Tariş Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Başkanı Cahit Çetin, zeytinyağında tağşiş olarak tanımlanan hileli karışım suçuna verilen cezaların yetersiz kaldığını savunarak, "Bazı firmalar var, her 15 günde bir yakalanıyor, yüzü bile kızarmıyor, umurunda değil.
Yakalanmanın bedeli ne? Milyonlar kazanıyor, yakalanıyor, 14 bin lira ceza ödüyor, sonra yine devam" dedi.
Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliğinin 66. Olağan Genel Kurul toplantısında konuşan Çetin, sektörün en önemli sıkıntılarından biri olan tağşiş sorununun gün geçtikte büyüdüğünü söyledi.
Son olarak Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının internet sitesinde tağşiş yaptığı saptanan firmaların yayınlandığına dikkat çeken Çetin, şöyle konuştu:
"Bazı firmalar var, her 15 günde bir yakalanıyor, yüzü bile kızarmıyor, umurunda değil. Yakalanmanın bedeli ne? 14 bin lira para cezası. Milyonlar kazanıyor, yakalanıyor, 14 bin lira ceza ödüyor, sonra yine devam. Bu sefer başka bir şey daha dikkatimi çekti, çok güvenilir marketler kendi markasıyla zeytinyağı yaptırıyor, onlarda da tağşiş var. O zaman tuz koktu demektir. Tağşiş konusunda ciddi müeyyideler getirmeden, bu pazarlama sisteminde doğru, düzgün, caydırıcı unsurlar ortaya konmadan bizim gibi dürüst insanların yapacağı bir şey yok. Bu durum, zeytinyağı sektörünün geleceğini de karanlık olarak ilan eder.”
İthalat söylentileri
Türkiye'de zeytinyağı fiyatlarının yükselmesiyle birlikte çiftçiye ithalat sopasının gösterildiğini savunan Çetin, bazı kesimlerin vergisiz olarak ithalat yapılması için çalışma yaptığını öne sürdü.
Böyle bir durumun yerli üretimin sonunu getireceğini dile getiren Çetin, fiyatların dengeye kavuşması için bir zeytinyağı politikasının belirlenmesi ve stok mekanizmalarının oluşturulması gerektiğine dikkat çekti.
Her sezon başında kendilerine "zeytinyağı bu sezon pahalanacak mı, tüketici ne yapacak" sorusunun sorulduğuna işaret eden Çetin, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Halbuki bunun cevabı yasal düzenlemelerin içinde olmalı. İki tane uzman gönderirsin, İspanya, İtalya ne yapıyor öğrenir, uygularsın. Acilen stok müessesesinin geliştirilmesi, lisanslı depoculuğun gündeme getirilmesi lazım. Fiyatlar yükselirse, düşerse ne yapacağız biliyor olmamız lazım. 'Üreticinin cebinden 5 kuruş ucuza nasıl alırız' hesabı yapmamak lazım. Yıllardan beri yapıldı hala yapılıyor. Piyasada isteksiz bir durum var. 'Üretici ne zaman sıkışacak o zaman gırtlağını tutarım' diye bir anlayış var.
İtalya ve İspanya’da fiyatlar düştüğü zaman devlet, çiftçiye ‘malınızı satmayın’ diyor. Stok müessesesi kuruyor. Stok maliyetini ton başına belli bir bedelle destekliyor. Üretici olarak biz malımız pahalansın diye satmamaya kalksak 'vay stokçu' oluyoruz. Şimdi üretici ile tüketici kaderine terk edilmiş durumda. Kim kimden güçlüyse o kazanacak. Bu sistemle Türkiye, yatırdığı katrilyonların karşılığını alamaz."
AA