Akademisyen Göze Orhon ve yazar Tanıl Bora, iktidarın 12 Eylül darbesiyle hesaplaşma meselesini politik bir araç haline getirdiğini söyledi.
Kenan Evren komutasındaki 12 Eylül 1980 askerî darbesi Türkiye tarihine kanlı harflerle geçmiş günlerin başında geliyor. Binlerce insanın hak ihlallerine uğradığı, işkencelerde, cezaevlerinde katledildiği, idam sehpalarında son nefesini verdiği bu tarihin üzerinden tam kırk yıl geçti. Akademisyen Göze Orhon ve yazar Tanıl Bora darbe ile ilgili Gazete Duvar’a konuştu.
İki eşik önemli
12 Eylül’ün 40 yıldır devam ettiğini ileri süren yazar Tanıl Bora, bu kadar uzun sürmesini kamusal alanda hesaplaşmasının gerçekleşmemesine bağlayarak, “Geçmişle hesaplaşma davası, geleceği kurma davasına bağlanıyordu yani. Dili geçmişte söylüyorum, oysa hâlâ geçerli bir taleptir bu fakat işte bu kadar zaman sonra, 12 Eylül rejiminin defalarca defalarca restore edilmesinin, rektifiye edilmesinin, tahkim edilmesinin ardından, yorulmuş bir taleptir, Özellikle iki eşik önemli. Birisi, SHP-DYP hükümetinin 1991 seçimlerine giderken vaat ettiği 12 Eylül hesaplaşmasından “vazcayması,” ki arkasından 90’lar geldi” ifadelerini kullandı.
İktidar tarafından kullanıldı
Bora, sözlerine şöyle devam etti: “İkincisi 2010 referandumu arefesinde 12 Eylül’le hesaplaşma talebinin iktidar tarafından araçsallaştırılması ve aslında semboliğin bile hakkını vermeyen birtakım sembolizmlerle geçiştirilmesi, ki arkasından “bugünler” geldi. 12 Eylül meselesinin ağırlığı bence bunlarla artıyor. Son kırk yılın demokratikleşme hamlelerinin, beklentilerinin boşa çıkmasının tarihi, 12 Eylül’le hesaplaşmama, hesaplaşamama tarihidir bir bakıma. Vahametin artmasını, veya sizin dediğiniz gibi çıtasını aşmasını, bununla bağlantılı düşünüyorum” dedi.
Anti-demokratik bir politik özneye dönüştü
“12 Eylül’de ne oldu?” sorusunun devletin hiç cevaplanmasını istemediği ya da gelişmelerle uyumlu biçimde kendi çizdiği çerçevede cevaplanmasını istediği bir soru olduğunu belirten Akademisyen Göze Orhon “2010 Referandumu ve öncesinde AKP’nin yürüttüğü, geçmişle hesaplaşma gerçekliğinden, sahicilikten bütünüyle uzak bir dizi siyasi girişim ve AKP’ nin bugün bütünüyle anti-demokratik bir politik özneye dönüşmüş olması arasında duran devasa açık, bellek politikasının ne kadar çetrefilli bir iş olduğunu da gösteriyor bence” şeklinde konuştu.
Türkiye buna hiç yaklaşmadı
“Azımsanmayacak kadar geniş bir kesim için 2010 Referandumu döneminde olup bitenler umut verici gelişmelerdi” diyen Orhon, şu şekilde devam etti: “O dönemde hiç konuşmayan failleri duyduk, hiç anlatılmamış hikâyeleri okuduk, dinledik, Kenan Evren’in ve Tahsin Şahinkaya’nın yargılandığına şahit olduk. 12 Eylül belleğinin kamusal alanda dile geldiğini gördük. Ama bugün geldiğimiz noktada, o dönemin rahatlıkla 12 Eylül’ü unutturma çabasının bir parçası haline geldiğini söyleyebiliriz. Bunu her hatırlamanın, unutmanın diğer yüzü olduğu fikrine dayanarak söylüyorum. 12 Eylül’ün kendi çizdiği sınırlar içinde, belli biçimde hatırlanmasını istedi AKP. “Açtık, baktık, hesaplaştık, kapattık” gibi bir mantık işledi. Toplumun geniş kesimlerinin Diyarbakır Cezaevi’nde neler olduğunu, Raci Tetik’in kim olduğunu bilmesiyle ve bunların devletin işlediği suçlar olduğunu anlamasıyla mümkün olur geçmişle hesaplaşma. Türkiye buna hiç yaklaşmadı.”