Cevap: Hayat bir faaliyet ve harekettir. Şevk ise matiyyesidir. İşte, himmetiniz şevke binip mübareze-i hayat meydanına çıktığı vakit, en evvel düşman-ı şedid olan yeis rast gelir. Kuvve-i maneviyesini kırar. Siz o düşmana karşı “Lâ taknatû” [Ümidinizi kesmeyiniz. (Zümer Suresi: 53)] kılıcını istimal ediniz.
Sonra müzahemetsiz olan hakkın hizmetinin yerini zapteden meylü’t-tefevvuk istibdadı hücuma başlar. Himmetin başına vurur, atından düşürttürür. Siz “Kûnû lillah” [Allah için olunuz] hakikatini o düşmana gönderiniz.
Sonra da ilel-i müteselsiledeki terettübü atlamakla müşevveş eden aculiyet çıkar, himmetin ayağını kaydırır. Siz, “Vasbirû ve sâbirû ve râbitû”yu [Sabırlı olun, sabır yarışında düşmanlarınızı geride bırakın ve her an cihada hazırlıklı olun. (Âl-i İmran Suresi, 200.)] siper ediniz.
Sonra da medenî-i bittab olduğundan ebna-i cinsinin hukukunu muhafazaya ve hakkını onlar içinde aramaya mükellef olan insanın âmâlini dağıtan fikr-i infiradî ve tasavvur-u şahsî
karşı çıkar. Siz de, “Hayrun nâsi enfeuhüm linnâs” [İnsanların en hayırlısı, insanlara en çok faydalı olandır. (Hadis-i Şerif)] olan mücahid-i âlîhimmeti, mübarezesine çıkarınız.
Sonra başkasının tekâsülünden görenek fırsat bulup hücum edip belini kırar. Siz de “Alellahi lâ gayrihî fel yetevekkeli’l-mütevekkilûn” [Tevekkül etmek isteyenler, [başkasına değil (müellifin tefsiri)] sadece Allah’a güvensinler. (İbrahim Suresi: 12.)] olan hısn-ı hasîni himmete melce’ ediniz.
Sonra da acz ve nefsin itimatsızlığından neş’et eden tefviz ve işi birbirine bırakmak olan düşman-ı gaddar geliyor. Himmetin elini tutup oturtturur. Siz de “Lâ yedurruküm men dalle ize’htedeytüm” [Siz doğru yolda oldukça, sapıtmış olanlar size zarar vermez. (Mâide Suresi, 105)] olan hakikat-i şâhikayı üzerine çıkarınız. Tâ, o düşmanın eli o himmetin dâmenine yetişmesin.
Eski Said Dönemi Eserleri, Münazarat, s. 218
LÛGATÇE:
âmâl: emeller, gayeler.
düşman-ı şedid: şiddetli düşman.
ebna-i cins: aynı cinsten olanlar.
fikr-i infiradî: yalnız kendini düşünme.
hısn-ı hasin: kale gibi sağlam sığınak.
ilel-i müteselsile: birbirine bağlı olan sebepler.
istibdat: baskı, tahakküm.
matiyye: binek.
medenî-i bittab: yaratılış itibarıyla medenî olan.
meylü’t-tefevvuk: üstün gelme arzusu.
mübareze-i hayat: hayat mücadelesi, kavgası.
müzahemet: çekişme.
tefviz: bir işi bir kimseye bırakıp onun yapmasını bekleme.
tekâsül: üşengeçlik, tembellik.
yeis: ümitsizlik.
zindan-ı atalet: tembellik zindanı.