İkinciFasıl
Ey bütün kusurlardan ve noksan sıfatlardan münezzeh
olan Zat-ı Akdes!
Biz seni lâyıkıyla sena edemeyiz, kemal sıfatlarını say-
makla bitiremeyiz. sen öyle bir zat-ı zülcelâl’sin ki, an-
cak Furkan’ında kendi zatını senana, Habibinin senin iz-
ninle seni senasına ve bütün masnuatının senin intakın-
la seni senasına lâyıksın.
Ey bütün kusurlardan ve noksan sıfatlardan münezzeh
olan Maruf!
Biz sana lâyık bir marifetle seni tanıyamadık. sen öy-
le bir Hakîm-i zülcelâl’sin ki, bütün masnuatının mu’ciza-
tıyla ve bütün mahlûkatının tavsifatıyla ve bütün mevcu-
datının tarifatıyla ancak tarif edilebilirsin.
Ey bütün kusurlardan ve noksan sıfatlardan münezzeh
olan Mezkûr!
Biz sana lâyık bir zikirle seni zikredemedik. sen öyle
bir rabb-i zülcelâl’sin ki, bütün mahlûkatının hususî lisan-
larıyla ve kitab-ı kâinatın kelimatı olan bütün mevcudatı-
nın nefisleriyle ve mahlûkatın olan bütün zevi’l-hayatın
hayatlarıyla sana takdim ettikleri tahiyyatıyla, bütün eş-
car ve nebatatın da ihtizazla zikreden mevzun yaprakla-
rıyla zikrine lâyıksın.
Lem’aLar | 687 |
Y
irmi
d
okuzuncu
l
em
’
a
edici.
sena:
överek bahsetme, met-
hetme.
sıfât:
hâl, özellik, nitelik, vasıf.
tahiyyat:
tahiyyeler, selâmlar,
dualar.
takdim:
arz etme, sunma.
tarif etmek:
tanımlamak, açıkla-
mak.
tarifat:
tarifler, tanımlar.
tavsifat:
tavsifler, birinin ya da bir
şeyin sıfatlarını, özelliklerini anlat-
malar.
zat:
Allah.
Zat-ı akdes:
en mukaddes zat,
her türlü kusur ve noksandan
uzak ve pak olan zat; Allah.
Zat-ı Zülcelâl:
sonsuz büyüklük
sahibi zat, Allah.
zevi’l-hayat:
canlı, hayat sahibi.
zikir:
anma, anılma, adını anma,
hatıra getirme, iyilikle anma.
zikir:
anma, anılma, adını anma,
hatıra getirme.
eşcar:
ağaçlar.
fasıl:
kısım, bölüm.
Furkan:
hak ile batıl, iyi ve
kötü; hayır ve şer arasındaki
farkı gösteren, Kur’ân.
Habip:
Allah’ın sevgili kulu; Al-
lah’ın çok sevdiği Peygamber
Efendimiz Hz. Muhammed
(asm).
Hakîm-i Zülcelâl:
“sonsuz bü-
yüklük sahibi ve her şeyi hik-
metle yaratan” anlamında Al-
lah’ın bir ismi.
hususî:
özel.
ihtizaz:
zevkle titreyip sal-
lanma.
intak:
konuşturmak, söylet-
mek, dile getirmek.
kelimat:
kelimeler, sözler.
kemal:
olgunluk, mükemmel-
lik.
kitab-ı kâinat:
kâinat kitabı.
lâyık:
yakışan, yaraşır, yakışır.
lisan:
dil.
mahlûkat:
yaratılmışlar, yara-
tıklar.
maruf:
bilinen, tanınmış, her-
kesçe tanınmış, belli.
masnuat:
sanatla yapılmış
şeyler, varlıklar.
mevcudat:
var olan her şey,
yaratılmış varlıklar.
mevzun:
vezinli, ölçülü, tartılı.
mezkûr:
zikredilen, adı geçen,
anılan.
mu’cizat:
mu’cizeler, büyük
harika işler.
münezzeh:
hiç bir şeye ihti-
yacı bulunmayan, muhtaç ol-
mayan.
nebatat:
bitkiler.
nefis:
hayat, ruh, can.
noksan:
eksiklik.
rabb-i Zülcelâl:
büyüklük ve
yücelik sahibi Allah, terbiye