Talebeliğinhassasıveşartışudurki
: sözleri kendi ma-
lı ve telifi gibi hissedip sahip çıksın ve en mühim vazife-i
hayatiyesini onun neşir ve hizmeti bilsin.
İşte şu üç tabaka, benim üç şahsiyetimle alâkadardır:
Dost
, benim şahsî ve zatî şahsiyetimle münasebettar
olur.
Kardeş
, abdiyetim ve ubudiyet noktasındaki şahsiye-
timle alâkadar olur.
Talebe
ise, kur’ân-ı Hakîm’in dellâlı cihetinde ve ho-
calık vazifesindeki şahsiyetimle münasebettardır.
Şu görüşmenin de üç meyvesi var:
Birincisi
: dellâllık itibarıyla mücevherat-ı kur’âniyeyi
benden veya sözlerden ders almak–velev bir ders de ol-
sa.
İkincisi
: İbadet itibarıyla uhrevî kazancıma hissedar
olur.
Üçüncüsü
: Beraber dergâh-ı İlâhiyeye müteveccih
olup rabt-ı kalp ederek, kur’ân-ı Hakîm’in hizmetinde el
ele verip tevfik ve hidayet istemek.
eğer talebe ise, her sabah mütemadiyen ismiyle, ba-
zen hayaliyle dahi yanımda hazır olur, hissedar olur.
eğer kardeş ise, birkaç defa hususî ismiyle ve suretiy-
le dua ve kazancımda hazır olup hissedar olur. sonra
umum ihvanlar içinde dahil olup rahmet-i İlâhiyeye tes-
lim ediyorum ki, dua vaktinde “ihvetî ve ihvanî” dediğim
abdiyet:
kulluk.
alâkadar:
alâkalı, ilgili.
cihet:
yön, taraf.
dellâl:
ilân edici; hakka davet
eden.
dergâh-ı İlâhiye:
Cenab-ı Hakkın
dergâhı, kapısı.
hassa:
özellik.
hidayet:
doğru ve hak yolda ol-
ma.
hissedar:
pay sahibi, ortak.
hususî:
şahsî, özel.
ibadet:
Allah’a karşı kulluk
vazifesini yapma.
ihvan:
kardeş.
ihvanî:
erkek kardeşlerim.
ihvetî:
kız kardeşlerim.
itibarıyla:
bakımından, yö-
nüyle.
kur’ân-ı Hakîm:
her ayet ve
suresinde sayısız hikmet ve
faydalar bulunan Kur’ân.
mücevherat-ı kur’âniye:
Kur’ân’ın mücevher kıymetin-
deki sırları ve manaları.
mühim:
önemli.
münasebettar:
ilgili, alâkalı.
mütemadiyen:
sürekli ola-
rak.
müteveccih:
yönelmiş, yöne-
lik.
neşir:
dağıtma, yayma.
rabt-ı kalp:
kalben bağlan-
ma.
rahmet-i İlâhiye:
Allah’ın
sonsuz rahmeti.
suret:
şekil, görünüş.
şahsî:
özel, şahsa ait.
şahsiyet:
kişilik, kişi özelliği.
tabaka:
sınıf, grup, zümre.
talebe:
öğrenci.
telif:
yazmak.
teslim etme:
Allah’ın emrine
bırakma.
tevfik:
Allah’ın yardımı, başa-
rı.
ubudiyet:
kulluk.
uhrevî:
ahirete ait.
umum:
bütün.
vazife:
görev.
vazife-i hayatiye:
hayat vazi-
fesi, görevi.
velev:
hatta, ister, isterse.
zatî:
kendisiyle ilgili, özel.
Y
irmi
a
lTıncı
m
ekTup
| 576 | Mektubat