o
¿n
ƒr
gn
G n
ƒo
gn
h o
?o
ó«/
©o
j s
ºo
K n
?r
?n
îr
dG GoD
hn
ór
Ñn
j …/
òs
dG n
ƒo
gn
h @ n
¿ƒo
àp
fÉn
b o
¬n
d w
?o
c
¢p
Vr
Qn
’r
Gn
h p
äGn
ƒ'
ªs
°ùdG p
‘ '
¤r
Yn
’r
G o
?n
ãn
ªr
dG o
¬n
dn
h p
¬r
«n
?n
Y
(1)
@ o
º«/
µn
ër
dG o
õj/
õn
©r
dG n
ƒo
gn
h
İmanın bir kutbunu gösteren bu semavî âyât-ı kübra-
nın ve haşri ispat eden şu kudsî berahin-i uzmanın bir
nükte-i ekberi ve bir hüccet-i azamı, bu dokuzuncu Şu-
ada beyan edilecek.
lâtif bir inayet-i rabbaniyedir ki, bundan otuz sene
evvel, eski said, yazdığı tefsir mukaddimesi
Muhakemat
namındaki eserin ahirinde, “İkinci Maksat: kur’ân’da
haşre işaret eden iki ayet tefsir ve beyan edilecek.
(2)
p
º«/
Ms
ôdG p
ø'
ªr
Ms
ôdG $G p
ºr
°ù``````````````p
H ƒo
î
n
f
deyip durmuş, daha
yazamamış. Hâlık-ı rahîm’ime delâil ve emarat-ı haşriye
adedince şükür ve hamd olsun ki, otuz sene sonra tevfik
ihsan eyledi.
evet, bundan dokuz on sene evvel o iki ayetten birin-
ci ayet olan
s
¿p
G Én
¡p
Jr
ƒn
e n
ór
©n
H ¢n
Vr
Qn
’r
G»p
«r
ëo
j n
?r
«n
c $G p
ân
ªr
Mn
Q p
QÉn
`K'
G = '
‹p
G r
ôo
¶r
fÉn
a
(3)
l
ôj/
ón
b m
Ar
?n
T u
? o
c
'
¤n
Y n
ƒ o
gn
h ?'
Jr
ƒn
Ÿr
G »p
«r
ëo
Ÿn
n
?p
d'
P
ferman-ı İlâhînin iki parlak ve çok kuvvetli hüccetleri ve
tefsirleri bulunan “onuncu söz” ile Yirmi dokuzuncu
sözü in'am etti; münkirleri susturdu.
ahir:
son.
âyât-ı kübra:
yüce ayetler.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümlesi.
berahin-i uzma:
büyük deliller.
beyan:
anlatma, açıklama.
delâil:
deliller.
emarat-ı haşriye:
tekrar dirilme-
ye dair belirtiler.
ferman-ı İlâhî:
Cenab-ı Hakkın
emir ve buyruğu.
Hâlık-ı Rahîm:
sonsuz merhamet
ve şefkat sahibi yaratıcı, Allah.
haşir:
öldükten sonra dirilmek.
hüccet-i azam:
büyük delil.
ihsan:
bağışlama.
in’am:
nimet verme.
inayet-i Rabbaniye:
Allah’ın yar-
dımı.
kudret:
güç, kuvvet.
kudsî:
mukaddes.
kutup:
en uç noktası.
lâtif:
hoş, şirin.
lütuf:
ikram ve yardım.
mahlûkat:
yaratılmışlar.
Muhakemat
:
Risale-i Nur Külliya-
tından bir eser.
mukaddime:
başlangıç.
münkir:
inkâr eden.
nükte-i ekber:
en büyük nük-
te.
Rahîm:
Rahîm sıfatı.
Rahman:
Rahman sıfatı.
rahmet:
acıma.
semavî:
İlâhî.
sima:
yüz.
şükür:
minnettarlık ifade et-
me, teşekkür.
tecelli:
yansıma, ortaya çık-
ma.
tefsir:
açıklama, izah.
tevfik:
yardım.
dokuZunCu ŞuaIn mukaddimesi
| 346 |
D
okuzuncu
H
üccet
-
i
i
ManiYe
AsA-yı MûsA
olan Odur; bu ise Onun için daha kolaydır. Göklerde ve yerde tecelli eden en yüce sıfatlar
Onundur. Onun kudreti her şeye galiptir; O her şeyi hikmetle yapar. (Rum Suresi: 17-27.)
2.
Haydi öyle ise, Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyla...
3.
Şimdi bak Allah’ın rahmet eserlerine: Yeryüzünü ölümünün ardından nasıl diriltiyor. Bunu
yapan, elbette ölüleri de öylece diriltecektir; O her şeye hakkıyla kadirdir. (Rum Suresi: 50.)