pek acip ve muntazam vazifeleri kaldıran bütün zerrat-ı
kâinatı şahit tutarız; basit ve camit zerrelerden yapılan
mütenevvi, muntazam, itkanlı ve sanatlı hadsiz mürekke-
batın hepsini şahit tutarız; hayat maddeleri nihayet dere-
cede karışıklık içinde olduğu hâlde nihayet derecede im-
tiyazla ve def’aten birbirinden ayırt edilerek neşvünema
bulan muhtelif mevcudatın bütün terekkübatını şahit tu-
tarız; enbiya ve evliyanın sultanı, mahlûkatının en efdali
ve bâhir mu’cizelerin sahibi olan Habib-i ekrem’ini –sa-
lât ve selâmın en üstünü onun ve Âlinin üzerine olsun–
şahit tutarız; âyât-ı beyyine, berahin-i neyyire, delâil-i va-
zıh ve envar-ı sâtıa sahibi Furkan-ı Hakîm’ini şahit tuta-
rız; ve hepimiz şahadet ederiz ki:
Sen Vacibü’l-Vücud, Vahidü’l-Ehad, Ferdü’s-Samed,
Hayyü’l-Kayyum, Alîmü’l-Hakîm, Kadîrü’l-Mürîd, Semî-
ü’l-Basîr, Rahmanü’r-Rahîm, Adlü’l-Hakem, Muktedirü’l-
Mütekellim
olan Allah’sın ve bütün güzel isimler sana ait-
tir.
Ve keza şahadet ederiz ki, senden başka hiçbir ilâh
yoktur. sen birsin ve senin şerikin yoktur. sen her şeye
kadîrsin ve her şeyi hakkıyla bilirsin.
Ve keza, mezkûr şehadat ve şahitlerin hepsini şahit tu-
tarak ve onların hepsiyle beraber şahadet ederiz ki, Mu-
hammed (
AsM
) senin kulun, peygamberin, âlemlerde
Lem’aLar | 807 |
Y
irmi
d
okuzuncu
l
em
’
a
ilâh:
islâm geleneğinde hakikî
ma’bud, ibadet edilmeye lâyık
olan yegâne varlık Allah.
itkan:
sağlam ve pürüzsüz yapma.
kadîr:
kudret ve kuvvet sahibi ve
her şeye kudreti yeten (Allah).
Kadîrü’l-mürîd:
irade sahibi ve
gücü her şeye yeten Cenab-ı Al-
lah.
keza:
böylece; bu da öyle.
kul:
köle, esir.
mahlûkat:
yaratılmışlar, yaratık-
lar.
mevcudat:
var olan her şey, mah-
lûklar.
mezkûr:
zikredilen, adı geçen, anı-
lan.
mu’cize:
peygamberler tarafından
ortaya konmuş olağanüstü hâl ve
hareketlerden her biri.
muhtelit:
ihtilât etmiş, karışmış,
karma karışık.
muktedirü’l-mütekellim:
ko-
nuşma iktidarına sahip olan anla-
mında Allah’ın bir ismi.
muntazam:
düzgün, düzenli, derli
toplu.
mürekkebat:
bileşikler, birleşmiş-
ler, karışımlar.
mütenevvi:
türlü, çeşitli.
neşvünema:
gelişme, yayılma, ol-
gunlaşma.
nihayet:
çok, son derece.
peygamber:
Allah’ın elçisi, Allah
tarafından haber getirerek İlâhî
emir ve yasakları insanlara tebliğ
eden elçi, haberci, nebî, resul.
rahmanürrahîm:
hem bütün var-
lıklara ayırım yapmaksızın merha-
met eden Rahman, hem de âciz-
lere eli ermez gücü yetmezlere,
yavrulara ve cenneti kazanan
mü’minlere özel olarak merhamet
eden Rahîm, Allah.
salât selâm:
peygamber efendi-
mize rahmet ve esenlik duası et-
mek kendisine bağlılığımızı yeni-
lemek, salâvat getirmek.
Semîü’l-Basîr:
her şeyi işiten ve
gören Cenab-ı Allah.
şahadet:
şahit olma, şahitlik, ta-
nıklık.
şehadat:
şahadetler, şahitlikler.
şerik:
ortak.
terekkübat:
birden fazla şeyin ka-
rışıp birleşmesinden oluşma, bile-
şim.
Vacibü’l-Vücut:
varlığı zarurî ve
zatî olan; varlığı başkasının varlı-
ğına bağlı değil, kendinden olup
ezelî ve ebedî olan Allah.
Vahidü’l-ehad:
bir olan ve birliği
her bir şeyde tecelli eden Allah.
zerrat-ı kâinat:
kâinat zerreleri.
zerre:
en küçük parça.
acip:
tuhaf, hayret veren.
adlü’l-Hakem:
adaletle hü-
küm veren Allah.
ait:
ilgili olan.
âl:
sülâle, soy.
âlem:
dünya, cihan. varlık sı-
nıflarından her biri.
alîmü’l-Hakîm:
hikmet ve ilim
sahibi Allah.
ayat-ı beyyine:
her şeyi
açıkça, gün gibi aşikâr, apaçık
belirten ayetler, deliller.
bâhir:
açık, apaçık.
berahin-i neyyire:
nurlu par-
lak deliller.
camit:
cansız.
def’aten:
bir defada, birden.
delâil-i vazıh:
açık, aşikâr de-
liller.
efdal:
en iyiler, üstün olanlar.
enbiya:
nebîler, peygamber-
ler.
envar-ı satıa:
yükselerek
meydana çıkan, yükselerek
görünen nurlar.
evliya:
erenler, velîler, Allah
dostları.
Ferdü’s-Samed:
her şeyin
kendine muhtaç olup, kendisi
hiç bir şeye muhtaç olmayan,
tek ve benzeri olmayan Ce-
nab-ı Allah.
Furkan-ı Hakîm:
doğruyu
yanlıştan ayıran hikmetli
Kur’ân.
Habib-i ekrem:
Allah’ın en ke-
remli, en saygın, en şerefli ha-
bibi yani sevgili kulu mana-
sında olan Hz. Muhammed.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
Hayyü’l-Kayyûm:
varlığı, diri-
liği her an için olup, gökleri,
yerleri her an için tutan, her
şeye her hususta iktidarı ye-
ten, Allah.