Allah’ım, Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın tesbi-
hatının sedalarını kâinatın sayfaları ve zamanın yaprakla-
rı üzerinde kıyamet gününe kadar daim kıl.
Ey Zat-ı Zülcelâl!
dünya seni Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın
âsâr-ı şeriatıyla tahmid ile tesbih eder. sen bütün kusur-
lardan ve noksan sıfatlardan münezzehsin.
Allah’ım, dünyayı kıyamet gününe kadar Muhammed
Aleyhissalâtü Vesselâmın diyanetiyle müzeyyen kıl.
Ey Zat-ı Zülcelâl!
küre-i arz, senin azamet-i kudretinin arşı altında Mu-
hammed Aleyhissalâtü Vesselâmın lisanıyla seni tahmid
ile tesbih eder. sen bütün kusurlardan ve noksan sıfatlar-
dan münezzehsin.
Allah’ım, dünyayı bütün aktârıyla beraber kıyamet ve
diriliş gününe kadar Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâ-
mın lisanıyla intak eyle.
Ey Zat-ı Zülcelâl!
Bütün mü’min ve mü’minat, her yerde ve her zaman-
da Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın lisanıyla seni
tahmid ile tesbih ederler. sen bütün kusurlardan ve nok-
san sıfatlardan münezzehsin.
Allah’ım, bütün mü’min ve mü’minatı kıyamet gününe
kadar Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın tesbihatının
sedalarıyla intak eyle.
v v v
Lem’aLar | 693 |
Y
irmi
d
okuzuncu
l
em
’
a
kretme, güzel ifadelerle anma.
tesbih:
Allah’ı bütün kusur ve nok-
san sıfatlardan uzak tutma.
tesbihat:
Cenab-ı Hakkın bütün
noksan sıfatlardan uzak ve bütün
kemal sıfatlara sahip olduğunu
ifade eden sözler.
Zat-ı Zülcelâl:
sonsuz büyüklük
sahibi zat, Allah.
aktâr:
her taraf, her yer.
aleyhissalâtü vesselâm:
“sa-
lât ve selâm onun üzerine ol-
sun” anlamında Peygamberi-
miz Hz. Muhammed’in ismi
duyulunca söylenmesi sünnet
olan dua.
arş:
İlâhî kudret ve saltanatın
belirip görünme yeri, doku-
zuncu ve en sonuncu gök ta-
bakası, göğün en yüksek katı.
âsâr-ı şeriat:
dinin bütün işa-
ret ve belirtileri, eserleri.
azamet-i kudret:
kudretin bü-
yüklüğü.
daim:
sonsuz; sürekli, devamlı
olmak.
diyanet:
din; dini emirlere ria-
yet, dindarlık.
intak eylemek:
konuşturmak,
dile getirmek.
kâinat:
yaratılmış olan şeyle-
rin tamamı, evren.
kıyamet:
dünyanın sonu, bü-
tün ölülerin dirilerek mah-
şerde toplanması, varlığın bo-
zulup dağılması, kâinatın
ölümünden sonra, bütün ölü-
lerin dirilip ayağa kalkmaları,
mahşerde toplanmaları.
Küre-i arz:
arz küresi, dünya,
yer küre.
lisan:
dil.
mü’min:
iman eden, inanan.
mü’minat:
iman eden kadın-
lar.
münezzeh:
bir şeye ihtiyacı
bulunmayan, muhtaç olma-
yan; temiz, arı, uzak.
müzeyyen kılmak:
süslemek,
bezemek.
noksan:
eksiklik.
seda:
ses.
sıfât:
hâl, özellik, nitelik, vasıf.
tahmid:
hamd etme, şü-