Şualar - page 223

Hem, aklına dedi: Madem bu mezkûr dokuz hakikatler
bu zatın sıdkına şahadet ederler; elbette bu âdem, benî-
âdemin medar-ı şerefi ve bu âlemin medar-ı iftiharıdır. Ve
ona “Fahr-i Âlem” ve “Şeref-i Benîâdem” denilmesi pek
layıktır. Ve onun elinde bulunan ferman-ı rahman olan
kur’ân-ı Mu’cizülbeyan’ın haşmet-i saltanat-ı maneviye-
sinin nısf-ı arzı istilâsı ve şahsî kemalâtı ve yüksek haslet-
leri gösteriyor ki, bu âlemde en mühim zat budur; Hâ-
lık’ımız hakkında en mühim söz onundur.
İşte, gel bak, bu harika zatın yüzer zahir ve bâhir kat’î
mu’cizelerinin kuvvetine ve dinindeki binler âlî ve esaslı
hakikatlerine istinaden bütün davalarının esası ve bütün
hayatının gayesi, Vacibü’l-Vücud’un vücuduna ve vahde-
tine ve sıfâtına ve esmasına delâlet ve şahadet ve o Vaci-
bü’l-Vücud’u ispat ve ilân ve i’lâm etmektir. demek bu
kâinatın manevî güneşi ve Hâlık’ımızın en parlak bir bür-
hanı bu “Habibullah” denilen zattır ki, onun şahadetini
teyit ve tasdik ve imza eden aldanmaz ve aldatmaz üç bü-
yük icma var.
Birincisi
: “eğer perde-i gayp açılsa yakinim ziyade-
leşmeyecek” diyen İmam-ı Ali radiyallahü Anh ve yerde
iken Arş-ı Azamı ve İsrafil’in azamet-i heykelini temaşa
eden gavs-ı Azam (
ks
) gibi keskin nazar ve gaypbin göz-
leri bulunan binler aktap ve evliya-i azîmeyi cami ve Âl-i
Muhammed (aleyhissalâtü vesselâm) namıyla şöhretşiar-ı
âlem olan cemaat-i nuraniyenin icma ile tasdikleridir.
Şualar
Y
edinci
Ş
ua
| 223 |
AYETÜ’L-KÜBRA
tın heybeti.
icma:
fikir birliği etme, görüş birli-
ğine varma.
ilâm:
bildirmek, öğretmek.
ilân:
yayma, duyurma.
ispat:
delillerle gösterme.
İsrafil:
kıyamet günü “Sur”u üfle-
mekle görevli olan melek.
istilâ:
kaplama, yayılma.
istinaden:
dayanarak, güvenerek,
delil kabul ederek.
kâinat:
yaratılmış olan şeylerin
tamamı, bütün âlemler, varlıklar.
kat’î:
kesin, şüpheye ve tereddü-
de mahal bırakmayan.
kemalât:
faziletler, kemaller, ol-
gunluklar, mükemmellikler.
Kur’ân-ı Mu’cizülbeyan:
açıkla-
malarıyla akılları benzerini yap-
maktan âciz bırakan Kur’ân-ı Ke-
rîm.
manevî:
manaya ait, maddî ol-
mayan.
mazhar:
nail olma, şereflenme.
medar-ı iftihar:
iftihar sebebi,
övünme sebebi.
medar-ı şeref:
şeref kazandıran
sebep.
mu’cize:
benzerini yapmaktan in-
sanların âciz kaldığı şey.
Muhammed-i Kureyşî:
Kureyş Ka-
bilesine mensup olan Hz. Muham-
med (asm).
mühim:
önemli, ehemmiyetli.
nam:
ad, isim.
nazar:
bakış, fikir.
nısf-ı arz:
dünyanın yarısı.
perde-i gayp:
insanların bilmeyip
sadece Allah’ın bildiği gayp âlem-
deki manevî perde.
sıdk:
doğruluk, gerçeklik, hakikat.
sıfat:
vasıf, nitelik.
şahadet:
şahit olma, şahitlik.
şahsî:
şahsa, kişiye ait, hususî.
Şeref-i Benîâdem:
âdemoğulları-
nın şerefi, insanoğlunun şeref kay-
nağı.
şöhretşiar-ı âlem:
şöhreti âleme,
dünyaya yayılmış, dünyaca tanı-
nan.
tasdik:
bir şeyin doğruluğuna ke-
sin olarak hükmetme; onaylama.
temaşa:
hayretle ve dikkatle bak-
ma, seyretme.
tevfik:
başarı, muvaffakıyet.
teyit:
kuvvetlendirme, sağlamlaş-
tırma.
Vacibü’l-Vücud:
varlığı başkası-
nın varlığına bağlı değil, kendin-
den olup ezelî ve ebedî olan Al-
lah.
vahdet:
birlik ve teklik.
yakin:
şüpheden sıyrılarak son
derece doğru ve kuvvetli bilme.
zahir:
açık, aşikâr.
âdem:
insan.
aktap:
kutuplar; belli bir yer
veya memleketteki evliyanın
başı olan en büyük velî.
âlem:
dünya, cihan.
aleyhissalâtü vesselâm:
sa-
lât ve selâm onun üzerine ol-
sun anlamında Hz. Muham-
med’e dua.
Âl-i Muhammed:
Hz. Muham-
med’in (asm) neslinden gelen-
ler.
âlî:
yüce, yüksek, ulu.
arş-ı azam:
Allah’ın katı, Ce-
nab-ı Hakkın kudret ve salta-
natının en büyük dairesi.
azamet-i heykel:
yapının, gö-
rünüşün büyüklüğü.
bâhir:
apaçık, aşikâr.
benîâdem:
âdemoğulları, in-
sanlar.
bürhan:
bir şeyi ispatlamak
için kullanılan kesin delil.
cami:
ihtiva eden, kaplayan.
cemaat-i nuraniye:
nuranî,
nurlu cemaat.
delâlet:
delil olma, gösterme.
esma:
adlar, isimler.
evliya-i azîme:
büyük velîler.
Fahr-i Âlem:
âlemin övüncü,
âlemin kendisiyle övündüğü
Peygamberimiz (asm).
ferman-ı rahman:
Rahman
olan Allah’ın fermanı, emri.
Gavs-ı azam:
Abdülkadir-i
Geylânî Hazretlerinin namı.
gaypbin:
gaybı gören, herke-
sin bilemediği geleceği fera-
seti ile hissedip bilen.
Habibullah:
Allah’ın sevgilisi,
Hz. Muhammed.
haslet:
insanın yaratılıştan ge-
len huy ve karakter.
haşmet-i saltanat-ı manevi-
ye:
maddî olmayan saltana-
1...,213,214,215,216,217,218,219,220,221,222 224,225,226,227,228,229,230,231,232,233,...1581
Powered by FlippingBook