Yine hatırlayın ki, Biz Mûsâ’ya kırk gece Tûr’da kalmasını emredip ona Tevrat’ı vaad etmiştik. Sonra da siz, Mûsâ’nın arkasından buzağıyı ilâh edinerek zâlimlerden oldunuz. (Bakara Sûresi: 51)
***
“Mısır kıt’ası, kumistan olan Sahrâ-i Kebîrin bir parçası olduğundan Nil-i mübarekin feyziyle gayet mahsuldar bir tarla hükmüne geçtiğinden, o cehennemnümun sahrâ komşuluğunda şöyle cennetmisal bir mevki-i mübarekin bulunması, felâhat ve ziraatı, ahalisinde pek mergub bir sûrete getirmiş ve o sekenenin seciyesine öyle tesbit etmiş ki ziraatı kudsiye ve vasıta-i ziraat olan ‘bakar’ı ve ‘sevr’i mukaddes, belki ma’bud derecesine çıkarmış. Hatta o zamandaki Mısır milleti sevre, bakara, ibadet etmek derecesinde bir kudsiyet vermişler. İşte o zamanda benî İsrail dahi o kıt’ada neş’et ediyordu ve o terbiyeden bir hisse aldıkları, ‘icl’ [buzağı] meselesinden anlaşılıyor.”
(Sözler, 20. Söz, 2. Nükte)
***
Cevşenü’l-Kebîr Türkçe Meâli
- Ey tasayı kaldıran,
- Ey gamı gideren,
- Ey günahı affeden,
- Ey tevbeyi kabul eden,
- Ey yaratılmışların yaratıcısı,
- Ey vaadinde sâdık olan,
- Ey yavrulara rızık veren,
- Ey sözünü yerine getiren,
- Ey gizliyi ve sırları bilen,
- Ey tohumu yarıp sümbüllendiren,
Sen bütün kusur ve noksan sıfatlardan münezzehsin, Senden başka ilâh yok ki bize imdat etsin. Emân ver bize, emân diliyoruz. Bizi Cehennemden kurtar.