Fotoğraflarla Tefekkür...
“Eğer, haşrin gelmesini, gelecek baharın gelmesi gibi, kat’î bir surette anlamak istersen; haşre dâir “Onuncu Söz” ile “Yirmi Dokuzuncu Söz”e dikkat ile bak; gör! Eğer baharın gelmesi gibi inanmaz isen, gel parmağını gözüme sok!”
Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, s. 106
Fotoğraf: Havva Aslan
***
“Evet, bir Kadîr ki, şu âlem, bütün güneşleri, yıldızları, avâlimi, zerrâtı, cevâhiri nihayetsiz lisânlarla O’nun azametine ve kudretine şehâdet eder. Hiçbir vehim ve vesvesenin hakkı var mıdır ki, haşr-i cismânîyi o kudretten istib’âd etsin?”
Bediüzzaman Said Nursi, Sözler, s. 485
Fotoğraf: MUSTAFA TUNA
***
“Hem anlarsın ki, şu fâni masnuat fena için değil; bir parça görünüp mahvolmak için yaratılmamışlar belki, vücutta kısa bir zaman toplanıp, matlup bir vaziyet alıp, ta suretleri alınsın, timsalleri tutulsun, mânâları bilinsin, neticeleri zaptedilsin.”
Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, s. 118
Fotoğraf: Süreyya Nur İşler
***
“İşte şu kâinata nazar-ı hikmetle bakıldığı vakit, azîm bir şecere mânâsında görünür. Ve şecerenin nasıl dalları, yaprakları, çiçekleri, meyveleri vardır; şu şecere-i hilkatin de bir şıkkı olan âlem-i süflînin, anâsır dalları, nebâtât ve eşcar yaprakları, hayvanât çiçekleri, insan meyveleri hükmünde görünür.”
Bediüzzaman Said Nursî
Fotoğraf: Zeynep Korkmaz
***
“Evet, herkes kâinatı kendi âyinesiyle görür. Cenâb-ı Hak, insanı kâinat için bir mikyas, bir mizan suretinde yaratmıştır. Her insan için, bu âlemden hususî bir âlem vermiş; o âlemin rengini, o insanın itikad-ı kalbîsine göre gösteriyor.”
Bediüzzaman Said Nursî, Lem’alar, s. 311.
Fotoğraf: Erhan Akkaya
***
“Birgün olur elbette doğar şems-i hakikat
Hiç böyle müebbed mi kalır zulmet-i âlem?”
Bediüzzaman Said Nursî, Sünûhat, s. 35
Fotoğraf: ALİ AYAN
***
“Dünya kadar, fakat fani dünya gibi fani değil, baki bir Cennet verilecektir. Madem dünyanın, her hatanın başı olan mezmum (kötülenmiş) muhabbeti değil, belki esmaya ve ahirete bakan iki yüzünü, esma ve ahiret için sevmiş ve ibadet-i fikriye ile o yüzleri mamur etmiş, güya bütün dünyasıyla ibadet etmiş; elbette dünya kadar bir mükâfat alması, mukteza-i rahmet ve hikmettir”
Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, s. 1059
Fotoğraf: SAİD YÜKSEKDAĞ
***
“Eğer bir çiçekte esmâyı okuyamıyorsan ve vâzıh göremiyorsan, Cennete bak, bahara dikkat et, zeminin yüzünü temâşâ et. Rahmetin şu büyük çiçekleri olan Cennet ve bahar ve zeminde yazılan esmâyı vâzıhan okuyabilirsin, cilvelerini ve nakışlarını anlar, görürsün.”
Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, s.859
Fotoğraf: Kübra ÖRNEK
***
“Hiç mümkün müdür ki, ölmüş, kurumuş koca arzı ihyâ eden; ve o ihyâ içinde, her biri beşer haşri gibi acip, üç yüz binden ziyade envâ-ı mahlûkatı haşir ve neşredip kudretini gösteren bir Kadîr-i Rahîm, bir Alîm-i Hakîm, kıyameti getirmesin, haşri yapmasın ve yapamasın, beşeri ihyâ etmesin veya edemesin, Mahkeme-i Kübrâyı açamasın, Cennet ve Cehennemi yaratamasın? Hâşâ ve kellâ!”
Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, Onuncu Söz Dokuzuncu Hakikat
Fotoğraf: ARZU BOZTEPE
***
“Bu sergilere bak! Ve şu ilânlara dikkat et! Ve bu dellâllara kulak ver ki, mu’ciznüma bir padişahın antika san’atlarını teşkil ve teşhir ediyorlar. Misilsiz cemal-i manevîsini beyan ediyorlar. Daimî bir cemal, zâil müştaka razı olamaz. Zira dönmemek üzere zevale mahkûm olan bir seyirci, zevalin tasavvuruyla muhabbeti adavete döner, hayret ve hürmeti tahkire meyleder. Halbuki şu misafirhanelerden herkes çabuk gidip, kayboluyor. O kemal ve o cemalin bir ışığını belki zayıf bir gölgesini, bir anda bakıp doymadan gidiyor. Demek bir seyrangâh-ı daimîye gidiliyor.”
(Bediüzzaman Said Nursî, Sözler)
Fotoğraf: Zeynep Korkmaz
***
“Herkesi korkutan, en korkunç tevehhüm edilen ölümün yüzüne baktım. Nur-u Kur’ân ile gördüm ki, ölümün peçesi gerçi karanlık, siyah, çirkin ise de, fakat mü’min için asıl siması nuranîdir, güzeldir gördüm.”
Bediüzzaman Said Nursî, Lem’alar, s. 368.
Fotoğraf: ZEYNEP KORKMAZ
***
“Ve şu gurbetten dahi, şu fânî misafirhaneden ebedü’l-âbâd tarafına harekete âmâde olan ruhumu fevkalâde bir gurbette gördüm. Birden, ‘Fesübhânallah!’ dedim, bu gurbetlere ve karanlıklara nasıl dayanılır düşündüm. Kalbim feryatla dedi: Yâ Rab, garîbem, bî-kesem, za’îfem, nâ-tüvânem, ‘alîlem, âcizem, ihtiyârem. Bî-ihtiyârem, el-amân-gûyem, ‘afv-cûyem, meded-hâhem, zî-dergâhet İlâhî!”
Bediüzzaman Said Nursî, Mektubât, s. 28
Fotoğraf: BÜŞRANUR PEKEL
***
“Gel, bugün Nevruz-u Sultanidir. Bir tebeddülat olacak, acib işler çıkacak. Şu baharın şu güzel gününde, şu güzel çiçekli olan şu yeşil sahraya gidip bir seyran ederiz.”
Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, s. 74
Fotoğraf: NUREFŞAN TUNA
***
“Gel, bugün Nevruz-u Sultanidir. Bir tebeddülat olacak, acib işler çıkacak. Şu baharın şu güzel gününde, şu güzel çiçekli olan şu yeşil sahraya gidip bir seyran ederiz.”
Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, s. 74
***
Koca bahar çiçeğini küre-i arzın başına bir tek çiçek gibi takan ve onunla kemâl-i hikmetini, cemâl-i san’atını izhâr eden bir Zât, “Nasıl Kıyâmeti getirecek, nasıl bu dünyayı âhiretle değiştirecek?” denilir mi?
Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, s. 485.
Fotoğraf: Kübra ÖRNEK
***
"Ölüm, sureten göründüğü gibi dehşetli değil. Çok risalelerde gayet kat'î, şeksiz, şüphesiz bir surette, Kur'ân-ı Hakîmin verdiği nurla ispat etmişiz ki, ehl-i iman için ölüm, vazife-i hayat külfetinden bir terhistir. Hem dünya meydanındaki imtihanda, talim ve talimat olan ubudiyetten bir paydostur. Hem öteki âleme gitmiş yüzde doksan dokuz ahbap ve akrabasına kavuşmak için bir vesiledir."
Bediüzzaman Said Nursî, Lem'alar, s. 337
Fotoğraf: ABDÜLKERİM BOZTEPE
***
"Evet, Ramazan-ı Şerif, bu fâni dünyada, fâni ömür içinde ve kısa bir hayatta, bâki bir ömür ve uzun bir hayat-ı bâkiyeyi tazammun eder, kazandırır. Evet, birtek Ramazan, seksen sene bir ömür semerâtını kazandırabilir. Leyle-i Kadir ise, nass-ı Kur’ân ile, bin aydan daha hayırlı olduğu, bu sırra bir hüccet-i kàtıadır."
Bediüzzaman Said Nursî, Mektubat, s. 572
Fotoğraf: MEHMET GÖNES
***
“Evet, ey ihtiyar ve ihtiyareler! Madem Rahîm bir Hâlıkımız var; bizim için gurbet olamaz. Madem O var; bizim için herşey var. Madem O var; melâikeleri de var. Öyleyse bu dünya boş değil; hâli dağlar, boş sahrâlar Cenâb-ı Hakk’ın ibâdıyla doludur. Zîşuur ibâdından başka, O’nun nuruyla, O’nun hesabıyla taşı da, ağacı da birer mûnis arkadaş hükmüne geçer, lisan-ı halle bizimle konuşabilirler ve eğlendirirler.”
Bediüzzaman Said Nursî, Lem’alar
Fotoğraf: ZEYNEP KORKMAZ
***
“Risale-i Nur, yalnız cüz’î bir tahribatı ve bir küçük hâneyi tamir etmiyor; belki külli bir tahribatı ve İslâmiyeti içine alan ve dağlar büyüklüğünde taşları bulunan bir muhit kal’ayı tamir ediyor. Ve yalnız hususî bir kalbi ve has bir vicdanı ıslâha çalışmıyor; belki bin seneden beri tedarik ve teraküm eden müfsid âletlerle dehşetli rahnelenen kalb-i umumiyi ve efkâr-ı âmmeyi ve umumun ve bahusus avâm-ı mü’minînin istinadgâhları olan İslâmî esasların ve cereyanların ve şeairlerin kısmen kırılmasıyla bozulmaya yüz tutan vicdân-ı umumiyeyi, Kur’ânın i’cazıyla; ve geniş yaralarını, Kur’ânın ve îmanın ilâçlarıyla tedavi etmeye çalışıyor.”
Bediüzzaman Said Nursî, Şuâlar, Yedinci Şuâ.
Fotoğraf: ŞEBNEM ZENGİN
***
“Bir zaman gençlik gecesinin uykusundan ihtiyarlık sabahıyla uyandığım vakit kendime baktım, vücudum kabir tarafına bir inişten koşar gibi gidiyor. Niyazî-i Mısrî’nin; ‘Günde bir taşı binâ-yı ömrümün düştü yere, Can yatar gafil, binası oldu viran bîhaber’ dediği gibi, ruhumun hanesi olan cismimin de hergün bir taşı düşmekle yıpranıyor.”
Bediüzzaman Said Nursî, Lem’alar, s. 282
Fotoğraf: Kübra Örnek
***
“Evet en büyük bir ağacın ruh programını bir nokta gibi en küçük bir çekirdekte dercedip, muhafaza eden Zât-ı Hakîm-i Hafîz; vefat edenlerin ruhlarını nasıl muhafaza eder denilir mi? Evet, Zât-ı Hakîm-i Hafîz olan Allah (cc) koca bir ağacın ruh programını küçücük çekirdeğinde saklıyor ve muhafaza ediyor. Elbette vefat edenlerin ruhlarını muhafaza edemeyeceği söylenemez.”
Bediüzzaman Said Nursî, Haşir Risalesi
Fotoğraf: ARZU BOZTEPE
***
“Evet, ehl-i iman için ölüm rahmet kapısıdır, ehl-i dalâlet için zulümat-ı ebediye kuyusudur.”
Lem’alar, Yirmi Beşinci Lem’a, Dokuzuncu Deva.
Fotoğraf: Süreyya Nur İşler
***
“İnsanın ahsen-i takvimdeki kabiliyet-i camiasıyla kısa bir zamanda zevâl bulması haşri gösterir.”
Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, s. 151
Fotoğraf: Mehmet Sıtkı Deniz
***
“Koca bahar çiçeğini küre-i arzın başına bir tek çiçek gibi takan ve onunla kemâl-i hikmetini, cemâl-i san’atını izhâr eden bir Zât, ‘Nasıl Kıyâmeti getirecek, nasıl bu dünyayı âhiretle değiştirecek?’ denilir mi?”
Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, s. 485
Fotoğraf: Büşra Nur Pekel
***
“Dünya fanidir; fakat ebedî bir âlemin levazımatını yetiştiriyor. Çendan, zaildir, geçicidir; fakat baki meyveler veriyor, baki bir zatın baki esmasının cilvelerini gösteriyor.”
Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, s. 1036.
Fotoğraf: KÜBRA ÖRNEK
***
“Ey nefis! Başta Habibullah, bütün ahbabın, kabrin öbür tarafındadırlar. Burada kalan bir iki tane ise, onlar da gidiyorlar. Ölümden ürküp, kabirden korkup başını çevirme. Merdâne kabre bak, dinle, ne talep eder? Erkekçesine ölümün yüzüne gül, bak, ne ister. Sakin gafil olup ikinci adama benzeme.”
Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, s. 155
Fotoğraf: Kübra Ünüvar
***
“Evet, ey ihtiyar ve ihtiyareler! Madem Rahîm bir Hâlıkımız var; bizim için gurbet olamaz. Madem O var; bizim için herşey var. Madem O var; melâikeleri de var. Öyleyse bu dünya boş değil; hâli dağlar, boş sahrâlar Cenâb-ı Hakk’ın ibâdıyla doludur. Zîşuur ibâdından başka, O’nun nuruyla, O’nun hesabıyla taşı da, ağacı da birer mûnis arkadaş hükmüne geçer, lisan-ı halle bizimle konuşabilirler ve eğlendirirler.”
Risale-i Nur'dan
Fotoğraf: Ahsen Çak
***
“Aziz kardeşim, senin gibi mü’minlerin evlâdı vefat ettikleri vakit şöyle düşünmeli: Şu veled masumdur; onun Hâlıkı dahi Rahim ve Kerimdir. Benim nakıs terbiye ve şefkatime bedel, gayet kâmil olan inayet ve rahmetine aldı. Dünyanın elemli, musîbetli, meşakkatli zindanından çıkarıp Cennetü’l-Firdevsine gönderdi. O çocuğa ne mutlu! Şu dünyada kalsaydı, kimbilir ne şekle girerdi! Onun için ben ona acımıyorum, bahtiyar biliyorum.”
Bediüzzaman Said Nursî, Mektubat, s. 116
Fotoğraf: Kübra Örnek
***
“Hem, bu bahar haşrine benzeyen, dünyanın her devrinde, her asrında, hattâ gece gündüzün tebdilinde, hattâ cevv-i havada bulutların icâd ve ifnâsında haşre numune ve misâl ve emâre olacak ne kadar nakışlar yaptığını gözünle görüyorsun.”
Bediüzzaman Said Nursî, Asa-yı Musa, s. 178
Fotoğraf: Kübra ÜNÜVAR