Lem'alar - page 809

seçkin kıldığın kulun, halilin, mülkünün cemali, sanatının
meliki, inayetinin pınarı, hidayetinin güneşi, muhabbeti-
nin lisanı, rahmetinin misali, mahlûkatının nuru, mev-
cudatının şerefi,
(HaşİYe 1)
tılsım-ı kâinatının keşşafı, salta-
nat-ı rububiyetinin dellâlı, künuz-i esmanın tarif edicisi,
kullarına senin evamirinin muallimi, kitab-ı kâinatının
âyâtının müfessiri, mahlûkatındaki tecelliyatını görmek ve
zîşuur kullarına göstermek için medar yaptığın zat, kendi
cemaline ve esmana olan muhabbetinin ve sanatına ve
masnuatına mahlûkatının mehasinine olan muhabbetinin
mir’atı; âlemlere rahmet olarak ve bu âlem sarayının na-
kışlarındaki renk ve sanatların hikmetleriyle saltanat-ı ru-
bubiyetinin kemalâtındaki güzellikleri beyan etmek ve ki-
tab-ı âleminin kelimatındaki, âyâtındaki ve satırlarındaki
hikmetlerin işaratıyla senin isimlerinin hazinelerini tarif
etmek ve marziyatını bildirmek üzere gönderdiğin habi-
bin ve resulündür, ey rabbü’s-semavati ve’l-Aradîn!
(Ha-
şİYe 2)
ona, onun Âline ve Ashabına ve ihvanına, her an-
da ve her zamanda milyonlar salât ve selâm olsun.
Lem’aLar | 809 |
Y
irmi
d
okuzuncu
l
em
a
kul:
köle, esir.
küllî:
bütüne ait, hepsi; genel.
künuz-i esma:
isim, ad hazineleri.
lisan:
dil.
lisan-ı hâl:
hâl dili, bir şeyin du-
ruşu ve görünüşü ile bir mana
ifade etmesi.
mahlûkat:
yaratılmışlar, yaratık-
lar.
makamat-ı muhammediye:
Pey-
gamber Efendimizin makamları.
marziyat:
Allah’ın rızasına mazhar
olacak hâl ve hareketler.
masnuat:
sanatla yapılmış şeyler.
medar:
dayanak, yardımcı, vesile.
mehasin:
güzellikler, hüsünler, iyi-
likler.
melik:
hükümdar, padişah.
mevcudat:
var olan her şey, ya-
ratılmış şeylerin tamamı.
mir’at:
âyine, ayna.
muallim:
öğretici, öğretmen.
muhabbet:
sevgi, sevme, dostluk.
müfessir:
açıklayan, şerh ve izah
eden.
mülk:
sahip olunan mal.
nakış:
resim, süs.
nur:
aydınlık, ışık.
pınar:
yerden kaynayarak çıkan
su, memba.
rabbüssemavati ve’l-aradîn
: ye-
rin ve göğün Rabbi, yaratıcı ve ter-
biye edicisi.
rahmet:
acıma, merhamet etme,
esirgeme, bağışlama.
resul:
elçi, Allah’ın elçisi, haberci,
peygamber.
salât selâm:
peygamber efendi-
mize rahmet ve esenlik duası et-
mek kendisine bağlılığımızı yeni-
lemek, salâvat getirmek.
saltanat-ı rububiyet:
Allah’ın kâi-
natı terbiye ve idare edicilik sıfâ-
tının saltanatı.
şahadet:
Allah’ın varlığına ve bir-
liğine tanıklık, şahitlik.
şeref:
manevî büyüklük, yücelik,
ululuk, seçkinlik.
tarif:
etrafıyla anlatma.
tecelliyat:
tecelliler, görünmeler,
belirmeler.
tılsım-ı kâinat:
kâinatın tılsımı, ev-
renin gizli sırrı.
zat:
Hz. Muhammed.
zîşuur:
şuurlu, şuur sahibi, bilinçli.
HaşİYe 1:
Bu ikinci şahadette her bir kelime nübüvvet-i Ahmediyenin
(
AsM
) birer hak bürhanına ima ettiği, birer vazife-i nübüvvete, birer ma-
kamat-ı Muhammediyeye (
AsM
) işaret ettiği gibi, birinci şahadette her
bir fıkra dahi küllî çok berahin-i vahdaniyete delâlet ettiğinden, güya
her biri hem benim şahidim ve hem benimle şahadet eder. Ve ben on-
ların lisan-ı hâl ile şahadetlerini lisan-ı kàle niyetimle kalbedip beraber
şahadet getiriyoruz demektir.
HaşİYe 2:
Nüsha
: ey rabüssemavat!
âl:
soy ve sülâle.
âlem:
dünya, kâinat, evren.
ashap:
Sahabeler, Hz. Pey-
gamberi (asm) görmüş ve
onunla konuşmuş olan Müs-
lüman kimseler.
ayat:
işaretler, deliller, Allah’ın
varlık ve birliğine işaret eden
deliller.
berahin-i vahdaniyet:
birlik
delilleri.
beyan:
anlatma, açık söyleme,
bildirme, izah.
cemal:
güzellik.
dellâl:
ilân edici; hakka davet
eden.
esma:
isimler.
evamir:
emirler, buyruklar,
buyrultular, işler.
fıkra:
kısım, bölüm, paragraf.
habip:
sevilen; Allah’ın sevgili
kulu.
halil:
dost, samimî dost.
haşiye:
dipnot, açıklayıcı not.
hazine:
kaynak, büyük servet,
devlet malı.
hidayet:
doğru olan, hak olan.
hikmet:
kâinattaki ve yaratı-
lıştaki İlâhî gaye, fayda.
ihvan:
kardeşler.
inayet:
yardım, ihsan, lütuf.
işarat:
işaretler, belirtiler.
kelimat:
kelimeler, sözler.
kemalât:
iyilikler, kemaller, ol-
gunluklar, mükemmellikler.
keşşaf:
keşfeden, açan, gizli
şeyleri bulup ortaya koyan.
kitab-ı âlem:
âlem kitabı, bir
kitap hüviyetinde olan âlem,
kâinat.
kitab-ı kâinat:
kâinat kitabı,
bir kitap gibi yazılan, sayısız
anlamlar ifade eden, ve her ki-
tap gibi yazarını gösteren kâi-
nat, evren.
1...,799,800,801,802,803,804,805,806,807,808 810,811,812,813,814,815,816,817,818,819,...1406
Powered by FlippingBook