Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 18 Haziran 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

Türkiye’yi pes ettirmek istiyorlar

Dünkü yazımda, Avrupa’daki genel havanın Türkiye’nin aleyhine estiğini anlatmış ve ne gibi güçlüklerle karşı karşıya kalındığını yazmıştım. Bazı okurlarımdan “ İşte gördünüz mü, siz bile söylüyorsunuz. Avrupa bizi istemiyor. Neden hala ödün veriyoruz. Bırakalım gitsin” e-mail’leri aldım. İşte AB’deki bazı çevrelerin yapmak istedikleri de bu…Türkiye’ye pes ettirmek. Bizim de bu oyuna düşmememiz gerekiyor.

Her şeyin başında, bilmemiz gereken en önemli nokta, Türkiye’nin hiçbir ödün vermediği gerçeğidir. Bazılarımıza ödünmüş gibi görünen, kriterlere uymak, zaten kendi toplumumuz için almamız gereken önlemleri içeriyor. Örneğin, ölüm cezasının kaldırılması, işkencenin yasaklanması, fikir özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılması, AB’ye verilmiş ödün sayılabilir mi ? Veya ekonomi alanındaki kararlar kimin yararınadır? Bizim mi, yoksa AB’nin mi ?

İkinci bir nokta da, Türkiye’nin Avrupalılığını onlar değil, bizlerin saptayacağıdır. Türkiye Avrupalıdır ve hakkını aramaktadır.

Eğer bu iki konuda aynı şekilde düşünüyorsak, o zaman gelin, Avrupa’daki havanın nasıl dağıtılabilineceğine bakalım:

1) REFORMLARI HIZLANDIRMA:

Türkiye’nin tam üyeliğinin gerçekleşmesinin yüzde 85’i ülke içindeki çalışmalara bağlıdır. Geri kalan yüzde 15 dışardaki gelişmelerden etkilenecektir. İşte bu çerçevede, içinde bulunduğumuz darboğazdan kurtulabilmenin bir tek çıkışı vardır. O da, temposu yavaşlayan reformların hızlandırılmasıdır. Bu reformlar sadece siyasi nitelikte değildir. Ekonomik reformlar da aynı pakete dahildir. Reform temposunu arttıracak olan bir Türkiye’nin önünde kimse duramaz. Yine eleştiriler duyulur, ancak engellemeler azalacaktır.

2) HER YERDE HAZIR BULUNMALIYIZ:

Bizim genel bir alışkanlığımız, karşımızda olumsuz bir gelişme çıktığında sertleşmemiz ve küsmemizdtir. Sertleşir ve kafa tutarız. Hatta tehdit eder ve gözdağı veririz. Ardından da toplantılara katılmamaya çalışırız. Bu yaklaşım çok garipsenmektedir. Zira Avrupa’nın müzakere alışkanlığında tehditleşme, sertleşme veya küsmek yoktur. Toplantılar terk edilmez, son noktaya kadar pazarlık edilir. Bizim de gereksiz alınganlıklardan kurtulmamız ve hiçbir toplantıda yerimizi boş bırakmamamız şarttır.

3) KENDİMİZİ ANLATMALIYIZ:

Atılması gereken diğer bir adım da, bir türlü beceremediğimiz “tanıtma”dır. Ne içerde, ne de dışarıda bir tanıtma çalışmamız var. İşin kötü tarafı, herhangi bir hazırlık da yok.. Oysa, Avrupa kamuoyunu şimdiden hazırlamamız gerekiyor. 8-10 yıllık müzakere süreci, göreceksiniz çok çabuk geçecek. Ancak bugünden başlanırsa, 10 yıl sonra sonuç alınabilir. Bundan dolayı da, hem içerde hem de dışarıda tanıtım seferberliği kaçınılmaz. İşte bu eksikler yerine getirilebilirse, dengeler Türkiye’nin lehine döner.

Türkiye’nin Avrupa’ya katılma süreci çok güç olacak. Bundan kimsenin kuşkusu yok. Soğukkanlılığını koruyan, oyunu kurallarına göre oynayan, güçlüklerle karşılaştığında geri adım atmayan bir Türkiye sonunda kazanır.

Posta, 17.6.2006

Mehmet Ali Birand

18.06.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  Hükümetin çift katlı ekmek kadayıfı

  Türkiye’yi pes ettirmek istiyorlar

  Hayret bir şey

  Tehdide gerek yok

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004