Asâ-yı Mûsa - page 356

mevcudiyeti, hem umum sıfatları, hem ekser isimleri,
hem rububiyet, ulûhiyet, rahmet, inayet, hikmet, adalet
gibi vasıfları, şe’nleri lüzum derecesinde ahireti iktiza ve
vücup derecesinde bâkî bir âlemi istilzam ve zaruret de-
recesinde mükâfat ve mücazat için haşri ve neşri isterler.
• evet, madem ezelî, ebedî bir Allah var; elbette salta-
nat-ı ulûhiyetinin sermedî bir medarı olan ahiret vardır.
Ve madem, bu kâinatta ve zîhayatta gayet haşmetli ve
hikmetli ve şefkatli bir rububiyet-i mutlaka var ve görü-
nüyor; elbette o rububiyetin haşmetini sukuttan ve hik-
metini abesiyetten ve şefkatini gadirden kurtaran ebedî
bir dâr-ı saadet bulunacak ve girilecek.
• Hem madem göz ile görünen bu hadsiz in’amlar, ih-
sanlar, lütuflar, keremler, inayetler, rahmetler, perde-i
gayp arkasında bir zat-ı rahman-ı rahîm’in bulunduğu-
nu sönmemiş akıllara, ölmemiş kalplere gösterir; elbette
in’amı istihzadan ve ihsanı aldatmaktan ve inayeti ada-
vetten ve rahmeti azaptan ve lütuf ve keremi ihanetten
halâs eden ve ihsanı ihsan eden ve nimeti nimet eden bir
âlem-i bâkîde, bir hayat-ı bâkiye var ve olacaktır.
• Hem madem bahar faslında, zeminin dar sahifesin-
de, hatasız yüz bin kitabı birbiri içinde yazan bir kalem-i
kudret, gözümüz önünde yorulmadan işliyor. Ve o ka-
lem sahibi yüz bin defa ahit ve vadetmiş ki, “Bu dar yer-
de ve karışık ve birbiri içinde yazılan bahar kitabından
daha kolay olarak, geniş bir yerde güzel ve lâyemut bir
kitabı yazacağım ve size okutturacağım” diye, bütün
adalet:
hakkaniyet, âdillik.
adavet:
düşmanlık.
ahiret:
öbür dünya.
ahit:
söz verme.
âlem:
dünya.
âlem-i bâkî:
sonsuz olan ahiret
âlemi.
azap:
acı.
bâkî:
ebedî, daimî.
dâr-ı saadet:
mutluluk yeri, Cen-
net.
ebedî:
sonu olmayan.
ekser:
en çok.
ezelî:
başlangıçsız.
fasıl:
mevsim.
gadir:
fenalık.
gayet:
çok.
hadsiz:
sınırsız.
halâs:
kurtarma.
haşir:
öldükten sonra dirilme.
haşmet:
heybet, büyüklük.
hayat-ı bâkiye:
bitmeyen sonsuz
hayat.
hikmet:
bir gayeye yönelik olma-
sı, manalı ve faydalı olması, hik-
metli. bir gaye ve maksada yöne-
lik.
ihanet:
kötülük.
ihsan:
iyilik.
iktiza:
gerektirme.
in’am:
nimet verme, nimet.
inayet:
yardım.
istihza:
alay etme.
istilzam:
gerektirme.
kâinat:
yaratılmış olan şeyle-
rin tamamı.
kalem-i Kudret:
Allah’ın kud-
ret kalemi.
kerem:
cömertlik, ikram.
lâyemut:
ölümsüz.
lütuf:
iyilik, ikram, yardım.
madem:
zaten.
medar:
dayanak noktası, kay-
nak, sebep.
mevcudiyet:
mevcut olma,
varlık.
mücazat:
ceza, karşılık.
mükâfat:
ödül.
neşir:
ebedî âlemde mahşer
yerinde her tarafa yayılma.
nimet:
ihsan, bağış.
perde-i gayp:
gizli perde.
rahmet:
acıma, merhamet et-
mek.
rububiyet:
rablık.
saltanat-ı ulûhiyet:
ortak ka-
bul etmeyen İlâhî saltanat.
şefkat:
acımak ve merhamet
etmek.
şe’n:
mukaddes özellik.
sermedî:
daimî, ölümsüz.
sıfat:
hâl, keyfiyet.
sukut:
düşme, düşüş.
umum:
bütün.
vaat:
söz verme.
vasıf:
özellik, nitelik.
vücup:
varlığı gerekli olma.
zaruret:
zorunluluk.
Zat-ı Rahman-ı Rahîm:
yar-
dım, ihsan ve merhamet sahi-
bi olan zat, Allah.
zemin:
yeryüzü.
zîhayat:
hayat sahibi.
dokuZunCu ŞuaIn mukaddimesi
| 356 |
D
okuzuncu
H
üccet
-
i
i
ManiYe
AsA-yı MûsA
1...,346,347,348,349,350,351,352,353,354,355 357,358,359,360,361,362,363,364,365,366,...570
Powered by FlippingBook