“Şu görünen umumî âlemde her insanın hususî bir âlemi vardır. Bu hususî âlemler, umumî âlemin aynıdır. Yalnız umumî âlemin merkezi şemstir. Hususî âlemlerin merkezi ise şahıstır. Her hususî âlemin anahtarları o âlemin sâhibinde olup letâifiyle bağlıdır. O şahsî âlemlerin safveti, hüsnü ve kubhu, ziyası ve zulmeti, merkezleri olan eşhasa tâbidir.”1
Güneş dünyamıza ve diğer gezegenlere ışık saçar, bu ışıktan sadece insana düşen hisseyi sayarsak en barizi gözümüzü aydınlatan, yürüyüş ve hareketimize yarar sağlayan ve çevremizi karanlıktan kurtaran bir kısmıdır. Atmosfer bütün canlıların imdadına koşarken insanlara düşen sadece nefestir. Keza yer küremiz bütün canlıları taşımasına rağmen sadece insana düşen pay ayağını bastığı veya mekân edindiği yer kadardır. Bu saydığımız nimetler hususî dünyamızı ve hayat şartlarımızı şekillendiriyor. Kimi zaman hüzün ve matemle; kimi zaman hüsün ve sürurla…
Bediüzzaman Hazretleri konu ile alâkalı şöyle diyor:
“Gayet meyus ve matemli olarak ağlayan bir insan, mevcudatı ağlar ve meyus suretinde görür. Gayet sürurlu ve neşeli müjdeli ve kemâl-i neşesinden gülen bir adam, kâinatı neşeli, güler gördüğü gibi….”2
Asrın müceddidi, insanı kâinat ile alâkadar ederek, insan üzülünce kâinatta üzülür, neşelenince içinde bulunduğu dünyası da neşelenir. Hatta insan ibadet ettiği zaman insanla birlikte kâinat da ibadet eder ve manen bu ibadetten hissedar olur. İnsan günah işlediğinde ise kâinat manen üzülür. Kâinat bütün zerreleriyle birlikte müşahede ettiği günahları film şeridi gibi kayda alır, haşir meydanında insanın önüne sergiler. ”Haşir meydanı da bir harmandır, kâinatın başak ve semeresi olan benî âdemi intizar etmektedir”3
Başka bir örnekle konuya şöyle bir açıklık getirmiş Bediüzzaman: “Evet, ayinede irtisam eden bir bahçe; hareket, tegayyür ve sâir ahvâlinde âyineye tâbi olduğu gibi, her şahsın âlemi de merkezi olan o şahsa tâbidir. Gölge ve misal gibi…”4
Dünyanın, kalp ve ruha yön vermesi “Güneş ve ayna” misaliyle açıklanıyor. Aynamızı bahçemize tuttuğumuzda bahçemiz o aynanın alabileceği kadar ışık alıyor. Eğer ayna kirli ise bahçemizin ışığı da soluk görünür. Nasıl ki gölge bedenimize tabi ise, hususî dünyamız da kalbimize tabidir.
Hülâsa: İnsan, iman, İslâm ve Kur’ân nazarı ile âlemini güzelleştirirse, bu âlem tefekkür noktasında saadet kaynağı olur. Eğer küfür nazarı ile boyanırsa bu âlem bir azap kaynağı olur. Yani günahlarla kararan bir kalp, insanın dünyasını da karartır, dünyanın “bütün yıldızlarını küsufa tutturur”5 Kur’ân’ın nurundan da ışık alamaz olur.
Dipnotlar:
1- Mesnevî-i Nuriye, s. 184.
2- Lem’alar, 23. Lem’a, s. 311.
3- Mesnevî-i Nuriye, s. 188.
4- Mesnevî –i Nuriye, s. 189.
5- Mesnevî-i Nuriye, s. 189.