Taraf yazarı Mücahit Bilici, dün Taraf'ta yayımlanan yazısında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı eleştirerek, "Meşrutiyetperverane bir teyakkuz yerine devletin elini öpmeye teşne bilumum cemaatleri, onları muvazenesiz bir İttihad-ı İslam rüşvetiyle taltif edip onlara tûtî kuşları gibi “dine zarar olmasın, ne olursa olsun” dedirttin. Nice gafile devleti din bellettin" dedi.
Taraf yazarı Mücahit Bilici, AKP'nin hırsı yüzünden iktidarı kaybettiğini yazdı. Uzun süredir AKP'nin haketmediği bir şekilde tek başına iktidar olduğunu belirten Bilici, isim vermeden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı eleştirdi. Erdoğan'ın kendisine verilen iktidar kredisini, nezaket ve saygıyla kullanmak yerine hoyrat davrandığını belirten Bilici, "İhlâsla yeni anayasa yapacağına, iktidarını tahkim edecek bir başkanlık ısrarına saplandın. Rıza göstermedin. Üç yüz yerine dört yüz istedin. Hırs, sebeb-i hasaret oldu" dedi.
Said Nursi'ye talebe olmadı
Abdulhamid'i örnek aldı
Erdoğan'ın, meşrutiyet yerine şahsi hakimiyete yöneldiğini belirten Bilici, "Said Nursi’nin istikbali gösteren demokrasi ve meşrutiyet dersine talebe olacağına, gidip mazi derelerindeki merhum Sultan Abdülhamid’in müteveffa tarz-ı istibdadını ihya etmeye çalıştın. Anayasa yerine şahıs hâkimiyeti, kanun yerine saray inşa ettin" ifadeleriyle Erdoğan'ın istibdata yöneldiğini kaydetti.
Cemaatler "İttihad-ı İslam" rüşvetiyle kandırıldı
Bir kısım cemaat ve tarikatlerin İttihad-ı İslam rüşvetiyle kandırıldığını belirten Bilici, şunları kaydetti: "Meşrutiyetperverane bir teyakkuz yerine devletin elini öpmeye teşne bilumum cemaatleri, onları muvazenesiz bir İttihad-ı İslam rüşvetiyle taltif edip onlara tûtî kuşları gibi “dine zarar olmasın, ne olursa olsun” dedirttin. Nice gafile devleti din bellettin.
Hâlbuki Bediüzzaman, istibdadı İslamın gereği sanan ve özgürlükten ve özerklikten korkan devletperestlere ne diyordu: “İnkilâb-ı siyasî cihetiyle dininden havf eden adamın dinde[n] hissesi, beytü’l-ankebût gibi zayıf düşmüş cehalettir, onu korkutur, takliddir, onu telâsa düşürttürür. Zira, itimad-ı nefsin fıkdanı ve aczin vücudu cihetiyle, saadetini yalnız hukûmetin cebinden zannettiğinden, kalbini, aklını da hukûmetin kesesinden tahayyül eder, korkar.” Yani iktidar değişti diye din elden gidiyor zehabına kapılıp korkan adamın dinden anladığı (dinle bağı) örümcek ağı gibi zayıf düşmüş bir cehalettir onu korkutur.
Din anlayışı içselleştirilmiş özgün bir bilgi değil, dışarıya muhtaç bir taklittir ki taklit ettiği şey kaybolunca o da paniğe kapılır. Çünkü ancak başkasını taklit ile yolunu bulan yetersiz biri olarak kendine güvenmediğinden, mutluluğunu devletin elinde sandığı gibi kalbini ve aklını da iktidardakilerin cebinden bilir ve iktidarın gidişi/ değişmesi karşısında din elden gidiyor diye korkar. Hâlbuki meşrutiyet/ demokrasi ve hürriyet tahkiki bir imanı, inandıklarına kendi kalp ve aklını kullanarak varmayı (kendi inancının öznesi olmayı) gerektirir. Said Nursi’nin yüzyıl önceki bu özgürlükçü ufkunu kavramayıp kitsch bir Osmanlıcılığa düşenler utansın!"
Haber Merkezi