Lem'alar - page 799

salâvat Allah’a şahit; tayyibat ise Allah’a delildir.
Mahlûkat Allah’a şahit; havarik-ı mazi ise Allah’a delil-
dir.
Mevcudat Allah’a şahit; mu’cizat-ı istikbal ise Allah’a
delildir.
semavat Allah’a şahit; Arş ise Allah’a delildir.
güneşler Allah’a şahit; aylar ise Allah’a delildir.
Yıldızlar Allah’a şahit; seyyareler ise Allah’a delildir.
Cevv-i sema, ondaki tasarrufat ve yağmurlarıyla Allah’a
şahit; arz ise Allah’a delildir.
Lem’aLar | 799 |
Y
irmi
d
okuzuncu
l
em
a
lük sahibi olan ve her şeyi sanatla
yaratan Allah.
semavat:
semalar, gökler.
seyyare:
gezegen, yıldız.
şahit:
şahitlik, tanıklık.
tahsin:
güzel yapma, güzelleş-
tirme.
takdim etmek:
sunmak.
tasarrufat:
tasarruflar, kullanım-
lar.
tayyibat:
iyi ve güzel işler, hare-
ketler.
tahiyye:
manevî hediyeler.
takdir:
kader tayin etme, ölçü-
sünü, miktarını belirleme.
tercüman:
çevirici, çevirmen.
tesbihat:
tesbihler, Allah’ın bütün
noksan sıfatlardan uzak ve bütün
mükemmel özelliklere sahip oldu-
ğunu ifade eden sözler.
tezahürat:
görünüşler, belirmeler,
ortaya çıkmalar.
yâd etmek:
anmak, hatırlamak.
zîhayat:
hayatlı, canlı.
o adamı “Maşaallah,” “Bârekâllah”larla alkışlar, manevî hediyeler verir. Ay-
nen, o makine de, ondan maksut olan neticeleri, eserleri mükemmel izhar
etmekle, o cihazatın lisan-ı hâliyle sanatkârını takdirler ve tahsinler ve ma-
nen “Maşaallah”larla tebrik edip alkışlar, tahiyyeler ve hediyeler verir.
İşte, bütün zîhayatın her birisi, başında pek çok muhtelif fonograflar,
fotoğraflar, telgraf ve telefon makineleri gibi çok makineler var. onlar,
hilkatlerindeki netaici, maksatları nihayet derecede mükemmel göster-
diklerinden, hayatlarının tezahüratıyla, “tahiyyat” tabir edilen manevî
alkışlar, hediyeler, tebrikler ve tahsinlerle, sâni-i zülcelâl’inin tesbihatı-
nı, hem kemalât-ı sanatını ilân ediyorlar demektir. Biz ise, et-tahiyyatü
demekle, kendi lisanımızla o tahiyyatları yâd edip, kendi hesabımıza der-
gâh-ı İlâhîye takdim ederiz. zaten lisan o makinelerden birisidir ve on-
dan matlûp neticelerden birincisi, bir tercümanlıktır.
arş:
dokuzuncu ve en so-
nuncu gök tabakası.
arz:
yer, dünya.
barekâllah:
Allah mübarek et-
sin, hayırlı ve berektli kılsın.
cevv-i sema:
gökyüzü, gök
boşluğu.
cihazat:
manevî aletler, lü-
zumlu aletler, azalar, organlar.
delil:
doğru yolu gösteren, iz,
kanıt.
fonograf:
ses kayıt cihazı, gra-
mofon.
havarik-ı mazi:
geçmişteki
acayip ve garip hâdiseler.
hilkat:
yaratılış.
ilân etmek:
duyurmak.
izhar etmek:
açığa vurmak,
göstermek.
kemalât-ı sanat:
sanat mü-
kemmellikleri.
lisan-ı hâl:
hâl dili, bir şeyin
duruşu ve görünüşü ile bir
mana ifade etmesi.
mahlûkat:
yaratıklar, Allah ta-
rafından yaratılanlar.
maksut:
istenen, arzu edilen,
kastedilen şey.
manen:
iç varlık bakımından,
duyguca, gönülce, ruhça.
maşaallah:
Allah’ın istediği
gibi, Allah’ır dediği olur; Allah
dilemiş ne güzel yaratmış.
matlûp:
talep edilen, istenen.
mevcudat:
var olan her şey.
mu’cizat-ı istikbal:
gelecek ile
ilgili mu’cizeler.
muhtelif:
farklı, çeşitli.
netaiç:
neticeler, sonuçlar.
nihayet:
son, bitim,
salâvat:
ibadetler, şükürler,
dualar; Hazret-i Peygambere
rahmet ve esenlik dileme, ona
saygı gösterme.
Sâni-i Zülcelâl:
sonsuz büyük-
1...,789,790,791,792,793,794,795,796,797,798 800,801,802,803,804,805,806,807,808,809,...1406
Powered by FlippingBook