Asâ-yı Mûsa - page 438

Ü
sTADıN
F
İKRî
C
EPHEsİ
Malûm ya, her mütefekkirin kendine mahsus bir tefek-
kür sistemi, fikrî hayatında takip ettiği bir gayesi ve bü-
tün gönlü ile bağlandığı bir ideali vardır. Ve onun tefek-
kür sisteminden, gaye ve idealinden bahsetmek için
uzun mukaddemeler serd edilir. Fakat, Bediüzzaman’ın
tefekkür sistemi, gàye ve ideali, uzun mukaddemelerle fi-
lân yorulmaksızın, bir cümle ile hulâsa edilebilir: Bütün
semavî kitapların ve bilumum peygamberlerin yegâne
davaları olan “Hâlık-ı kâinatın ulûhiyet ve vahdaniyetini
ilân” ve bu büyük davayı da ilmî, mantıkî ve felsefî delil-
lerle ispat eylemektir.
“o hâlde üstadın mantık, felsefe ve müspet ilimlerle
de alâkası var?”
evet, mantık ve felsefe, kur’ân’la barışıp, hak ve ha-
kikate hizmet ettikleri müddetçe, üstad en büyük man-
tıkçı ve en kudretli bir feylesoftur. Mukaddes ve cihanşü-
mul davasını ispat vadisinde kullandığı en parlak delilleri
ve en kat’î bürhanları, kur’ân-ı kerîm’in Allah kelâmı ol-
duğunu her gün bir kat daha ispat ve ilân eden “müspet
ilim”dir.
zaten felsefe, aslında hikmet manasına geldikçe, Va-
cibü’l-Vücud teâlâ ve tekaddes Hazretlerini, zat-ı Bâ-
ri’sine lâyık sıfatlarla ispata çalışan her eser en büyük
hikmet ve o eserin sahibi de en büyük hâkimdir.
bilumum:
Bütün, hep, kamu, ... -in
hepsi.
cephe:
savaş sahası, savaş yapılan
yer.
cihanşümul:
dünya çapında, dün-
ya ölçüsünde.
felsefî:
felsefeye mensup, felsefe
ile ilgili.
fikrî:
fikir cinsinden, fikirle alâkalı,
fikre ait.
gaye:
maksat, hedef.
hikmet:
herkesin bilmediği
gizli sebep; gizli, bilinmeyen
nokta.
kudret:
güç, kuvvet, takat, ik-
tidar.
mahsus:
bir şeye veya kişiye
has olan.
Malûm:
bilinen.
mantıkî:
akla uygun, mantık
kaidelerine uygun, mantıklı.
mukaddeme:
başlangıç.
mukaddes:
takdis edilmiş,
mübarek, ayıp ve noksanlar-
dan kurtulmuş, kutsal, aziz, te-
miz.
müspet:
menfi olmayan, pozi-
tif, olumlu.
mütefekkir:
tefekkür eden,
düşünen, her şeyi hikmetince,
ibret almak ve kavramak üze-
re düşünen, düşünür.
semavî:
Allah tarafından olan,
İlâhî.
serd:
sözü düzgün ve güzel
söyleme, birbiri ardınca düz-
gün ve iyi konuşma.
sistem:
bir sonuç elde etmeye
yarayan yöntemler düzeni.
takip:
bir yol tutup gitme.
tefekkür:
yaratılan eserlere
bakıp, onlardaki sanatları, hik-
metleri ve gayeleri görerek
yaratıcıyı hatırlama, eserlerin-
den yola çıkarak Allah’ı hatır-
lama.
ulûhiyet:
Allah’ın zat ve sıfat-
larından söz eden bölüm, ilâhi-
yat.
vahdaniyet:
Allah’ın birliği ve
varlığı, Allah’ın bir oluşu.
yegane:
Biricik, tek
t
aRiHçe
-
i
H
aYat
ö
n
s
özü
| 438 | AsA-yı MûsA
1...,428,429,430,431,432,433,434,435,436,437 439,440,441,442,443,444,445,446,447,448,...570
Powered by FlippingBook