BİRİNCİ MAKAM
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
225
(1)
n
Ú/
æp
erD
ƒo
ªr
?p
d l
án
ªr
Mn
Qn
h l
A=É n
Øp
°Tn
ƒo
g Én
e p
¿'
Gr
ôo
?r
dG n
øp
e o
?u
õn
æo
fn
h
ayeti
ile
(2)
o
¬n
d »/
¨n
Ñ`r
æn
j Én
en
h n
ôr
©u
°ûdG o
?n
Éær
ªs
?n
Y Én
en
h
ayetinin mealin-
de ve hikmet-i Kur’âniyenin kudsiyeti ve vüs’ati ve
şiirden istiğnası hakkındaki ayatın mühim bir sır-
rını tefsir etmekle beraber, Kur’ân-ı Mu’cizülbe-
yan’ın yüksek mu’cizâne hikmetini, felsefenin aşa-
ğı ve dar hikmeti ile muvazene ediyor. Hikmet-i
Kur’âniyedeki kesret ve vüs’ati ve felsefenin fakr
ve iflâsını muhtasar beyan etmekle beraber,
Kur’ân’ın şiirden istiğnasının ve adem-i tenezzü-
lünün sebebi, hakaik-ı Kur’âniyenin yüksekliği ve
parlaklığı olduğunu gösterir. Ve mühim bir temsil
ile bir nevi i’caz-ı Kur’âniyeyi beyan eder.
İKİNCİ MAKAM
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
232
Gençliği dalâlet ve sefahat uçurumuna düşmekten
kurtaran ve imanda bu dünyada dahi hakikî bir
cennet lezzeti ve dalâlette ise cehennemî bir azap
ve sıkıntı bulunduğunu misallerle izah ve ispat
eden bir derstir.
İKİNCİ MAKAMIN HAŞİYESİ
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
241
Mahpuslara teselli hakkında dört mektuptur.
İKİNCİ MAKAMIN ZEYLİ
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
250
Leyle-i Kadir’de ihtar edilen bir mesele-i mühim-
medir.
terme.
istiğna:
gereksinimsizlik.
izah:
açıklama yapma.
kesret:
çokluk.
kudsiyet:
kutsallık, mukaddeslik.
Kur’ân-ı Mu’cizülbeyan:
açıkla-
malarıyla akılları benzerini yap-
maktan âciz bırakan Kur’ân-ı Ke-
rîm.
Leyle-i Kadir:
Kadir Gecesi; Ra-
mazan ayının son on günü içinde
bulunan en hayırlı gece.
lezzet:
zevk, haz, keyif.
mahpus:
hapsedilmiş.
meal:
anlam, mana.
mesele-i mühimme:
önemli so-
run.
misal:
örnek.
mu’cizâne:
mu’cizeli bir şekilde.
muhtasar:
kısaltılmış, kısa, özet.
muvazene:
ölçü.
mühim:
önemli.
nevi:
çeşit; cins.
sebep:
neden.
sefahat:
yasak şeylere.
sır:
insanın aklının erişemediği
İlâhî hikmet.
tefsir:
açıklama.
temsil:
örnek; benzetme.
teselli:
avunma.
vüs’at:
genişlik, bolluk.
zeyil:
ek, ilâve.
adem-i tenezzül:
tenezzül-
süzlük.
ayat:
Kur’ân ayetleri.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümle-
si.
azap:
sıkıntı, acı.
beyan:
anlatma, açık söyle-
me.
cehennemî:
cehenneme has,
cehenneme ait.
dalâlet:
iman ve İslâmiyetten
ayrılmak.
fakr:
muhtaçlık.
felsefe:
her şeyi akıl ile açık-
lamaya çalışan, maneviyatı
reddeden materyalist görü-
şün hayata bakışı ve yaşam
şekli ile ilgili düşünce.
hakaik-ı Kur’âniye:
Kur’ân’a
ait ve ondan gelen gerçekler.
hakikî:
gerçek.
haşiye:
dipnot.
hikmet:
herkesin bilmediği
gizli sebep; gizli, bilinmeyen
nokta; İlâhî gaye.
hikmet-i Kur’âniye:
Kur’ân’a
mahsus hikmet.
i’caz-ı Kur’âniye:
Kur’ân’ın
yüksek ve erişilmez ifadesi.
iflâs:
tükenme, bitme.
ihtar:
uyarı, uyarma.
iman:
inanma, inanç.
ispat:
doğruyu delillerle gös-
1.
Biz Kur’ân’dan mü’minler için bir şifa ve rahmet olan şeyi indiriyoruz. (İsra Suresi: 82.)
2.
Biz Peygambere şiir öğretmedik; bu ona yakışmaz da. (Yâsin Suresi: 69.)
SÖZLER | 1263 |
F
İHRİST