• Bilhassa ses ve muhaberatın naklindeki hassa ve me-
nafiinin de remziyle, taşların ve demir gibi madenlerin
süslenmesi, senin tedbirin ve tasvirinledir.
• Çiçeklerin acaib-i hikmetle tebessümü de senin tah-
sinin ve tezyininledir.
• Fevaidinin delâletiyle, meyvelerin süslenmesi senin
in’amın ve ikramınladır.
• Şerait-i hayatlarındaki intizamın işaretiyle, kuşların
ötüşmeleri senin onları birbiriyle anlaştırman ve konuş-
turman iledir.
• Fevaidinin şahadetiyle, yağmur damlalarının ihtizazı,
senin onları tenzilin ve tafdilinledir.
• Harekâtındaki hikmetlerin şahadetiyle, ayların hare-
keti senin takdirin, tedbirin, tedvirin ve tenvirinledir.
Seni her türlü kusur ve noksandan tenzih ederiz, ey ni-
hayet derecede bürhan-ı münevver ve saltanat-ı aşikâr sa-
hibi olan Zat-ı Zülcelâl-i Velcemal-i Velikram!
v v v
Lem’aLar | 685 |
Y
irmi
d
okuzuncu
l
em
’
a
çüsünü, miktarını belirleme.
tasvir:
ifade etme, anlatma.
tebessüm:
gülümseme, gülümse-
yiş.
tedbir:
önlem, yol, çare.
tedvir:
idare, yönetme, dön-
dürme.
tenvir:
nurlandırma, aydınlatma,
ışıklandırma.
tenzih:
Allah’ı şanına lâyık olma-
yan şeylerden, her türlü eksik ve
noksandan uzak olduğuna
inanma.
tenzil:
indirme, yavaş yavaş in-
dirme.
tezyin:
süsleme, ziynetlendirme.
Zat-ı Zülcelâli ve’l-Cemali v
e’l-İk-
ram: sonsuz büyüklük, güzellik, lü-
tuf ve rahmet, sahibi olan zat, Al-
lah.
acaib-i hikmet:
hayret verici
maksat ve gayeler.
bilhassa:
özellikle, mahsus.
bürhan-ı münevver:
nurlu ve
parlak delil.
delâlet:
delil olma, gösterme.
fevaid:
faydalar, yararlar.
harekât:
kımıldanmalar, dep-
renmeler, hareketler.
hassa:
bir kimseye, ya da bir
şeye özel olan nitelik.
hikmet:
kâinattaki ve yaratı-
lıştaki İlâhî gaye, maksat.
nokta.
ihtizaz:
gönlü ferahlama, haz
duyma, ferah, sevinç.
ikram:
değer verip ağırlama,
saygın bir konuma getirme,
karşılık beklemeden gerekli
olanı verme.
in’am:
nimet verme, ihsan
etme, iyilik yapma.
intizam:
düzgün olma, düzgün
dizilme, düzgünlük, tertipli
olma.
işaret:
gösterme, bildirme.
menafi:
menfaatler, faydalar,
yararlar.
muhaberat:
haberleşmeler.
nakil:
bir yerden başka bir
yere götürme, iletme, taşıma,
aktarım.
nihayet derece:
sonsuz.
noksan:
eksiklik, azlık, tam ol-
mayış.
remiz:
işaret, belirti.
saltanat-ı aşikâr:
apaçık sal-
tanat.
şahadet:
şahitlik, tanıklık.
şerait-i hayat:
hayat şartları.
tafdil:
birisini ötekilerden üs-
tün tutma.
tahsin:
güzel yapma, güzelleş-
tirme.
takdir:
kader tayin etme, öl-