"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hz. Ali (ra) ‘adalet-i mahza’dan ayrılmamıştır

14 Mayıs 2013, Salı
“Hz. Ali’nin (ra) ‘adalet-i mahzâ’ denen gerçek adaletten asla ayrılmadığına, haksızlığa ve zulme sapmayarak ümmete istikametli yolu gösterdiğine bütün Ehl-i Sünnet ulEması ittifakla hükmetmiştir.”
HZ. ALİ. (RA) KİTABININ YAZARI M. ALİ KAYA İLE KONUŞTUK
 

Kendinizi tanıtır mısınız?

1959 yılında Tokat’ın Pazar ilçesi Ballıca Köyü’nde doğdum. Kayseri İmam-Hatip Lisesi ve Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesini bitirdim. 1984 yılında Of İmam-Hatip Lisesinde öğretmenlik görevine başladım. 1990–1995 yılları arasında Amasya Suluova Lisesi ve İmam-Hatip Lisesinde çalıştım. 1995 yılında Turhal İmam-Hatip Lisesi Müdürlüğüne atandım. 2010 yılında Rotasyon Yönetmenliği sebebiyle Zile Anadolu İmam-Hatip Lisesine geçtim. Hâlen aynı okulda idareci olarak çalışmaktayım.

Eğitim hizmetleri yanında yazarlık yönünüzün de olduğu Yeni Asya Neşriyat’ta çıkan kitaplarınızdan anlıyoruz. Ayrıca Köprü Dergisi ve Yeni Asya gazetesinde de makale çalışmalarınızın olduğunu görüyoruz. Çalışmalarınıza ne zaman başladınız?

Eğitim çok kapsamlı bir hizmet alanıdır ve hayat boyu devam eden bir yönü vardır. Öğrencilerin eğitiminden tutun tüm insanlığı muhatap alan bir eğitim alanı mevcuttur. Tarih boyunca hayatın her devresinde insanın eğitime ve öğretime ihtiyacı vardır. Bediüzzaman Hazretleri “İnsanın vazife-i asliyesi talim ve taalümdür” demektedir. Eğitimin bir yönü de okur–yazar olmaktır. Okuyanların bilgilerini başkaları ile paylaşmak için sadece konuşmaları yetmez yazmaları da gerekir. Konuşulan unutulur, ama yazılanlar bâkî kalır. Bu nedenle Peygamberimiz (asm) “İlmi yazı ile kaydedin” buyurmuşlar ve yazılmasını istemişlerdir. Biz de bu nedenle okuyarak istifade ettiğimiz hususları herkesle paylaşmak için yazmaya başladık ve ortaya kitaplar çıktı. Bu çalışmalarımız öğrencilik yıllarından itibaren devam ediyordu. Dolayısıyla çalışmalarımız yılların birikiminin ürünüdür.

 “Hz. Ali’nin (ra) Hayatı ve Mücadelesi” isimli yeni kitabınız baskıdan çıktı. Kitabı niçin yazdınız, biraz bahseder misiniz?

“Hz. Ali’nin (ra) Hayatı ve Mücadelesi” isimli çalışmamızın amacı doğru İslâmiyet’in anlaşılmasına hizmet etmektir. Zira Hz. Ali (ra) dört yaşından itibaren Peygamberimizin (asm) terbiyesinde büyümüş, on iki yaşında vahyin nazil olması ile Müslüman olmuştur. Medine döneminde Veda Haccı’ndan önce altı ay kadar Yemen’e muallim ve kadı olarak gitmesi dışında Peygamberimizden (asm) hiç ayrılmamıştır. Veda Haccı’nda yine Peygamberimizin (asm) yanında bulunmuştur. Peygamberimiz (asm) Hz. Ali’ye hitaben “Ben Kur’ân’ın tenzili için savaştım, sen ise yâ Ali Kur’ân’ın te’vili ve anlaşılması için savaşacaksın” buyurmuştur. Bu nedenle Hz. Ali’nin (ra) hayatı önemlidir.

Kitap beş bölümden oluşuyor. Bu bölümleri ve eklerin nelerden bahsediyor?

Kitabımız bir biyografi ve roman türü değildir. Araştırma ve inceleme mahsulüdür. Okunması ve anlaşılmasını kolaylaştırmak amacı ile bölümlere ayırmış bulunuyoruz. Birinci bölümü Mekke hayatıdır. Bu bölümde Hz. Ali’nin çocukluğu, Müslüman oluşu ve Mekke döneminde Peygamberimize (asm) nasıl yardımcı olduğu, iman ve Kur’ân hizmetindeki gayreti nazara verilmiştir. İkinci bölümü Medine dönemidir. Peygamberimizin (asm) vefatına kadar geçen zaman dilimini ele aldığımız bu bölümde Peygamberimizle (asm) beraber İslâm’ın yayılması için yaptığı çalışmalar, gazveler ve savaşlarda gösterdiği kahramanlıklar anlatılmıştır.
Üçüncü bölüm “Hulefa-i Raşidin” dönemidir ki bu dönemde Hz. Ali (ra) resmî bir görev almamakla beraber gönüllü olarak ilk üç halifeye gönülden biat etmiş ve istişare meclislerinde bulunmuştur. İlk üç halife de Hz. Ali’ye (ra) danışmadan karar vermemişler ve görüşüne çok değer verdiklerini göstermişlerdir. Hz. Ali (ra) ilk üç halifeye gönüllü olarak yardımcı olmuştur.
Dördüncü bölüm Hz. Ali’nin hilâfete getirilmesi ve karışıklık dönemindeki faaliyetleri ele alınmış ve nihayet Medine’nin fitne ve fesat hareketlerinden etkilenmemesi için hilâfet merkezini Kûfe’ye taşımasına kadar geçen dönem anlatılmaktadır. Beşinci bölümde Sıffın Savaşı, Haricî Fitnesi sebep ve sonuçları ile ele alınmış ve son bölümde Hz. Ali’nin devlet idaresi, ekonomik durum ve devleti yönetmedeki başarısı güzel bir şekilde ortaya konmuştur.

 Bir de kitabınızda Ekler bölümü var. Bu bölüme neden ihtiyaç duydunuz?

Ekler bölümünde Asr-ı Saadet’te meydana gelen olayların sebep ve hikmetleri üzerinde durulmuştur. Hz. Ali (ra) hakkında varid olan hadisler ve menkıbeleri ele alınmıştır. Burada Hz. Ali’nin (ra) manevî yönü ve fazileti anlatılmak istenmiştir. Tabiî ki Hz. Ali’nin hayatı ve mücadelesi anlatılırken onunla siyasî mücadeleye girişen Hz. Aişe (r.anha), Hz. Muaviye (ra), Hz. Zübeyir ve Talha (ra) ve Hz. Ebu Mûsa el-Eş’ari (ra) hakkında bilgi vermemek ve faziletlerini anlatmamak büyük bir eksiklik olacak, belki de kitabı okuyanlar onlar hakkında yanlış düşünceler oluşabilecektir. Nitekim, Hz. Ali’nin (ra) hayatını okuyan bir kısım insanların Hz. Muaviye’ye (ra) haksız ithamlarda bulunduğu görülmektedir. Bu değerli Sahabîler dünya ve nefis hesabına bu mücadeleler içine girmemişlerdir. Onların bütün amacı Resulullah’ın (asm) tebliğ ettiği Allah’ın dininin ve kitabının doğru anlaşılması ve yeryüzünde adalet ve hakkaniyetin hâkim olmasıdır. Bu nedenle içtihatlarında isabet etmemiş iseler de niyetlerinde ve mücadelelerinde haklıdırlar. Faziletleri ve dine hizmetleri asla inkâr edilemez; ama bunun için onların dine hizmetleri ve faziletlerinin de Hz. Ali’nin hayatı ile beraber okunması gerekir. Bu nedenle onların hayatı ve hizmetleri de ek olarak kitaba koyma ihtiyacı duyduk. Bununla o değerli Sahabîleri yanlış anlaşılma ve haksız ithamlardan korumayı amaçladık.

Biraz da Hz. Ali (ra) döneminde ortaya çıkan fitne ve karışıklıklardan bahsedelim. Kitabınızda buna nasıl yer verdiniz?
 
Hz. Ali (ra) dönemindeki karışıklık ve savaşlara baktığımız zaman bu fitnelerin iki temel sebebi vardır. Birincisi başta Yahudîler olmak üzere İslâm’ın baş düşmanlarının Müslümanlara yönelik her nevi hareketi, asabiyeti, yani ırkçılığı, taassubu ve Müslümanların da saflığını ve tüm şeytanî hile ve desiseleri kullandıklarını görmek mümkündür. Peygamberimizin (asm) seçkin Sahabîleri kimisi vefat etmelerinden kimisi de İslâm’ı tebliğ amaçlı uzak diyarlara gitmelerinden dolayı azalmıştır. Müslüman olanlar ise fetihler ve tebliğ vasıtası ile çoğalmıştır. Ancak yeni Müslüman olanları da üç grupta ele almak gerekir. Bunlardan birinci bölümü hak ve hakikat aşığı samimî, ihlâslı gerçek Müslümanlardır. İkinci kısmı samimî olmakla beraber saftırlar, girift meseleleri ve siyasî konuları ve fitnenin nereden geldiğini ve sonucunun nereye çıkacağını bilmediklerinden alet fitneye alet olanlardır. Bunlar ayet ve hadislerin zahiri manasını bilirler; ama te’vil ve tefsirinden, uygulamadaki inceliklerden haberleri yoktur. Bu nedenle fitneye bulaşmışlardır. Üçüncü grup ise sinsi ve hilekâr hain İslâm düşmanlarıdır. Çeşitli kılıflarda fitne ateşini yakan münafıklardır. Müslüman göründükleri için saf Müslümanları aldatmışlar ve kendi meş’um emellerine alet etmişlerdir. Böyle bir dönemde “Doğru İslâmiyeti ve İslâmiyet’e lâyık doğruluğu göstermek” gerçekten çok zordur. İstikameti ve dinin sırat-ı müstakimini göstermek de çok daha fazla önem kazanmaktadır. Zulme haksızlığa alet olmamak, zulüm ile adaleti ayırmak da çok zordur.
İşte bu fitne ve kargaşa zamanında Hz. Ali (ra) gibi ilim ve fazilet sahibi birisi bu fitnelerde Allah’ın dinini koruyabilirdi. Hz. Ali (ra) Allah korkusu, Allah’ın dininden asla taviz vermemesi ile farklı fikir ve düşüncelere karşı Kur’ân’ı ve Peygamberin sünnetini tavizsiz olarak müdafaa etti. Böylece Peygamberimizin (asm) onun hakkındaki övücü hadislerine ne derece lâyık olduğunu gösterdi. Hz. Ali’nin (ra) “adalet-i mahzâ” denen gerçek adaletten asla ayrılmadığına, haksızlığa ve zulme sapmayarak ümmete istikametli yolu gösterdiğine bütün Ehl-i Sünnet uleması ittifakla hükmetmiştir. Ehl-i Sünnet uleması ve hatta Hz. Muaviye (ra) dahi Hz. Ali’nin (ra) fitne zamanında nasıl davranılması gerektiği konusundaki içtihatlarını isabetli görerek ona uymuştur; ancak siyasî mücadelede farklı bir yol takip etmiştir. Biz bu kitabımızda bu hususları detayları ile anlatmaya çalıştık. Bediüzzaman Hazretlerinin o dönemle ve Sahabîler arasındaki meselelerdeki yorumları ve açıklamalarını esas alarak Hz. Ali’nin (ra) mücadelesini anlamayı ve anlatmayı amaçladık.
Biz sadece bu konuda yapılacak çalışmalara bir nebze katkı sunabilirsek kendimizi bahtiyar biliriz. Kitabımızdaki doğru ve isabetli hususlar Risale-i Nurlara aittir, yanlışlar ve eksikler bize aittir. Bu nedenle okuyucularımızın tenkitlerine ve eleştirilerine açık olduğumuzu, eksikliğimizi kabul edeceğimizi, haklı ve doğru olduğumuzu müdafaa etmeyeceğimizi, bilakis yeni şeyle öğreneceğimiz için tenkitlerden memnun olacağımızı bilmelerini istiyorum.
Teşekkür ediyorum.  

 
ERHAN AKKAYA
RÖPORTAJ
Okunma Sayısı: 3089
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı