Sorularımızı cevaplayan CHP İstanbul Milletvekili Emine Gülizar Emecan, Ekrem İmamoğlu’nun ‘Türkiye konuşacak’ şeklindeki mesajıyla toplumun cesaret bulduğunu ve korku duvarının çatlamaya başladığını söyledi.
HABER: NURSEZA OKUR
Fotoğraf: FEYZANUR ELİF MUTLU
***
İstanbul’da Bakırköy Belediyesi tarafından düzenlenen Yöresel Tatlar Festivali’nde gerçekleştirilen programa katılan CHP İstanbul Milletvekili Emine Gülizar Emecan, sorularımızı cevaplayarak gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 23 Haziran seçimleriyle ilgili çalışmalarını anlatan Emecan, “Ekrem İmamoğlu bir mesaj verdi mazbatası alındığı zaman yaptığı konuşmada, “Türkiye konuşacak, herkes konuşacak, kadın da erkek de konuşacak.” Bu mesaj çok cesaret verdi. aslında insanlara. Korku duvarının bir anlamda yıkıldı demeyelim de çatladığını söyleyebilirim. Yıkılması için mücadele veriyoruz” ifadelerini kullandı.
31 Mart seçiminde izlediğiniz politikayla yenilenen 23 Haziran seçiminde izlediğiniz politika arasında fark var mı? Seçim çalışmalarınızda nasıl bir yol izliyorsunuz?
Aslında çok farklı bir politika izlemiyoruz. Yalnızca bir fark var, buna değinmem gerekiyor. 31 Mart Belediye seçimlerinde ağırlıklı olarak bunun bir yerel seçim olduğu, genel seçim olmadığı, illere ve ilçelere bir belediye başkanı seçilmesi için sandığa gidilmesi gerekildiği vurgusu üzerinden çalışmalarımızı yürüttük. Projelerimiz üzerinden, halka hangi hizmetleri vereceğimiz üzerinden seçim kampanyamıza devam ettik. Kutuplaştırmadan, halkı bölmeden… Tabi bu iptal olan seçimden sonra bizim başka bir vurgumuz var. Bu da kul hakkının yenmiş olması. Özellikle Ramazan ayı gibi mübarek bir ayda bir belediye başkanının haksız bir şekilde mazbatasının elinden alınması, görevinden uzaklaştırılması vurgusunu yapıyoruz. Açık söylemek gerekirse şu anda yapılan haksızlığın altını çizerek bir seçim kampanyası yürütüyoruz ve mağduriyetimizi anlatıyoruz. Onun dışında politikamız, hizmetlerimiz yine aynı. Zaten hayata geçirmeye başlamıştı Ekrem İmamoğlu.
Meclis’te özellikle muhalefet tarafından verilen soru önergeleri AKP ve MHP tarafından reddediliyor. Çorlu tren kazasının araştırılması, Rabia Naz olayının araştırılması TBMM’de reddedilirken, uyuşturucuyla mücadele hakkındaki teklif de İBB meclisinde red oyu aldı. Siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Uyuşturucu bu ülkenin bir sorunu. Bu sorun meclise hangi parti tarafından getirilmiş olursa olsun reddedilmemesi gerekiyor. Bu şehrin birçok sorunu var ve eğer bu sorunlar gerçekten çözülmek isteniyorsa orada bu sorunların masaya yatırılması, araştırma grubu kurulması gerekiyorsa bunun yapılması lâzım. Bunları vatandaş değerlendirecek. Açık olmasının böyle bir avantajı var. Halk, kim hangi sorun karşısında nasıl bir tavır takınıyor bunun notunu seçimlerde verecek.
Siyasî olmayan meseleler de siyasîleştiriliyor
Seçim sürecinde Ankara’da bulunamıyoruz. Oradaki vekil arkadaşlarımız süreci takip ediyor. Ancak şunu söyleyebilirim ikisi de aslında reddedilmemesi gereken olaylar. Sonuçta bir tarafta vefat etmiş 25 kişi, diğer tarafta da yine vefat etmiş küçük bir çocuk var. Ölümleriyle ilgili ortada şaibeler var. Bunu araştırmanın neresi kötü? Bu meseleler siyasî bir mesele değil bir kere. Ama maalesef siyasîleştiriliyor. Yani bir parti böyle konularda önerge getirip, başka partiler sadece kendileri bu konuları gündeme getirmedikleri için reddedince konu siyasîleşiyor. Eğer reddedilmesinin sebebi kendileri getirmediği için değilse de o zaman altında başka bir şeyler var demektir. Meselâ Rabia Naz meselesinde hakkında suçlamalar olan bir milletvekili var. Böyle olduğu zaman demek ki bunun altında bir şeyler var diyorsunuz. Birileri korunuyor, bir olay örtbas ediliyor diye düşünüyoruz.
Toplumda varlığı gözlemlenen ve birçok kişinin de dile getirdiği korku iklimi hakkında neler söylemek istersiniz?
Birincisi şu anda insanlar siyasîlerle fotoğraf çektirmekten korkuyor. İkincisi görüş bildirmekten çekiniyorlar. Yani “Eğer ben bir partiden yana görüş bildirsem başıma bir şey gelir mi, işimden olur muyum?” gibi endişeler taşıyorlar. Bir ülkedeki insanlar bu şekilde düşünüyorsa ortada büyük bir problem var demektir. Hür bir şekilde görüşlerini, fikirlerini açıklayamıyorlar, bir yerlerden çekiniyorlar demektir. Şu anda bunu yaşıyoruz ve çok ciddî bir korku atmosferi hâkim.
Bu korku ortamı nasıl dağılacak? Bu konudaki görüşleriniz nelerdir?
Her şeyin bir sonu vardır. Her sabrın da bir sonu vardır. İnsanlar korka korka bir noktaya geldiler, ama bir atasözüyle cevap vereyim. Birçok insan artık “korkunun ecele faydası olmadığını” fark etmiş durumda. Ekrem İmamoğlu bir mesaj verdi mazbatası alındığı zaman yaptığı konuşmada, “Türkiye konuşacak, herkes konuşacak, kadın da erkek de konuşacak.” Bu mesaj çok cesaret verdi aslında insanlara. Korku duvarı bir anlamda yıkıldı demeyelim de çatladığını söyleyebilirim. Yıkılması için mücadele veriyoruz.
Binali Yıldırım ve Ekrem İmamoğlu’nun TV ekranlarında bir araya gelmesi hakkında ne düşünüyorsunuz, bu seçim sürecini nasıl etkiler?
Her iki taraf içinde karar vermiş iki kitle var. Bunları kenara bırakırsak hala bir kararsız seçmen kitlesi, kızgın olduğu için sandığa gitmeyen bir seçmen kitlesi var. Özellikle kararsız seçmen üzerinde etkisi olabilir diye düşünüyorum.
Kaybetmek de kazanmak da onurlu olmalı
Cumhurbaşkanının kendi müşahitlerine seslenişi vardı “İstanbul’u mutlaka almalıyız, İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi kaybeder” diye. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
İstanbul, Türkiye ekonomisinin yüzde 54’ünün döndüğü bir şehir. Gerçekten hem ekonomik büyüklüğü hem de nüfus büyüklüğü olarak çok önemli bir şehir. İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi kaybeder, İstanbul’u kazanan Türkiye’yi kazanır. Aslında bu doğru bir tesbit. Bir iniş başladığı zaman bazen önünde hiçbir şey duramıyor. O yüzden, en önemlisi etik kurallar içerisinde, ahlâklı bir şekilde seçimleri sürdürmek. Kaybetmeyi de bilmek. Onurlu bir şekilde kaybetmek vardır bir de onursuz kaybetmek vardır. Burada partilerin kazanmasından çok milletin kazanması önemlidir. 5 yıl bir partinin belediye başkanı hizmet eder. Sonraki beş yıl beğenilmezse değiştirilir. Önemli olan vatandaşın ne kazanacağıdır. Seçmene şu mesajı veriyorum: “Kendi menfaatini düşün, sen halksın, elinde bir oyun var, sen seçeceksin. Çocuğunun geleceğini, kendi geleceğini düşün. Kim daha iyi yönetecekse onu tercih et. Bu bir yerel seçim. Belediye hizmetleriyle sana kim daha iyi hizmet edecekse onu seçmelisin.” Tabi bu konuda biz Ekrem İmamoğlu’na çok güvendiğimiz için göğsümüzü gere gere adayımıza oy istiyoruz herkesten. İnanıyoruz ona çünkü.