Doğru. Türkiye’nin şimdiye kadar hesap soracağını söyleyip göreve başlayan bir genelkurmay başkanı olmamıştı.
Yeni genelkurmay başkanı hesap sormayı siyasi anlamda da söylüyor olabilir. Çünkü biliyoruz ki Türkiye’de genelkurmay başkanlarının siyasî görevleri askeri görevlerinden ayrı düşünülemiyor.
Her askerî konu güvenlik bağlantısını nedeniyle aynı zamanda siyasî meselelerle yakından ilgili olduğu için, ‘siyasetle ilgilenmek’ genelkurmay başkanlarının aslî görevleri arasında bulunuyor.
Askerler buna, “vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, üniter devleti ve cumhuriyeti korumak ve kollamak” görevi olarak bakıyor.
Sayılan şeyler anayasada doğrudan yasama ve yürütme faaliyetleri olarak sayılıyor olsa da biz de bu böyle.
Dolayısıyla siyaseten hesap sormanın yolu şeklen, siyasi denetim mekanizmaların ve yürütmeye bağlı idarî denetim mekanizmalarının harekete geçirilmesi ile gerçekleşebilir.
Bu mekanizmaların harekete geçirilmesi ise ancak siyasi iktidarların kararı ile olur.
Bir bürokratik odağın başına atanan bürokratın görevine başlamadan önce, siyasî nitelikli deklarasyon yayınlaması ve kendisine ve çalışma arkadaşlarına yönelik eleştiriler için peşinen, “hesap sorulacağını” beyan etmesi, gerçekten askerlerin siyaset üzerindeki bilinen ağırlıklarının artık çok daha aleni hale getirilmesi anlamı taşıması açısından yeni bir dönemeç sayılabilir.
30 Ağustos’ta göreve başlayacak olan yeni genel kurmay başkanının ve komuta kademesinin Türkiye’nin meselelerine ilişkin yaptıkları açıklamaların önümüzde dönemin ‘daha sert’ geçeceğine ilişkin belirtiler olduğu söyleniyor.
Oysa Türkiye’nin gerginliğe değil uzlaşmaya, sertliğe değil barışçı yaklaşımlara ihtiyacı var.
Sertlik politikaları Türkiye’nin meselelerini çözemez.
Olsa olsa demokratik anlayışın gelişmesini engeller, demokratik işleyişin önünü kesmeye çalışır.
Bu tür yaklaşımların ise alkışlanması değil sorgulanması gerekir.
Yeni Şafak, 28 Ağustos 2006
|