Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 14 Haziran 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

AB katarı yol alıyor

Avrupa Birliği, kararlarını “konsensüs” ile aldığı ve kararlar “Avrupa siyasi iradesi”ni yansıttığı için. Yani, 12 Haziran 2006 günü, 17 Aralık 2004 ve 3 Ekim 2005 ölçüsünde “dramatik” bir karar günü değil. 17 Aralık’ta Türkiye ile “tam üyelik” müzakerelerinin başlaması kararlaştırılmıştı. Müzakerelerin başlama tarihi olarak 3 Ekim 2005’e “randevu” verilmişti. 3 Ekim 2005’te taraflar “randevu”ya geldiler ve “tarama süreci” başladı.

12 Haziran 2006 günü, “tarama süreci”nin tamamlandığı ilk başlığın, “Bilim ve Araştırma” başlığının müzakeresinin başlaması tarihi. Yani, ilk iki tarihe göre ayrıntı sayılır.

Elbette ki, ilk başlık altında müzakerelerin başlamasının, Türkiye’nin AB yolunda mesafe almasının göstergesi olması bakımından, “siyasi ortam” ve piyasalar, daha genel deyimle ekonomi üzerinde tayin edici etkisi var. Başlayamaması ise Türkiye-AB ilişkilerinin “krizli dönem”e girmesi anlamında.

Türkiye ile AB ilişkileri zaten “sıkıntılı” bir dönemde. Bunda, AB’nin 25 üyeye çıkmasıyla yaşadığı “hazım sıkıntıları”nın da rolü var; AK Parti hükümetinin “reformcu atılımı”nda duyduğu yorgunluğun da. Ama, uluslararası dengeler, şu ara “sıkıntılı” bir Türkiye-AB ilişkisini kaldırabilirler ama bir “Türkiye-AB krizi”ne tahammül edecek durumda değiller.

Yani, sırf, Türkiye’nin limanlarını ve havaalanlarını Kıbrıs Rum tarafına henüz açmamış olmasından ötürü, Batı dünyası ile Türkiye’nin ilişkilerini “krize sokmak” gibi bir “lüks”e her türlü “uluslararası vizyon zaafı”na rağmen AB bile sahip değil.

Ayrıca, AB, belirli bir “siyasi irade doğrultusu”yla aldığı ve 25 üyenin büyük çoğunluğunun eğilimlerini yansıtan kararlarını Kıbrıs Rum tarafına “rehine” bırakacak kadar da aciz değil.

(...)

AB ile ilişkilerimiz, hep böyle nefes nefese cereyan edecek. Hem AB’den ve hem de özellikle -ilerde daha da net görülebilecek- Türkiye’den kaynaklanan nedenlerden ötürü, inişli-çıkışlı olacak ve belki bir ara müzakereler “askıya” da alınacak. Ama, bugün o noktaya varmış değiliz.

Asıl önemli olan, geçen hafta içinde Financial Times’da bu konuda yayınlanan bir değerlendirmede işaret edilen husus idi; en kolay başlığın taraması ve müzakeresine başlanması noktasına 3 Ekim’den bu yana geçen yaklaşık 10 ay içinde varıldı. FT’nin hesabına göre, işler, bu “ritm ve tempo”da giderse, 35 başlığın müzakeresinin tamamlanması, en iyimser hesaplara göre 20 yıl sürecek.

AB’nin “hazım kapasitesi” gibi “konjonktürel gerekçeleri ve sancıları”nı bir yana bırakarak, bizim Türkiye olarak “ev ödevimiz”i bugüne kadar olduğundan çok daha ciddi olarak yerine getirmemiz gerekiyor.

Bir de, 17 Aralık’tan sonra, 3 Ekim’de ortaya konulan “brinkmanship” yani “uçurum kenarı diplomasisi”nin 12 Haziran’da da tekrarlanarak bir “gelenek” haline gelmesi, “yalama olma” tehlikesini beraberinde getiriyor. Her aşamada, “brinkmanship” yapılmaz. Bu “diplomasi üslubu”nun da değişmesi gerekiyor. Zira, böyle bir diplomasi üslubu, Türkiye’yi Kıbrıs Rum yönetimi ile “eşitliyor”. Hani, Rumlar “veto kullanırım ha” diyorlar ya; bizimkiler de “uçağa binmem, gelmem, uçağı hazırlayın şimdi ayrılıyorum” diyerek, benzeri bir tavrın sahibi haline geliyorlar.

“Merkez ülke”nin kıytırık bir AB üyesiyle, üslup paralelliği pek “estetik” görüntü vermiyor açıkçası.

Her neyse, 17 Aralık 2004, 3 Ekim 2005, 12 Haziran 2006 derken, ağır aksak da olsa Türkiye’nin “AB katarı” yol alıyor...

Bugün, 13.6.2006

Cengiz ÇANDAR

14.06.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  Şiştiniz mi?

  AB katarı yol alıyor

  Kopenhag Kriterlerine veda mı ediliyor?

  AB treni yola devam ediyor

  Başbakanları da aldatırlar

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004