islam işbirliği teşkilatı’nın eski Genel Sekreterlerinden PROF. DR. Ekmeleddin İhsanoğlu, "İslam ülkeleri arasında yeni birlikler kurulabilir mi?" sorusuna, "Bizim için en mükemmel örnek Avrupa Birliği’dir" şeklinde cevap veriyor.
İİT eski Genel Sekreterlerinden Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu, Yeni Asya’nın sorularını cevaplandırdı-3
RÖPORTAJ: FARUK ÇAKIR - SÜREYYA NUR İŞLER
[email protected] - [email protected]
Fotoğraflar: ERHAN AKKAYA - Yeni Asya
***
-Dünden devam-
Aynı şekilde Fetih ve Hamas’ı bir araya getirdiniz.
Evet, Hamas, Gazze’de seçimleri kazandı. Fakat ters bir hava doğdu. Hamas liderleri ile Fetih liderleri arasında bir çekişme oldu. Biz bu konuda ne yapabiliriz diye düşündük. Hamas liderlerini kimse muhatap almıyordu, biz muhatap aldık. Hamas lideri Halid Meşal, Dışişleri Bakanı Mahmud ez-Zehhar ziyaretime geldi. Bu arada FKÖ Siyasi Büro Başkanı Faruk Kaddumi de ziyaretime geldi. Onları ayrı odalarda kabul ettim. Sonrasında anlaştık ve akşam yemeğinde bir araya geldik. Ertesi gün de resmi bir toplantıda ikisi bir arada oldu. Kaddumi’yi yaşça daha büyük olduğu için oturum başkan yardımcısı yaptık. Zehhari’yi de Filistin delegesi olarak Filistin bayrağının arkasına oturttuk. Böylece mesele rahatlamış oldu. Ramallah, Gazze ve Şam olmak üzere üç nokta arasında mekik dokudum. Şam’da Hamas’ın lideri Halid Meşal, Ramallah’da Fetih lideri ve Cumhurbaşkanı Abbas, Gazze’de Hamas’ın lideri İsmail Haniye var. Böyle bir noktadan başladım ve iki tarafın güvenini kazandım.
Hatta bir seferinde Abbas’ın yanında Haniye’yi aradım, sonra Haniye tarafına gidince Abbas’ı aradım ve ulaştığımız noktada Abbas, ‘Sizin kabul edeceğiniz metni ben imzalarım’ dedi. Ve taraflar metni kabul etti. Bir Ramazan günü bunu Gazze’den ilan ettik. Bu çok iyi oldu, anlaşmanın en önemli bentlerinden bir tanesi müşterek bir hükümet kurulmasıydı. Yani yeni bir hükümet kurulacak ve Hamas da Fetih de hükümet üyesi olacak ve bu da müzakereyle olacaktı. Biz oradan ayrıldık ve onlar hükümeti belli müzakereler sonunda kurdular ve beni davet ettiler. O hükümetin yemin merasiminde bulunan tek yabancı bendim. Fakat maalesef sokak kavgaları ve bazı küçük politik hesaplar aşağıdan yukarıya doğru çıkıyor, eski sıkıntıları tekrar ediyor. 2006’da olan bu hadise şunu gösteriyor ki; böyle bir iyi niyet hamlesinin üzerinde titizlikle çalışılır ve iyi uygulanırsa güzel neticeler elde edilebiliyor. İşte tüm İslam dünyasının bu gibi hamlelere ihtiyacı var.
İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT)’nın eski Genel Sekreterlerinden Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu, hediye ettiğimiz Risale-i Nur ve diğer kitapları dikkatlice inceledi. Merhum babası Yozgatlı İhsan Efendi'de 'el yazması' Risale-i Nur'lar olduğunu ve o yıllarda bu eserlerin bazılarını okuduğunu ifade etti. Fotoğraflar: ERHAN AKKAYA - Yeni Asya
Mevcut durumda da hala devam eden benzeri çatışmalar söz konusu. Sizce bazılarının iddia ettiği gibi İslam Birliği bir ütopya mıdır? İslam coğrafyasında yeniden ‘kardeş olma’ mümkün mü?
İslam dünyasında başka dünyalarda olmayan bir his, bir realite, bir sosyoloji var. İslam dinine mensup olanlarda, İslam dininin saliklerinde başka dinlerin mensuplarına benzemeyen bir şey var. Günde beş defa aynı noktaya yöneliyorlar. Aynı noktaya müteveccihen namaz kılıyorlar, ibadet ediyorlar. Aynı ayda oruç tutuyorlar, aynı mekânda, zamanda hacca gidiyorlar. Bu başka dinlerde olmayan bir meziyet. Yani öbür dinlerde de tesanüd var ama böylesine yok.
Şimdi Antarktika’da, Sibirya’da, İstanbul’da olan insanlarla beraber aynı anlarda oruç tutuyoruz, aynı istikamete yöneliyoruz, namaz kılıyoruz. Bu başka bir dinde yok. Birlik ve birliğe sevk eden inanç temelleri var. Bir diğeri, İslam dünyasında farklı sosyoloji var. Siz mesela bir yerde giderken ezan sesi duyduğunuz zaman ‘burada Müslümanlar var’ diyorsunuz. Bu, 14 asırlık sosyolojik bir hadise. Diğer bir husus da İslam tarihinde çekişmeler oldu fakat hep bir tek sembol etrafında Müslümanlar yaşadılar. 14 asır boyunca bir taraftan bir tarafa pasaportsuz gidiyordunuz. Bu İslam dünyasında, Müslümanların vicdanında yer edinmiş bir sosyolojik hadisedir. Onun için bu hisler, inançlar mevcuttur. Şimdi biz 20. yüzyılda bunu ileri bir safhaya götüremedik. Bahsettiğim bu noktalar eskiden de vardı, bugün de var. Fakat eskiden başka bir klasik formdaki devlet nizamı, hayat tarzları bugünkü 20. yüzyılda hayat tarzlarından ve düşünce normlarından farklıydı. Hilafetin, ilk asrından 20. Asrın başına kadar bildiğimiz şekliyle devam etmesinden sonra ilga edilmesiyle İslam dünyasında bir boşluk hâsıl oldu. Daha sonra İslamları bir araya getirme gayretleri var fakat hepsi başarısız olmuştur. (Bu konuları tafsilatlı bir şekilde Yeni Yüzyılda İslam Dünyası İslam Konferansı Teşkilatı 1969-2009 isimli kitabımda anlattım.) Bir tek 1969’da Mescid-i Aksa yangınından sonra Fas’ın başkenti Rabat’ta yapılan İslam Zirve Konferansı toplantısı sonrası “İslam İşbirliği Teşkilatı” kurulabilmiştir. Bu durum iş birliğinin ne kadar başarılı olabileceğini gösterdi. Bu devam ettiği takdirde daha ileriye gidebilir. Muhtaç olduğunuz malları İslam İşbirliği Teşkilatı dışındaki ülkelerden alacağınıza, içerdeki üye ülkelerden alırsınız, siz de istifade edeceksiniz öbür ülkeler de sistem de istifade eder. Bunlara benzer şeyler olmalı. Maalesef bu ‘Arap Baharı’ yanlışlıkla bahar denilen, benim adını ‘despotların sonbaharı’ olarak koyduğum Mısır, Libya, Tunus, Yemen, Suriye gibi yerlerde olan hadiseler birçok şeyi baltaladı. Ve İslam ülkelerindeki toplumlarındaki enerjiyi boşalttı. Bunlar içerisinden tek kurtulan Tunus oldu. O da doğru bir liderlik, pragmatik fakat prensiplerine sadık ve sosyoekonomik gelişmişliği, siyasi tecrübeleri göz önünde tutarak bir tek onlar başardılar. Yani Tunus’un yaptığı takdire şayan bir başarı. Fakat bunun dışında İslam dünyasının enerjisi boşa harcandı, hâlâ harcanıyor.
İslam İşbirliği Teşkilatı bir anlamda çekirdek görevini yapıp büyüyebilir mi? Yani tekrar böyle adımlar atılabilir mi?
Evet, tabi bunun başarı örneklerini gösterdik. İşte Irak’taki, Filistin’deki, Uygur’daki, Myanmar’daki, Filipinlerdeki hadiseler… Filipinler şimdi bizim yaptığımız çalışmalar sayesinde otonomi kazandılar ve ekonomik kaynaklar bizim sonuçlandırdığımız çalışmalarla elde edildi. Bu büyük bir hizmettir, şereftir. Hayalî, ütopik bir şey değildir, fiili tecrübe hasıl olmuştur, kazanç olmuştur.
İmkân olsa, Müslüman ülkeler arasında yaptığınız arabuluculuk rolünü tekrar alır mısınız?
Tabi, bunun şartları oluşursa, alt yapı olduğu takdirde memnuniyetle yaparız inşallah.
İslam ülkeleri arasında geçmişte kurulan “Bağdat Paktı” benzeri yeni birlikler kurulabilir mi? Dünya şartları buna uygun mudur? Bağdat paktı misal olabilir mi?
Bağdat paktı çok farklı bir şeydi. Bağdat paktı, II. Dünya savaşından sonra Amerikalıların Sovyet Birliğini kuşatmak için yaptıkları bir çeşit paktı. NATO paktı, Bağdat paktı vs. bu soğuk savaşın doğurduğu bir teşkilat ve iki kutuplu dünyaya ait bir şeydir.
Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu'nun, İİT Genel Sekteri olduğu günlerden kalan çok sayıda hatırası var. Pek çok devlet başkanı ve siyasetçi ile aynı toplantıda bulunmuş. Hatıralarını kaleme alırsa ilgi çekeceğinden şüphe yok.
Bizim için en mükemmel örnek Avrupa Birliği’dir. Ama Avrupa’nın 50 yılda ulaştığını biz, belki de 100 sene içinde ulaşabiliriz. Bangladeş mesela son yıllarda çok önemli ekonomik gelişmeler kaydediyor. İslam coğrafyasının en fakir ülkesiydi. Endonezya büyük hamleler yapıyor ve çok ileri bir noktaya geliyor. Malezya zaten kalkınmıştı, Pakistan büyük potansiyele sahip, Afrika ülkeleri yavaş yavaş geri kalmışlığı üzerlerinden atıyorlar. Şimdi bütün bu üyeniz olan 57 ülke arasında muhkem bir işbirliği mekanizmaları kurarsanız ve müşterek menfaatleri temin eden bir mekanizmalar içerisinde yaparsanız o zaman bu hedefe daha kolay ulaşabilirsiniz. Maalesef Suriye’deki hadiseler olmasaydı bu büyük ölçüde Türkiye’de, Filistin’de, Suriye’de, Ürdün’de, Lübnan’da ve Arap Yarımadası’ndaki bütün ülkelere karadan ulaşmak ve Türk mamullerinin önünde büyük bir pazar açmak, işbirliği imkânları sağlamak gibi imkânlar doğmuştu. Bunların benzerini Afrika’da, Güney Asya’da yaptığınız zaman çok mühim şeyler. Şimdi mesela İslam Kalkınma Bankası, Arnavutluk ile Kosova arasındaki büyük yolu açmıştır. Balkanların en büyük yolunu oradaki Müslüman topluluklar için finanse etmiştir. Bu çok büyük bir hadise. Yani imkânlar var fakat bu imkanları sağlam bir vizyon içerisinde, sağlam bir iradeyle ve muhkem bir sistem içerisinde yapmak lazım. Şimdi AB örneğinin bizde fazlası var, eksiği yoktur. Biraz önce bahsettiğim ortak noktalar çok.
-DEVAMI YARIN-
Röportajın diğer bölümlerini okumak için tıklayınız:
Ekmeleddin İhsanoğlu: Bediüzzaman bilim-din ahengini kuruyor
İnsan hakları ve demokrasi olmadan birlik sağlanamaz
İslam Birliği için AB güzel bir örnek
İslam dünyası demokrasiye muhtaç