Asâ-yı Mûsa - page 351

ederler. Çünkü, bu zatın bütün hayatında, bütün davaları,
vahdaniyetten sonra haşirde temerküz ediyor. Hem,
umum peygamberleri tasdik eden ve ettiren bütün
mu’cizeleri ve hüccetleri, aynı hakikate şahadet eder.
Hem,
(1)
/
¬ p
?°o
So
ôp
Hn
h
kelimesinden gelen şahadeti bedahet
derecesine çıkaran
(2)
/
¬p
Ño
à`o
cn
h
şahadeti de, aynı hakikate
şahadet eder. Şöyle ki:
Başta kur’ân-ı Mu’cizülbeyan’ın hakkaniyetini ispat
eden bütün mu’cizeleri, hüccetleri ve hakikatleri, birden,
hakikat-i haşriyenin tahakkukuna ve vukuuna şahadet
edip, ispat ederler. Çünkü kur’ân’ın, hemen üçten birisi
haşirdir; ve ekser kısa surelerinin başlarında, gayet kuvvetli
âyât-ı haşriyedir. sarihan ve işareten binler âyâtıyla aynı
hakikati haber verir, ispat eder, gösterir. Meselâ,
n
án
dn
õr
dn
R s
¿p
G r
ºo
µ
s
Hn
Q Gƒo
?s
JG ¢o
SÉs
ædG Én
¡t
`jn
G BÉ n
j
(3)
|}
r
än
Qu
ƒo
c
¢o
ùr
ªs
°ûdG Gn
Pp
G
o
ABÉ n
ª s
°ùdG Gn
Pp
G
(5)
|}
Én
¡n
dGn
õr
dp
R ¢o
Vr
Qn
’r
G p
ân
dp
õr
do
R Gn
P p
G
(4)
|}
l
º«/
¶n
Y l
Ar
Àn
T p
án
YÉ°s
ùdG
(8)
|}
n
¿ƒo
d n
ABÉ°n
ùn
àn
j s
ºn
Y
(7)
|}
r
âs
?n
°ûr
fG o
ABÉ n
ª° s
ùdG Gn
P p
G
(6)
|}
r
än
ôn
£n
Ør
fG
(9)
p
án
«p
°TÉn
¨r
dG o
åj/
ón
M n
?«'
Jn
G r
?n
g
gibi otuz kırk surelerin başlarında, bütün kat’iyetle, haki-
kat-i haşriyeyi kâinatın en ehemmiyetli ve vacip bir ha-
kikati olduğunu göstermekle beraber, sair ayetler dahi o
hakikatin çeşit çeşit delillerini beyan edip ikna eder.
AsA-yı MûsA
D
okuzuncu
H
üccet
-
i
i
ManiYe
| 351 |
dokuZunCu ŞuaIn mukaddimesi
hakikat:
gerçek.
hakikat-i haşriye:
haşir gerçeği.
hakkaniyet:
doğruluk.
haşir:
kıyametten sonra bütün in-
sanların bir yere toplanmaları, top-
lanma.
hüccet:
delil.
ikna:
düşünceyi kabul ettirme.
ispat:
kanıt.
kâinat:
yaratılmış olan şeylerin ta-
mamı, evren.
kat’iyet:
kesinlik.
Kur’ân-ı Mu’cizülbeyan:
açıkla-
malarıyla akılları benzerini yap-
maktan âciz bırakan Kur’ân-ı Ke-
rîm.
mu’cize:
Allah tarafından verilip,
yalnız peygamberlerin gösterebi-
lecekleri büyük harika iş.
müthiş:
dehşet verici, korkunç.
şahadet:
şahit olma, şahitlik, ta-
nıklık.
sarihan:
açıkça.
tahakkuk:
meydana gelme.
tasdik:
onaylama.
vacip:
zorunlu.
vahdaniyet:
Allah’ın birliği ve var-
lığı.
vuku:
meydana gelme.
âyât:
ayetler, Kur’ân cümlele-
ri.
âyât-ı haşriye:
haşirle ilgili
ayetler.
bedahet:
açıklık.
beyan:
açıklamak.
dehşet:
büyük korku hâli.
delil:
belge, tanık.
ekser:
en çok.
1.
Ve peygamberlerine iman ettim.
2.
Ve kitaplarına iman ettim.
3.
Güneş dürülüp toplandığında. (Tekvir Suresi: 1.)
4.
Ey insanlar, Rabbinizden korkun. Kıyamet gününün zelzelesi, muhakkak ki pek büyük bir
şeydir. (Hac Suresi: 1.)
5.
Ne zaman ki yer müthiş bir sarsıntıyla sarsılır. (Zilzal Suresi: 1.)
6.
Gök yarıldığı zaman. (İnfitar Suresi: 1.)
7.
Gök yarıldığında. (İnşikak Suresi: 1.)
8.
Onlar birbirlerine neyi sorup duruyorlar? (Nebe Suresi: 1.)
9.
Dehşeti her şeyi kaplayan kıyametin haberi sana geldi mi? (Gaşiye Suresi: 1.)
1...,341,342,343,344,345,346,347,348,349,350 352,353,354,355,356,357,358,359,360,361,...570
Powered by FlippingBook