“Risale-i Nur’un reçetelerinin ailede uygulanışı” ekseninde aile içi iletişim semineri Yeni Asya Adana Temsilciliğindeki Zübeyir Gündüzalp Toplantı Salonunda, araştırmacı yazar Sebahattin Yaşar tarafından icra edildi.

İlgiyle takip edilen seminerde eğitimci Sebahattin Yaşar, şu noktalara dikkat çekti:

“Hepiniz hoş geldiniz, öncelikle Urfa’dan ve okuma programı için gittiğimiz Avrupa’dan yani Avusturya ve Fransa’dan sizlere selâmlar getirdim.

“Biz bu yıl memleketimiz ve İslâm âleminin gelişmesinde temel olan aile ve bu temeli sarsan problemler üzerine çalışmalarımızı yoğunlaştırdık. Bu temelin en merkezinde manevî dinamiklerin küçük yaşlardan itibaren çocuklarımıza aktarılmasını önemsiyoruz. Burada kaynak olarak, Kur’ân hakikatleri Risale-i Nurların altın prensiplerinden elden geldiğince istifade etmeliyiz.

Aile bu dünyada dahi mü’minin Cenneti olduğuna göre, bir huzur ve mutluluk ülkesi olan aile cennetinde herkesin, bu huzurdan nasibini alması gerekir. Çünkü İslâm medeniyeti umuma huzur veren bir medeniyettir.

“Bu gün başta Avrupa’da olmak üzere, tüm dünyada, Üstadımızın yıllar öne ortaya koyduğu birinci ve ikinci Avrupa hakikatinin, medeniyet, fikir ve yaşayışlarının mücadelesine sahne olmaktadır. Hak, hukuk, adalet, meşveret ve muhabbet düsturlarını esas alan Birinci Avrupa, bu yönüyle Kur’ân medeniyetiyle barışarak, insanlığın geleceği için ümit dolu müjdeler vaad etmektedir. Buna karşın, İslâm ve insanlık âleminin tüm cihanşümul değerlerini gözardı ederek, pis medeniyetinin merkezine hak yerine gücü, muhabbet yerine nefret ve düşmanlığı koyup insanları bir meta gibi gören İkinci Avrupa zihniyetinin, insanlığı aşağıların aşağısına sürüklediği hakikatini bariz şekilde görmekteyiz.

“İslam ve insanlık âleminin aileden başlayarak, Kur’ân medeniyetine ulaşıp yaşamasındaki temel eksenleri Kur’ân medeniyeti manifastosu olan Hutbe-i Şâmiye’den, Nurlar’ın ilgili bölümlerindeki hakikatlerin takip edelim inşallah.

En büyük mâni yeis ve ümitsizliktir

Seminerin ikinci bölümünde, ihlâs ve uhuvvet düsturlarının aile ve millet nezdinde uygulanması konusunu ve buna mani olan diğer hususları ele alan Yaşar konuşmasına şöyle devam etti: Burada karşımıza çıkan en büyük mâni yeis ve ümitsizliktir. Ümitsizlik ise aileden başlayarak bütün milleti ve insanlığı mahveden en büyük hastalıktır ve mâni-i herkemaldir. Bu hastalığı tedavi edecek olan ‘El emel’ düsturunu hemen hemen ailemizin manevî ve içtimaî hayatının her safhasına uygulamamız mümkündür. Kur’ân’da ‘Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin’ hakikatini göz ardı etmek, ondan çok daha büyük bir günahtır.

“Aileden başlayarak millet hayatına kadar, hayatın her safhasında ümidi diri tutmak gerektir. Burada insanlara bakış açısının, bardağın dolu tarafından bakılması hakikatine mutabık olması gerekir. Ayrıca ‘Bir şeyin tamamını elde edemezsek de, elde edeceğimiz kısmından vaz geçemeyiz’ prensibine uygun olarak hayat ve davranışlarımızı şekillendirmeliyiz. Aile hayatında menfîliklerin kaynağı olan  adavete muhabbeti ortadan kaldırıp, adavete adavet, yani düşmanlık fikrine düşmanlık edeceğiz. Çünkü biz muhabbet fedaîleriyiz; husumet ve düşmanlığa vaktimiz yoktur.

İhlâs ve Uhuvvet Risalelerini sık sık okumak

“Ailede ve toplumda bu ve benzeri problemleri ortadan kaldırarak rıza-ı İlâhiye ulaşmak için, uhuvvet ve ihlâs düsturlarını kaynağı olan İhlâs ve Uhuvvet Risalelerini sık sık okuyup, onları öne çıkarmak son derece önemlidir. Bu prensiplere adapte olmak, insandaki öfke, düşmanlık, su-i zan, vb. kötü duyguları ortadan kaldırarak aile ve toplumda muhabbet ve uhuvvet, vb.güzel duygu ve hasletleri geliştirir. Bu esasların geliştiği aile ve toplumlar ise dünyadayken Cennet hayatını yaşayarak mutlu ve huzur iklimini yakalarlar.”

YENİ ASYA - ADANA