Binbaşı Âsım Bey, 1877 yılında İzmit’te dünyaya geldi. Kıcızâdelerden olan Âsım Bey, Trablusgarp, Şam, Muğla Tefenni ve Manisa’da askerî vazifeli olarak bulundu.
Burdur’da da Mahmut Beyin kızı Nigâr Hanımla evlenmişti. l952’de İstanbul’da vefat eden Nigâr Hanım Edirnekapı’da hava şehitliğinde metfun bulunmaktadır.
Binbaşı Âsım Beyin hanımı Nigar Hanım, eski Burdur milletvekillerinden Fethi Çelikbaş’ın yakını olan Said Çelikbaş’ın teyzesidir. Binbaşı Âsım Bey Burdur’a gelince, orada Nazuhizade Şeyh Mehmed Efendi kendisini Bediüzzaman’a götürerek tanıştırır.[1]
Âsım Bey güzel yazısıyla Nur Risalelerini yazmaya başlamış ve Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, Burdur’dan Barla’ya gittiği zaman da devamlı mektuplar yazmıştır. Barla Lâhikası’nda ifade edildiği gibi, Binbaşı Asım beyin hanımı Nigâr Hanım şiddetli bir şekilde hastalanmış, hastalığın bir türlü devasını bulamayınca, şifa dualarını almak için, Nasuhizade Mehmed Efendi, Âsım Beyle Nigâr Hanımı alıp, Barla’ya Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin yanına götürür. Üstad kabul edip, Nigâr Hanıma dua etmiş ve hanım daha sonra şifa bulmuştur.
l934 ve l935 senelerinde emniyet çok sıkı tedbirler alıyor ve Bediüzzaman Hazretleri ile talebelerini takip ediyordu. Bir gün Binbaşı Âsım Beyin evinde Nur Risaleleri okunurken, komiserle polisler gelir, yapılan aramalarda bazı kitaplar bulunur. Bu hadiseden sonra Binbaşı Âsım Beyi alıp, Isparta’ya götürürler.
“Yâ Rab! Canımı al”
Isparta’da sorgu hâkimliğinde ifade verirken, sorulara doğru cevap verse Üstadına zarar gelebileceğini, yalan söylese kırk yıllık izzetine yakışmayacağını düşünerek, “Yâ rab, canımı al,” diye dua edip on dakikada teslim-i ruh eyledi. Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin ifadesiyle ”istikamet şehidi” olmuş. Ve dünyada hiçbir kanunun hata diyemeyeceği bir meamele-i hayriyeye ve bir tasdike hata tevehhüm edenlerin çirkin hatalarına kurban oldu.[2] İfadesini alan Hâkim Hikmet Bey ve sorguda bulunanlar da ne yapacaklarını bilemezler. O yıllarda yayınlanan Tan Gazetesi, 8 Mayıs l935 tarihli sayısında manşetinde ve birinci sayfasında bu hadise şöyle yer verir:
“Bir binbaşı mürteci suçlu ifadesi alınırken birdenbire düştü öldü” .
Binbaşı Âsım Bey, Peygamberimiz (a.s.)’in şu hadisene inanmıştı. “Bir Müslüman hata yapar, günah da işler, belki büyük günahları da işler, ama asla yalan söylemez.”[3]
Üstadından sıdk dersiyle beraber “yalan kâfirlerin lafzıdır” dersini almıştı…
Binbaşı Asım Beyin cenazesini Nigâr Hanım yıkıyor ve Isparta Ulu Camide yedi sekiz kişi ancak cenaze namazını kılıyor. Cenaze namazını Refet Beyin kayınpederi Hacı Mülâzım Efendi kıldırmıştır. O yıllarda hüküm süren korku sebebiyle beş-altı kişinin iştirak ettiği cenaze namazından sonra, Isparta’nın Gülcü (Isparta evliyalarından Alâeddin Aldan Dedenin bulunduğu) mezarlığına defnedilmiştir.
Üstad’ın Asım Bey için yaptığı dua ile yazımızı bitirelim.
“Sizin bu defa nurlu hediyenizin her harfine mukabil Cenab-ı erhamürrahimin defter-i â’malinize bin hasene yazsın ve Asım’ın ruhuna bin rahmet versin, âmin.”[4]
”İstikamet şehidi” olan Binbaşı Asım Bey’e, Allah’tan rahmet dileriz.
Dipnotlar:
[1]Barla Lahikası, s.130 (yani baskı). [2]Tarihçe-i Hayat, s.237. [3]Kenzu’l-Ummal H. No: 8994. [4]Kastamonu Lahikası, s.58.