Hüsün Allah’a şahit; cemal-i sermedî ise Allah’a delil-
dir.
Celâl Allah’a şahit; kemal ise Allah’a delildir.
Azamût
(HaşİYe 1)
Allah’a şahit; ceberut
(HaşİYe 2)
ise Al-
lah’a delildir.
rububiyet Allah’a şahit; ulûhiyet-i mutlaka ise Allah’a
delildir.
saltanat Allah’a şahit; arz ve semavat orduları ise Al-
lah’a delildir.
kazalar
(HaşİYe 3)
Allah’a şahit; takdir
(HaşİYe 4)
ise Allah’a
delildir.
terbiye Allah’a şahit; tedbir ise Allah’a delildir.
tasvir Allah’a şahit; tanzim ise Allah’a delildir.
Lem’aLar | 795 |
Y
irmi
d
okuzuncu
l
em
’
a
şeyi kendi sınırları içinde ölçüleme.
tanzim:
düzenleme, tertipleme, sı-
ralama.
tasvir:
resmini yapma, biçimlen-
dirme.
tedbir:
önlem, bir işin sonunu dü-
şünüp ona göre davranma.
terbiye:
yetiştirme, eğitme; bes-
leyip büyütme.
ulûhiyet-i mutlaka:
hiçbir kayda
ve şarta bağlı olmaksızın ilâh
olma, Allah’ın bütün varlıkların tek
İlâhı olması.
zeval:
sona erme, bitme, ölme.
HaşİYe 1:
el-azamût
: mübalâğalı azamet.
HaşİYe 2:
el-ceberut: azamûtun daha bâtını ve daha daimîsi.
HaşİYe 3:
el-akzıyetü
: hâl-i hazır ve cüz’iyatın mahsus ve muntazam mik-
tarları, Fâtır-ı Hakîm’in vücuduna şahadet ettikleri gibi.
HaşİYe 4:
et-takdir
: küllî şeylerin ve cüz’iyatın zevaliyle başka bir takdi-
rin ve muntazam bir miktarın tezahürüne, o Fâtır-ı Hakîm’in vücuduna
delâlet ederler. Âdeta hayattaki intizamat-ı kazaîye şahadet ve hayat ve
mevtin münavebeleri içindeki tecelli-i kader ve muntazamâne takdire,
ihya ve imate delâlet ediyor demektir. Meselâ, terbiye, vücudunu şera-
iti dahilinde idare etmek; ve tedbir, onu değiştirmek; ve her biri ayrı ay-
rı delâlet eder. sair fıkraları buna kıyas et.
arz:
yer, dünya.
azamut:
azamet, kibriya, bü-
yüklük.
ceberut:
aşırı büyüklük.
celâl:
büyüklük, azamet, hey-
bet.
cemal-i sermedî:
sonsuz gü-
zellik.
cüz’iyat:
az ya da küçük olan-
lar, tekler.
daimî:
sürekli, devamlı.
delâlet:
işaret, belirti.
delil:
doğru yolu gösteren, iz,
kanıt.
hâl-i hazır:
şu hâl, şimdiki du-
rum.
haşiye:
dipnot, açıklayıcı yazı.
hüsün:
güzellik.
in’am:
nimet verme, nimet-
lendirme.
kaza:
olacağı Cenab-ı Hak ta-
rafından bilinen ve takdir olu-
nan şeylerin zamanı gelince
yaratılması, her konuda Al-
lah’ın hükmünün yürümesi.
kemal:
olgunluk, erginlik, mü-
kemmellik.
muntazam:
düzenli, tanzim
edilmiş.
muntazamâne:
düzenli ol-
maya yaraşır şekilde.
nimet:
iyilik, lütuf, ihsan, ik-
ram.
rububiyet:
Allah’ın her mah-
lûka muhtaç olduğu şeyleri
vermesi, terbiye, tedbir ve sa-
hipliği ve besleyiciliği keyfiyeti,
özelliği.
saltanat:
hükümranlık, ege-
menlik.
semavat:
semalar, gökler.
şahit:
tanık.
şerait:
şartlar.
takdir:
İlâhî takdir, kader tayin
etme, miktarını belirleme, bir