Dilaver, çok yorgun eve geldi ve akşam yemeğinden sonra hemen yatağına yattı. Dili bir karış havada, sızıp kaldı. Öylesine çok top oynamıştı ki.
Sabah olduğunda saatin zili çalmadan uyanmıştı. Hemen üstünü başını giydi. Yüzünü yıkadı ve kahvaltısını yaptı. Bu da yetmezmiş gibi yan odaya geçip, ödevlerini tıkır tıkır yaptı.
Doğrusu ya, annesi çok şaşırmıştı. “Oğlum,” deyiverdi, “Sabah kendiliğinden kalktın ve üstünü giyinip, ödevlerini yaptın?”
“Hiç sorma anne, içimde bir enerji var, belki de ondan” diye geçiştirdi sorusunu.
Çantasını hazırladı. Defter ve kitaplarını itina ile düzenleyip, çantasına yerleştirdi. Annesinin müdahalesine bile ihtiyaç kalmadan, evden çıkıp gitti.
“Okula yetişmeliyim” diyerek bir iki blok ötedeki okula doğru koşar adımlarla yürümeye başladı.
Okula erken gelmişti. Kapıda bir müddet bekledikten sonra, içeri girdi. Ödevlerini bir an önce öğretmenine göstermek için acele ediyordu.
Nihayet ders zili çaldı, diğer arkadaşları da hemen yanına oturdu. Öğretmen ödevlere bakınca, Dilaver’in defterini çok beğendi ve sınıftaki arkadaşlarına gösterdi. “İşte örnek bir ödev çalışması, haydi Dilaver’i alkışlayalım, ne dersiniz çocuklar?”
Sınıfta bir alkış koptu. Dilaver çok memnun kalmış ve onurlanmıştı. Bunun ötesinde çok daha iyi ödev yapması gerektiğini düşündü.
Teneffüs sırasında arkadaşları etrafını sardı, nasıl bu kadar başarılı olduğunu anlamak için ondan fikir almak için sıraya girdiler. Dilaver bu başarısını arkadaşlarıyla paylaşmaktan keyif aldı.
Etrafını saran arkadaşları hep birlikte tempo tutarak “Dilaver, Dilaver” diyerek ona övgüler düzüyordu.
“Dilaver, Dilaveeer!”
“Hah, ne oluyor?”
“Oğlum, deminden beri sesleniyorum!”
“Annee!!! Sen misin?”
“Elbette, yoksa memnun kalmadın mı?”
Dilaver büyük bir düş kırıklığı yaşamıştı:
“Anne! Deminden beri ben rüya mı görüyordum?”
“Tabiî ya, ne sandın? Doğrusu ya uyandırmaya kıyamadım, öylesine mutlu görünüyordun ki.”
“Off.. yaa.. Yine okula geç kaldım değil mi? Ödevlerimi de yapmadım. Üstüne üstlük dişlerimi de fırçalayacağım.”
Annesi gülümseyerek, “Ne diyorsun sen oğlum. Ne okulu? Ne ödevi... Unuttun mu daha yaz ayındayız. Yani tatildeyiz. Okula da, ödeve de daha çok var. Hadi yüzünü yıka, dişlerini fırçala ve sofraya otur.”
Dilaver, “Sahi ya... Yaşasın tatil” deyiverdi ve annesinin yanaklarından öptü.
“Anneciğim ben artık çok çalışkan bir çocuk olmak istiyorum. Üstelik her gün ödevlerimi de yapmak istiyorum. Artık başarılı bir çocuk olmak en büyük hayalim” dedi ve hemen lavaboya doğru koştu.