Gazeteci Ruşen Çakır, Yeni Asya Gazetesi İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın ve Yeni Asya’nın duruşunun hiç değişmediğini söyledi.
HABER: NURSEZA PARLAKOĞLU
[email protected]
Gazeteci Ruşen Çakır, gazetecilik anılarının 35. bölümünde, Said Nursî ve Nurculuk üzerine yaptığı araştırmaları, kendisiyle ilk kez 1985 yılında röportaj yaptığı ve 6 Nisan Salı günü 83 yaşında vefat eden Yeni Asya Gazetesi İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ı anlattı. Gazetecilik hayatında tanıdığı ilk Nurculardan birinin Mehmet Kutlular olduğunu söyleyen Çakır, “1985 yılında kendisiyle tanışmıştım ve baya bir süre değişik aralıklarla kendisiyle yüz yüze, telefonla sohbet etme, röportaj yapma imkânım olmuştu. Sevdiğim, saygı duyduğum birisiydi ve ölümü de beni çok üzdü” dedi.
Çok güvendiğim bir insandı
Solcu kimliğiyle İslâmî kesimlerle olan ilişkisinin kendi çevresinde ve diğer çevrelerde de sorunlara yol açtığını ifade eden Çakır, “Mehmet Kutlular beyin ölümünün ardından sosyal medyada onun hakkında söylediklerim genel olarak olumlu karşılanırken bazı kişiler de buradan hareketle bunun bir çelişki olduğunu söylemeye çalıştılar. Böyle bir şey yok çok normal bir şekilde üzüntümü dile getirdim. Çünkü dediğim gibi Kutlular bey benim yıllardır tanıdığım, gazeteci olarak da insan olarak da çok güvendiğim birisiydi” şeklinde konuştu. Mehmet Kutlular ile ilk röportajını Nokta Dergisi için yaptığını daha sonra da çeşitli vesilelerle yaptığı röportajlarda Kutlular’ın hep dikkat çekici görüşler beyan ettiğini söyleyen Çakır, “Örneğin 1999 yılında Milliyet’te yaptığımız röportajda Fethullah Gülen için “Fethullah’ı kullanıp attılar” sözü başlığa çıkmıştı. Hâlâ çok ilgi görür” dedi.
Said NursÎ çok çarpıcı birisi
Said Nursî Hazretlerini de anlatan Çakır, “Nurculuk bir akım ve bu akımı Said Nursî kendisi Nur Risaleleri adını verdiği Kur’ân tefsiri gibi olan çalışmalarla yaymış ve Cumhuriyet döneminde özellikle kendisi birçok yasal kovuşturmaya tabi olduğu için kimi zaman cezaevinde çoklukla sürgünde yaşadığı için bu Risaleler de elden ele gizli gizli çoğaltılıp dağıtılmış. Nurculuğun temelinde Said Nursî’nin bu Risaleleri ve bu Risalelerin üretilip, çoğaltılıp dağıtılması ve o ağı oluşturuyor. 1960’ta ölümüne kadar Said Nursî Türkiye’de -ki Osmanlı döneminde de etkili olmuş- çok ilginç bir hayat hikâyesi, çok farklı görüşleri var- başlı başına Netflix dizisi olacak gibi bir hayatı olan birisi. Çok çarpıcı birisi. Tabi ki sağcı, özellikle Soğuk Savaş döneminde anti-komünist kimliği benimsemiş ve bu anlamda da Demokrat Parti geleneğini savunmuş, ardından gelenler de Demokrat Parti’nin devamı olan partileri savunmuş bir hareket” dedi.
İslamÎ harekete damga vurdu
Said Nursî Hazretleri’ni övdüğü için eleştirildiğini ifade eden Çakır, “Bir Solcu olarak böyle anti-komünist birisine ilgi duymak, onu takdir etmenin biraz yadırgatıcı olduğunun farkındayım, ama Sezar’ın hakkı Sezar’a. Cumhuriyet tarihinde siyasî, dinî alanda İslâmî harekete damgasını vuran birkaç isimden biridir Said Nursî. Aynı zamanda Türkiye’ye de damgasını vurmuş birisidir. Onun öğrencileri Türkiye’de hâlâ belli anlamda etkisi olan insanlar oldular. Burada bir parantez açmak lâzım Fethullahçılık’ın yani Fethullah Gülen’in de kökeninde Nurculuk var, ama Fethullah Gülen belli bir tarihten itibaren kendini buradan ayrıştırdı. (…) Geçmişte Said Nursî’yi taktire şayan biri olarak bahsetmemi karşıma çıkartıp beni köşeye sıkıştırmaya çalışıyorlar. Nursî hakkında söylediklerimi bugün de aynen muhafaza ediyorum. Hiçbir zaman geri adım atmışlığım yok. Zaten geri adım atmamı gerektiren bir şey yok” ifadelerini kullandı.
Yeni Asya her zaman şeffaftı
“İslâmcılık çalışmaya başladığımda en kolay ulaştığım kanat Nurcular’ın Yeni Asya koluydu” diyen Çakır, şöyle devam etti: “Ve Yeni Asya’dan ayrılan bir takım küçük gruplardı ya da oradan bağımsızlığını ilân eden birtakım genç aydınlardı. Meselâ Fethullahçılar uzun bir süre ‘yer altında’ydı. Ve kendilerini açtıkları zaman da gerçek kendilerini dile getirmeye pek yanaşmadılar. Genellikle Fethullahçılar sizin duymak istediklerinizi söyler. Sizin hoşunuza gidecek şeyler söylemeye çalışır. Benim gibi sorgulayan gazeteciler için Fethullahçılarla konuşmak çok da cazip bir şey değildir. Çünkü tamamen vitrin konuşmaları yaparlar. Yeni Asyacılar böyle değildi. Mehmet Kutlular da böyle değildi. Çok dobra kişilerdi. Hâlâ öyle olduklarını düşünüyorum. Açık açık konuşup tartışabilirdiniz.”
Son ana kadar hep aynıydı
Kutlular Ağabey ile ilgili anılarını anlatan Çakır, “Çok hoşsohbet birisiydi, direkt birisiydi ve lâfı dolandırmayan birisiydi. Tam benim tarzım birisiydi. 1985’ten bu yana tanıdığım çok sayıda değişik gruptan, cemaatten insan oldu. Bu süre içerisinden tabi ki her insan değişir, değişmeli. Ama her insanda bir omurga diye bir şey vardır. O omurga ile gidersiniz. Bu süre içerisinde dışarıdan bir tanık olarak birçok insanın başladığı yer ile vardığı yer arasında çok ciddî farklılık olduğunu gördüm. Ve anlayışla karşılanacak bir değişim değil. Fakat Mehmet Kutlular, ilkeleri duruşu perspektifi son ana kadar hep aynıydı” dedi.
Zor dönemlerde konuşabiliyorlar
Nurcuların en çarpıcı özelliklerinden birisinin zor dönemde konuşabilmeleri olduğuna dikkat çeken Çakır, “O biraz da Said Nursî’den kaynaklanıyor olabilir. Said Nursî’nin de böyle bir özelliği var. Bir savaşçı kimliği var. Meselâ Nurcular 12 Eylül’ün anayasasına karşı alenen ‘hayır’ kampanyası yapabilmiş bir harekettir. Türkiye’de o sırada 12 Eylül’ün etrafında üşüşen bir yığın İslâm iddialı kişi varken, Yeni Asyacılar o tarihte bir kampanya başlatabilmişlerdi. Daha sonra AKP’nin uygulamalarına da karşı çıktılar ve referanduma da karşı çıktılar. Hâlâ son dönemde de Türkiye’de bugün itibariyle AKP’ye eleştirel olup kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan ender cemaatlerden birisi. Ve bu nedenle de baya sorun yaşıyorlar” şeklinde konuştu.