Asâ-yı Mûsa - page 161

ve şuursuz müvellidülmâ ve müvellidülhumuza (hidrojen,
oksijen) gibi iki basit maddeden terekküp eden bu su, yüz
binlerle hikmetli ve şuurlu ve muhtelif hizmetlerde ve
sanatlarda istihdam ediliyor. demek, bu tecessüm etmiş
ayn-ı rahmet olan yağmur, ancak bir rahman-ı ra-
hîm’in hazine-i gaybiye-i rahmetinde yapılıyor ve nüzu-
lüyle,
(1)
o
¬n
àn
ªr
Mn
Q o
ôo
°ûr
æn
jn
h Gƒo
£n
æn
b Én
e p
ór
©n
H r
øp
e n
år
«n
¨r
dG o
?u
õn
æo
j …/
òs
dG n
ƒo
gn
h
ayetini maddeten tefsir ediyor.
sonra ra’dı dinler ve berke (şimşeğe) bakar, görür ki:
Bu iki hâdise-i acibe-i cevviye tam tamına
(2)
/
?p
ór
ªn
ëp
H o
ór
Ys
ôdG o
íu
Ñ°n
ùo
jn
h
ve
(3)
p
QÉn
°ür
Hn
’r
Ép
H o
Ön
gr
òn
j /
¬p
br
ôn
H Én
æn
°S o
OÉn
µ
n
j
ayetlerini maddeten tefsir etmekle beraber, yağmurun
gelmesini haber verip, muhtaçlara müjde ediyorlar.
evet, hiçten, birden harika bir gürültü ile cevvi konuş-
turmak ve fevkalâde bir nur ve nâr ile zulmetli cevvi ışık-
la doldurmak ve dağvari pamuk-misal ve dolu ve kar ve
su tulumbası hükmünde olan bulutları ateşlendirmek gibi
hikmetli ve garabetli vaziyetlerle, baş aşağı, gafil insanın
başına tokmak gibi vuruyor, “Başını kaldır, kendini tanıt-
tırmak isteyen fa’al ve kudretli bir zatın harika işlerine
bak. sen başıboş olmadığın gibi, bu hâdiseler de başıboş
olamazlar. Her birisi çok hikmetli vazifeler peşinde koş-
turuluyorlar. Bir Müdebbir-i Hakîm tarafından istihdam
olunuyorlar” diye ihtar ediyorlar.
İşte, bu meraklı yolcu, bu cevde, bulutu teshirden, rüz-
gârı tasriften, yağmuru tenzilden ve hâdisat-ı cevviyeyi
AsA-yı MûsA
B
iRinci
H
üccet
-
i
i
ManiYe
| 161 |
7. Şua / ayeTÜ’l-kÜBra
hazine-i gaybiye-i rahmet:
gayba
ait rahmet hazineleri, Cenab-ı Hak-
kın var olan fakat şu âlemde gö-
rünmeyen rahmet hazineleri.
hikmet:
İlahî gaye, yüksek bilgi.
hükmünde:
değerinde, yerinde.
ihtar:
hatırlatma, uyarı.
istihdam:
bir hizmette kullanma,
çalıştırma.
kudret:
güç, kuvvet, iktidar.
maddeten:
maddî olarak.
muhtelif:
türlü türlü, çeşitli.
Müdebbir-i Hakîm:
hikmetli iş gö-
ren, her şeyi hikmet ve tedbirle
sevk ü idare eden, yapan; Cenab-ı
Hak.
müvellidü’l-humuza:
oksijen.
müvellidü’l-mâ:
hidrojen.
nâr:
ateş.
nur:
aydınlık, parıltı, ışık.
nüzul:
yukarıdan aşağıya inme,
iniş.
pamuk-misal:
pamuk gibi.
ra’d:
gök gürlemesi, gök gürültü-
sü.
Rahman-ı Rahîm:
rahman ve Ra-
him olan Allah; dünya ve ahirette
yarattıklarına sonsuz rahmet, şef-
kat ve merhametiyle muamele
eden Allah.
şuur:
bir şeyin inceliklerini iyice id-
rak etme, anlayış.
şuursuz:
idraksiz, bilgisiz.
tasrif:
istediği şekilde idare etme.
tecessüm:
cisimleşme, cisim hali-
ne gelme.
tefsîr:
açıklama, tamamen açıkla-
ma, izah.
tenzil:
indirme, peyderpey, yavaş
yavaş indirme.
terekküp:
karışıp birleşme, birden
fazla şeyin birleşmesinden oluş-
ma.
teshir:
emri altına alma, emrine
itaat ettirme, boyun eğdirme.
vaziyet:
durum.
zat:
azamet ve ululuk sahibi olan.
zulmet:
karanlık
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümlesi.
ayn-ı rahmet:
rahmetin tâ
kendisi.
berk:
şimşek.
cevv:
atmosfer, yer ile gök
arası.
dağvari:
dağ gibi, yüksekçe bir
yer, dağ büyüklüğünde.
faal:
çok işleyen, daima hare-
kette bulunan, çok çalışan, ak-
tif.
fevkalâde:
olağanüstü.
gafil:
gaflette bulunan, endişe-
siz, nefsine uyarak Allah’ın
emirlerini unutan.
garabet:
tuhaflık.
hâdisat-ı cevviye:
gökyüzün-
de meydan gelen değişimler,
olaylar.
hâdise:
olay.
hâdise-i acibe-i cevviye:
fe-
zada, gökyüzünde meydana
gelen şaşırtıcı olay.
hârika:
olağanüstü.
1.
İnsanlar ümitsizliğe düştüklerinde yağmuru indiren ve rahmetini her tarafa yayan da Odur.
(Şûra Suresi: 28.)
2.
Gök gürültüsü Onu hamd ederek tesbih eder. (Ra’d Suresi: 13.)
3.
Şimşeğin parıltısı ise neredeyse gözleri alıverir. (Nur Suresi: 43.)
1...,151,152,153,154,155,156,157,158,159,160 162,163,164,165,166,167,168,169,170,171,...570
Powered by FlippingBook