ÜÇÜNCÜ KELİME
o
¬ n
d n
?j/
ön
T n
’
Şu kelimeyi, otuz İkinci sözün Birinci Mev-
kıfı gayet kuvvetli ve şaşaalı bir surette ispat ettiğinden
ona havale ederiz. onun fevkinde beyan olamaz, ondan
daha ileri beyana lüzum yok ve izah edilmez.
DÖRDÜNCÜ KELİME
o
?r
? o
Ÿr
G o
¬ n
d
Yani, ferşten arşa, serâdan süreyya’ya, zerrat-
tan seyyarata, ezelden ebede kadar her bir mevcut, se-
mavat ve arz, dünya ve ahiret, her şey onun mülküdür.
Malikiyet mertebe-i uzması, tevhid-i azam suretinde
onundur. Şu mertebe-i uzma-i malikiyet ve makam-ı
azam-ı tevhidin bir hüccet-i kübrası, lâtif bir zamanda ve
lâtif bir hatırada, Arabî ibaresinde, şu âcizin hatırına ilka
edildi. o lâtif hatıranın hatırı için, aynı ibare-i Arabiyeyi
kaydedip, sonra mealini yazacağız.
o
´ƒo
æ°r
ün
e @ p
Ò/
¨°s
üdG p
º n
dÉn
© r
dG n
ò'
¡n
c n
Ò/
Ñ n
µ
` r
dG n
º n
dÉn
© r
dG n
?Gn
P s
¿n
’p
o
?r
? o
Ÿr
G o
¬ n
d
o
?o
OÉn
éj/
G @ Gk
óp
é°r
ùn
e o
?n
ôs
«°n
U n
?Gn
òp
d o
¬o
YGn
ór
Hp
G @ /
?p
Qn
ón
b o
܃o
à`r
µ`n
e /
¬p
Jn
Qr
óo
b
Gn
ò'
¡p
d o
?o
OÉn
éj p
G @ Ék
µ` r
? p
e n
?Gn
P n
Òs
` n
U n
?Gn
ò p
d o
?o
D
hBÉ°n
ûr
fp
G @ Gk
óp
LÉn
°S o
?n
Òs
` n
U Gn
ò'
¡p
d
Gn
ò'
g?/
a o
¬o
à`n
¨r
Ñ° p
U @ Ék
HÉn
à` p
c r
än
ôn
gÉ n
¶n
J n
?Gn
P ?/
a o
¬o
àn
©r
æn
°U @ Ék
cƒ o
?r
ªn
e o
?n
ô s
«°n
U
Gn
ò'
g ?/
a o
¬o
àn
ªr
Mn
Q @ o
¬n
àn
ªr
°ûp
M o
ôp
¡ r
¶o
J n
?Gn
P ?/
a o
¬o
Jn
Qr
óo
b @ Ék
HÉ n
£p
N r
än
ôn
gGn
õn
J
âciz:
gücü yetmez, güçsüz.
ahiret:
öteki dünya.
arabî:
Arapça.
arş:
Allah’ın büyüklüğünün ve yü-
celiğinin tecelli ettiği, belirdiği yer.
arz:
yer, dünya.
beyan:
anlatma, açıklama.
ebed:
sonu olmayan gelecek za-
man, sonsuzluk.
ezel:
başlangıcı olmayan geçmiş
zaman, öncesizlik.
Y
irminci
m
ekTup
| 390 | Mektubat
ferş:
yeryüzü.
fevkinde:
üstünde.
gayet:
son derece.
hatır:
zihin, fikir, hafıza.
hatıra:
anı, geçmişte yaşanan
şeylerin zihinde kalan izi.
havale etme:
bir işi veya bir
şeyi başka birine bırakma.
hüccet-i kübra:
en büyük hüc-
cet, delil.
ibare:
cümle.
ibare-i arabiye:
Arapça cüm-
le.
ilka edilme:
bırakma, atma,
koyma.
ispat:
delil ve şahit göstere-
rek doğruyu ortaya koyma.
izah:
açıklama yapma.
lâtif:
hoş, güzel.
lüzum:
ihtiyaç, gereklilik.
makam-ı azam-ı tevhid:
Al-
lah’ın birliğinin en yüksek ma-
kamı.
malikiyet:
malik ve sahip ol-
ma, sahiplik.
meal:
anlam, mana.
mertebe-i uzma:
en büyük
mertebe.
mertebe-i uzma-i malikiyet:
Cenab-ı Hakkın her şeye sa-
hip olmasının en büyük mer-
tebesi.
mevcut:
varlık.
mülk:
sahip olunan, üzerinde
tasarruf hakkı bulunulan şey;
varlık.
semavat:
semalar, gökler.
serâ:
yer.
seyyarat:
gezegenler.
suret:
şekil, biçim.
Süreyya:
Ülker (Pervin) yıldızı.
şaşaalı:
gösterişli, göz alıcı.
tevhid-i azam:
en büyük
tevhid hakikati.
zerrat:
zerreler, atomlar.