Menfi siyaset; günahkâr, dürüst olmayan siyaset taraftarını, dindar, dürüst muhalifine tercih etme siyasetidir.
Çok çetin ve gergin bir siyasî süreç yaşadık. Ne yazık ki, menfi siyasetin gerginleştirici, kamplaştırıcı, dışlayıcı söylem ve davranışları, topluma şiddetli bir şekilde yansıdı. İslâmî kardeşlik rafa kaldırıldı. Dâvâ arkadaşlığı zedelendi. Onun yerini menfi siyasî kardeşlik aldı.
Menfi siyasetin kendine destek vermeyen bütün kesimleri “şer cephesi” olarak tavsif edip, “Ya bendensin, ya da şer cephesindesin” tarzındaki söylem ve yaklaşımları toplumda ayrışmaya, kamplaşmaya, insanlar arasında düşmanlık ve kin duygularının yayılmasına yol açtı. Bu söylemler neticesinde kardeş kardeşe düşman oldu. Karı-kocanın arası açıldı. Akrabalar arasında sevgi ve kardeşliği sarsan üzücü gerilimler, münakaşalar, çatışmalar yaşandı.
TARİH TEKERRÜR EDİYOR
Tarih tekerrür ediyor. 1990’larda ve 1980 öncesinde benzer menfi siyaset devreye sokulmuştu. O dönemlerde bazı siyasîler, “Hak geldi, batıl zail oldu. Bu seçimde Müslüman sayımı yapıyoruz.. Bize oy vermeyenler patates dinindendir.” söylemleriyle ortaya çıkarak, Müslümanlar arasında ayrışmaya, kamplaşmaya, sevgi ve uhuvvet yerine kin ve düşmanlıkların yayılmasına yol açmışlardı. Nur Talebelerinin bütün ikazlarına rağmen, o zamanlarda da iman, Kur’ân hizmeti yerine, vakit ve nakit kaybettiren siyasî oyunlara yatırım yapılmıştı.
BEDİÜZZAMAN MENFİ SİYASETTEN ALLAH’A SIĞINMIŞTI
Bediüzzaman işte bu tarz siyasete karşı çıkarak, “Eüzü billahi mine’ş şeytani ve siyaset / Şeytandan ve siyasetten Allaha sığınırım” demiştir. O, halkın bütün katmanlarının % 60-70’i tam dindar olmadıkça, dindarların siyasete atılıp devlet idaresine talip olmaları durumunda dini siyasete alet etmek mecburiyetinde kalacaklarını haber vermiş ve olaylar onun haber verdiği gibi cereyan etmektedir.
MENFİ SİYASET VE NUR GRUPLARI
İşin en acıklı ve müessif tarafı, Risale-i Nur’dan beslenen önemli bir kitlenin, Üstad Bediüzzaman’ın meslek ve meşrebine aykırı bir şekilde, menfi siyasetin havasına kapılarak, siyasî boğuşmalarda aktif bir şekilde yer almalarıdır. Onların, o siyasete destek vermeyenlere karşı düşmanca ve kırıcı bir tutum sergilemesidir. Onlardan bir kısmının, kraldan fazla kralcılık yaparak, sakim siyasî görüşünü benimsemeyenlere, hatta birlikte hizmet yaptığı dâvâ arkadaşlarına kızması ve menfi bir tavır takınmasıdır.
Bu grupların bu hususta aldanmasının sebebi; Risale-i Nur’un siyasî ve sosyal alana dair ölçülerini yeteri kadar bilmemeleri, ya da onları yanlış yorumlamaları yanında, menfi siyasetçilerin parlak sözlerine, cazip vaatlerine inanmalarıdır. Geçmişte de 12 Eylül darbecilerini desteklemişlerdi. O destek doğru muydu?
YENİ ASYA VE MENFİ SİYASET
Ondan daha acıklı ve üzücü olan; menfi siyaset gölgesinin, Üstad Bediüzzaman’ın meslek ve meşrebini tavizsiz sürdüren Yeni Asya camiasına da düşmesidir. Bu camiaya mensup bazı Nur Talebelerinin, cemaatin aldığı istişare kararına uymayarak menfi siyasete destek vermesidir. Bir kısmının, ona destek vermeyen gazeteye kızarak aboneliğini iptal etme yoluna gitmesidir. Diğer bir kısmının da, bu yüzden dersleri boykot etmesidir.
Başka bir grup, kendini Yeni Asyacı olarak gösterip basın ve internet yoluyla istişare kararlarına alenî olarak itiraz ettiğini ve mevcut menfi siyasete desteğini deklare etti. Bu, müessif ve yürek yakıcı bir durumdur, cemaat arasında fitne ve fesada yol açmaktır. Allah ıslâh etsin.
BEDİÜZZAMAN’IN MESLEK-MEŞREBİ VE YENİ ASYA
Zübeyrî çizgide yürüyen Yeni Asya ve ekolünün en büyük suçu (!), Risale-i Nur’un mesajını doğru okuması, siyasî ve sosyal hadiseleri doğru yorumlayarak o doğrultuda yürümesidir.
1970’lerde din adına siyasî hareket ortaya çıktığı zaman, bazı ağabeyler ona destek verse de, Zübeyir Ağabeyin ona şiddetle karşı çıkması sebebiyle Nur camiasında fazla bölünme ve sarsıntı yaşanmadı. Nur Talebelerin birliği 1980’e kadar devam etti. Ülkemiz 1977’de büyük bir badireden kurtuldu.
GEÇMİŞTE DE YENİ ASYA HAKLI ÇIKMIŞTI
1980 münafık darbesi yapıldığı zaman, Nur Talebelerinin de çoğu darbecilere, onların anayasasına ve işbirliği yaptıkları, siyasal İslâm geleneğinden gelen Özal’a hararetli destek verdi.
Yeni Asya ve ekolü buna da karşı çıkmıştı. Gazete uzun süre kapatılarak cezalandırıldı. Darbecilerin münafık olup onlara aldanılmaması gerektiğini, bunların gayesinin Kemalizmi ülkede hâkim kılmak olduğunu yüksek sesle söyleyen Yeni Asya ve ekolüne diğer Nurcu gruplar, şimdiki gibi karşı çıkmışlardı. Darbenin tarihteki Mohaç, Malazgirt kadar önemli olduğunu savunmuşlardı. Aksini düşünenlere karşı düşmanca bir tutum takınmışlardı. “Siz onlara karşı çıkan komünistlerle aynı safta mı yer alacaksınız” diyorlardı.
Yıllar sonra, o zaman verdikleri desteğin yanlış olduğunu kabul ettiler. Ama Basra harap olduktan sonra.
Tarih tekerrür ediyor. Maddî alanda başarılı birçok işi yapmasının yanında siyasal İslâmcıların manevî olarak ülkeyi getirdikleri son durum ortada. Ayrışmış, kamplaşmış, birbirine düşman olmuş bir toplum. Dindar siyasilerin ikrarıyla ülkede dindarlık gerilemiş. Uyuşturucu kullanma yaşı ilk okullara kadar inmiş. Boşanmalar artmış. Toplumda ahlâkî çöküntü ve yozlaşma alabildiğine ilerlemiş. Rüşvet, yolsuzluk, hukuksuzluk had safhada. İslâmı bilmeyen % 50’lilik bir kesimin, dindar kimlikli siyasîlerin kusur ve hatalarını İslâma mal ederek dinden soğuması tehlikesi kuvvetle muhtemel.
Demokrasi çarpıtılmış, demokratik reformlardan bir haber yok. Kemalizm bütün kural ve kanunlarıyla işlemeye devam ediyor. Dindar siyasiler bundan hiç rahatsız değiller. Halkın çoğu onlara destek veriyor. Nur Talebelerinin çoğu da buna dahil. Allah akıbetimizi hayretsin. Ne diyelim.
YENİ ASYA FARZ-I KİFAYEYİ YAPIYOR
Ülkemizin Kemalizmin cenderesinden kurtularak doğru- düzgün demokratik bir idareye kavuşması için, öncelikle Nur Talebelerinin, Risale-i Nur’un siyasî ve sosyal alana dair ölçülerini okuyup doğru kavramaları, hazmetmeleri ve hayata tatbik etmeleri, bu hususta aralarında birlik sağlamaları lâzımdır. Öyle anlaşılıyor ki, Yeni Asya, siyasî ve sosyal alanda bu farz-ı kifayeyi yapıyor. Gelecek nesiller bu zaman için “O dönemde bu gidişin yanlış olduğunu ve doğrusunu söyleyen ve yapan kimse yok muydu?” dediğinde, Yeni Asya ve ekolünü görecekler.
İbrahim Ersoylu
Yeni Asya Olarak Din Adına Siyaset Yapılmasına Karşıyız
Yeni Asya Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Kazım Güleçyüz 05.11.2015′ de Bizim Radyo’ nun Gündeme Yorum isimli programın konuğu oldu. Programda Güleçyüz; Yeni Asya’ nın siyasi kriterlerini anlatırken Yeni Asya Olarak Din Adına Siyaset Yapılmasına Karşıyız dedi.
Haber Merkezi