Yeni tip koronavirüs tedbirleri kapsamında camilerde ara verilen cemaatle ibadet, bugün kılınan cuma namazıyla tekrar başladı.
İstanbul'da vatandaşların yoğun ilgi gösterdiği Fatih Camisi'nin içinde ve bahçesinde, sosyal mesafe işaretleri ve kişisel seccadelerle yaklaşık 5 bin kişi cuma namazı kıldı. Kadınlar ise kendileri için özel olarak hazırlanan iç avluda namazlarını eda etti.
Namaz öncesi, görevliler tarafından sosyal mesafe ve diğer önlemlere uyulması için zaman zaman uyarı anonsları yapıldı.
Camide namaz öncesi dua eden Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş hutbeyi de kendisi okudu.
Erbaş, hutbede camilerde yeniden cemaatle namaz kılmaya başladıkları için mutlu olduklarını dile getirdi.
Cuma gününün müminlerin bayramı olduğunu vurgulayan Erbaş, bu bayramın Asr-ı Saadet'ten bugüne en güzel haliyle camilerde ve cemaatle kutlandığını ifade etti.
"Yeryüzünde Allah'ın mescitlerindeki huzur ve güveni başka hangi mekan sağlayabilir?" diyen Erbaş, "Tevhidle çarpan yürekler vahdetle secdeye varırken, bu kardeşliğin sevinci başka nerede yaşanabilir? Umut ve inanç, teselli ve teslimiyet, muhabbet ve samimiyet başka hangi ortamda böylesine güçlenebilir? Camiden ilim ve irfan, bilgi ve hikmet alınır, edep ve ihsan yayılır. Ezan-ı şerifler yediden yetmişe müminleri birlik ve beraberliğe çağırır. Şükürler olsun bu çağrıya uyduk. Özlemle, hasretle bugünü bekliyorduk. Şimdi vuslat zamanı. Hislerimizi anlatmaya kelimeler kafi değil. Vakit, Rabbimize kulluğumuzu, şükrümüzü, duamızı ve niyazımızı arz etme vaktidir." diye konuştu.
"'Ya Rab bizleri bir daha camilerimizden mahrum eyleme"
Erbaş, camilere yeniden kavuşulduğuna işaret ederek, şöyle devam etti:
"Şükürler olsun birlikte rüku, secde, dua ederek kulluğumuzu Rabbimize arz edeceğiz. 2,5 aydır mihraplarımız, minberlerimiz bizden, biz de onlardan ayrı kaldık, el firak el firak iniltileriyle bu ayrılığın ızdırabıyla kavrulduk. Şimdi ise aşıkın maşukuyla vuslatının mutluluğu ile hamdediyoruz. Elhamdülillahi Rabbil Alemin diyoruz. Sonra ellerimizi ve gönüllerimizi Rabbimize açarak diyoruz ki, 'Ya Rab. Bizleri bir daha camilerimizden mahrum eyleme. Kıymetini bilemedik camilerimizin. Yeterince devam edemedik cemaatle namazlara. Şimdi söz veriyoruz zatına. Çocuklarımızla, gençlerimizle daha çok şenlendireceğiz camilerimizi ve daha çok neşe ve huzur bulacağız camilerimizle. Ashab-ı Suffe ruhuyla mektep ve medrese yapacağız camilerimizi. Kıyamet günü hiçbir gölgenin bulunmadığı anda Allah'ın arşının gölgesi altında gölgelenecek, kalbi camilere bağlı adam olmak için çalışacağız var gücümüzle. Ve dillerimizden düşürmeyeceğiz İslam şairinin şu duasını, 'Ruhumun senden ilahi şudur ancak emeli. Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli. Bu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli. Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli."
"Ecdadımızı rahmetle ve minnetle anıyoruz"
Ali Erbaş, aziz İstanbul'un kapılarının 29 Mayıs 1453 günü muazzam bir fetihle İslam'a ve şanlı medeniyete açıldığını hatırlatarak, "Sevgili Peygamberimizin (asm) 'Letüftehannel konstantıniyyetü, velenimel emiru emiruhee, velenimel ceyşu zalikel ceyş (Konstantiniyye muhakkak fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutandır. Onu fetheden asker ne güzel askerdir) iltifat ve övgüsüne mazhar olan ecdadımızı rahmetle ve minnetle anıyoruz. O ecdada layık olmayı ve o komutan gibi gençler yetiştirmeyi Yüce Rabbim bizlere nasip eylesin." dedi.
Fetihten bugüne kadar kubbeleriyle minareleriyle ezanlarıyla camilerin İstanbul'un süsü olduğunu söyleyen Erbaş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Boğaz'ı, hisarları, tepeleri, çarşıları nasıl bedeni olduysa İstanbul'un, camileri de ruhu olmuştur. Ruhsuz bedenin yaşaması nasıl mümkün değilse camisiz İstanbul da aynıdır bizim için. İşte 567 yıl sonra bugün İstanbul'un fethini kutlarken, salgın hastalık sebebiyle 2,5 aydır ara verdiğimiz cemaatle namaz ve cuma namazları için camilerimizin kapıları aziz milletimize ve değerli cemaatimize yeniden açılıyor. Nasıl ki uykudayken ruh bedeni terk ediyor ve bir müddet uzaklaşıyor, sonra dönüyor ve beden uyanıyorsa, İstanbul da bugün 2,5 ay içinde ibadetten uzak kalarak mahzun kaldığı ruhuna kavuşuyor ve uyanıyor yeniden. Bu büyük nimetin kıymetini bilelim. Rabbimizin 'Lein şekertüm leezidenneküm, velein kefertüm inne azabi leşedid' (Şükredersiniz artırırım, nankörlük ederseniz azabım şiddetli olur) ikazını unutmayalım. Şükrümüzü camiye, cemaatle namaza devam ederek gösterelim. Tutalım çocuğumuzun, torunumuzun elinden birlikte gidelim camilerimize. Yüce Allah'ın 'Ve'mur ehleke bissalati vestabir aleyha' (Ailene namazı emret, kendin de ona sabırla devam et) emrini bir an bile ihmal etmeyelim. Sorumluluğumuzu unutmayalım. Salgınla ilgili tedbirlere hassasiyetle uyalım."
Cemaate uyarılarda da bulunan Erbaş, hutbeyi şu sözlerle tamamladı:
"Farzdan sonraki rekatları evlerimizde kılacağız inşallah. Cenab-ı Hakk ibadetlerimizi kabul buyursun. Bizleri bu salgın hastalıktan en kısa zamanda kurtarsın. Hutbemi, Peygamber Efendimizin (asm) şu duasıyla bitiriyorum, (Allah'ım. Seni zikretmek, sana şükretmek ve sana güzelce ibadet etmek için bana yardım eyle)"
Erbaş, hutbenin ardından cuma namazını kıldırdı, namaz sonrası dua yaptırdı.
Namazın ardından Fatih Sultan Mehmet'in türbesi ziyaret edildi.
AA