Din ilimlerini vicdanın ziyası, fen ilimlerini de aklın nuru olarak tarif eden Bediüzzaman Said Nursî, Kuran ve kainat kitabını birlikte mütalaa edip mezcederek, marifetullaha yol açacak bir anlayışı esas almaktadır. Bu okullarda okutulacak metinlerle fen ve sanat metinleri “Esma” talimi haline gelecek ve marifetullah eğitimi her alana yayılacaktır.
Problemler, Çözümler
Irkçılık, ulus devlet yaklaşımının ortaya çıkardığı toplumsal ayrışma, Osmanlı Devleti ve yakın coğrafyadaki ülkelerde bir çatışma problemi olarak ortaya çıkmıştır. Kültür ortaklığının çok fazla olduğu farklı toplumlarda bile ortak zeminin kaybedilmesi ile karşı karşıya kalınması, birlikte yaşamanın şartlarını ve fırsatlarını aramayı zorunlu kılmıştır. Belli bir coğrafyaya hitap etmesi beklenen Medresetüzzehra kurumları ortaklıkları öne çıkarıp temellendirmeyi ve yeni ortaklıkları oluşturmayı amaçlamıştır.
Sanayi devrimi ve bilimsel gelişmelerdeki hızın sonucu eğitim kurumlarının dönüşüm gerekliliği doğmuştur. Pozitivist yaklaşımla modern eğitim kurumlarının kurulmasıyla oluşan kurumsal çeşitlilikle birbirini inkar problemi ortaya çıkmıştır. Bediüzzaman Said Nursî, medreselerin içinden gelmiş, tekke geleneğini iyi bilen bir İslam alimidir. Yaşadığı çağ ve coğrafya ve aldığı eğitim nedeniyle iç problemlerle yüzleşmiş biridir ve meseleye hakim bir haldedir. İstanbul’a geldiğinde de mekteplerin durumunu görmüş, mekteplerin ortaya çıkardığı problemlere de yerinde şahit olmuştur.
Müslüman toplumlarının mevcut yönetim biçiminden memnuniyetsizliği yönetim sistemlerinde yeni arayışları doğurmuştur. Yeni arayışların oluşturduğu karışıklık beraberinde uyum problemlerini ortaya çıkarmıştır. Bununla birlikte adaletsizlik, insan hakları ihlalleri, hürriyetlerin kısıtlanması vb. noktalarda da İslam dünyasının ortak problemleri söz konusudur. Medresetüzzehra, bu tür ortak problemler karşısında ortak anlayışla hareket edecek, aynı değerler etrafında birleşen öğrencilerin yetiştirilmesini sağlayacaktır. Hürriyet, adalet, meşveret gibi değerlerin ortak bir dille savunulması eğitim sisteminin kalite ve verimliliğiyle ilgilidir. Medresetüzzehra bunu sağlayacak niteliklere sahip olarak sosyal alanlarda karşılaşılan problemlerin de çözüm kaynağı olacaktır.
Dinlere karşı oluşturulan olumsuz algının da yardımıyla dinlerin toplum hayatından çıkarılmasına yönelik materyalist ve dinsizlik cereyanları ortaya çıkmıştır. İçinde bulunduğumuz çağın aydınlanmacı, tek gözlü, tek yönlü, pozitivist bakış anlayışı inkar-ı uluhiyetin özünü oluşturur. Bu bakış açısı insanlığı manevi bir cehennem azabıyla tarumar etmiştir. Yaratıcıyı inkar eden, görmezden gelen bir anlayıştan, varlığı yaratıcının isim ve sıfatlarının müşahhaslaşmış hali olarak gören bir anlayışa çevrilmesi olarak ifade edilebilecek; din ve bilimi barıştıran, insanın yaratıcısı ile bağlarını kuran bir eğitim anlayışına ihtiyaç duyulmaktadır.
Günümüz eğitim sisteminde öğrenilen ilimlerin kişiyi Allah’a götürmemesi; hatta bırakın fen bilimlerini, imana dair öğretilen ilimlerin dahi kişiyi imana götürmek yerine imana dair şüpheleri çoğaltması ciddi bir paradokstur. Bu durum, bilginin tahkiki olarak elde edilememesinden; yani “tasdik, şuhud, burhan ve zihin” aşamalarından geçerek filtrelenip, kalbe tasdik ettirilmesi şeklinde “salabet-i imaniye” mertebesine gelemeyişinden kaynaklanmaktadır.
İdeal insan yetiştirme problemi yalnız İslam dünyasına ait bir problem de değildir. Batı dünyasının bilimsel gelişmelerde ileri bir seviyeye gelmesine rağmen manevi sahada problemler yaşaması, ortak bir meseleye işaret etmektedir. İnsan akıl, kalp, nefis üçgeninde yaşamını –ve eğitimini- sürdüren bir varlıktır. Bugün hem Batı hem de İslam ülkeleri ortak problemlerle yüzleşmektedir. Biz, eğitimde Batı’daki dili kullanmamızdan ötürü mekteplerin ortaya çıkardığı problemleri hala yaşamaya devam etmekteyiz. Öncelikle bilim dilinin terk edilmesi, kainat kitabından ve Kuran’dan çıkarılan yeni bilim dilinin hakim kılınması gerekmektedir. İnancı reddetmeyen yaklaşım bu değişimi sağlayabilir. Bediüzzaman Said Nursî’nin bu noktadaki önerisi kalbin hakim olduğu bir marifetullah eğitimidir. Materyalist ve dinsizlik cereyanından beslenen Avrupa’nın ve onu rehber edinen Cumhuriyet’in tek kanatlı bir insan tipi yetiştirme sistemi problemin asli kaynaklarından biridir. Eğitimde akıl ve kalp birlikteliğine ihtiyaç duyulmaktadır.
Medresetüzzehra eğitim programı, öğretim yöntemi ve ders içerikleri olarak bu problemi ortadan kaldıracak özelliklere sahiptir. Toplumda taassup ve şüphenin oluşmaması için din ilimleriyle fen bilimlerinin barışık bir şekilde ve beraberce öğretilmesi Medresetüzzehra’nın en temel özelliklerinden birisidir.
İslam dünyası kaynağında cehaletin yattığı bir dizi problemle bugün de savaşmaktadır. İslam dünyasındaki ümitsizliği kırmak, ihtilafları ortadan kaldırmak, İslam kardeşliğinin yolunu açmak, aklı ve kalbi birleştirmek, İslamiyet’i akıl ve burhana dayandırmak, kabiliyetlerin inkişafını sağlamak, değerleri Kuran ve kainat kitabının birlikte okunmasıyla hayata mal etmek, medrese, mektep vs. farklılıklarını ve anlayışlarını aynı maksatta ittifak ettirmek için Medresetüzzehra tarzında eğitim anlayışına ihtiyaç duyulmaktadır.
Medresetüzzehra’nın Yapısı ve Öğretim Programının Özellikleri
Medresetüzzehra tek kanatlı olarak tarif edebileceğimiz günümüz eğitim sisteminin doğurduğu hile ve şüpheyi ve taassubu doğuran anlayışların terk edildiği, ikisinin de problemlerini halleden bir yaklaşıma sahiptir. Din ilimlerini vicdanın ziyası, fen ilimlerini de aklın nuru olarak tarif eden Bediüzzaman Said Nursî, Kuran ve kainat kitabını birlikte mütalaa edip mezcederek, marifetullaha yol açacak bir anlayışı esas almaktadır. Bu okullarda okutulacak metinlerle fen ve sanat metinleri “Esma” talimi haline gelecek ve marifetullah eğitimi her alana yayılacaktır.
Bütün fenlerin yaratıcıyı anlatan marifetullah metinlerine dönüştürülmesi, pozitivist anlayışın doğurduğu temel problemleri de ortadan kaldıracaktır. Esmaül-Hüsna üzerine bina edilecek bir müfredat, insanın yaradılış gayesine uygun olarak marifetullah eğitiminin de öncüsü olacak, bu anlayış Batı’da sonuçları görülen problemlere de çare sunacaktır. Medresetüzzehra, bütün pozitif bilimleri, Allah’ın kainata koyduğu kanunları keşif aracı olarak görerek Esma-i Hüsna talimi yaptırmakta ve bu meşguliyeti de ibadet olarak görmektedir.
Medresetüzzehra İslam toplumlarının yaşadığı iç buhranları ortadan kaldıracak, fertleri kendi özüyle tanıştıracak, toplumlara Kuran medeniyetini her yönüyle inşa ettirecek bir üst dile sahiptir. Bediüzzaman Said Nursî, kendi kültürünü, dilini ve tekniğini bize empoze eden Batı karşısında manen yenilen ve materyalist anlayışlara savrulan dindarları toparlamakta, Batı’da üretilmiş olan bilim dilini mana-i harfi hesabına çevirmekte, yeni bir dil üretmekte; dil seçimini de, kelime seçimini de mana-i harfi bağlamında yapmaktadır.
Bediüzzaman Said Nursî, bir yandan skolastik bataklığına saplanan medreselerin ve diğer taraftan da insan ile yaratıcısı arasındaki temel bağları koparıp atan mekteplerin problemlerine çözüm önerilerini Medresetüzzehra projesiyle dile getirmiştir. Eğitimde ilim, yaratıcıyı tanıtan bir fener tarzında sunulmalıdır. Öğrenci aldığı derslerde yaratıcıyı görmeli ve fıtri olarak gelişmelidir. Bu bağlamda Medresetüzzehra, Rönesans aklına teslim edilmiş sanat dilini, imanın inkişafına vesile olacak yöntemleri kullanarak Sani-i Hakim’e ulaştıracak yolları gösterir ve bunun fıtri olarak gerçekleşmesini sağlar.
Genel olarak içinde bulunduğumuz durum her açıdan skolastik bir durumdur. Medresetüzzehra’nın bilime, dine ve hayata dair yaklaşımının temelini oluşturacak bilgi teorisi, bilim felsefesi Risale-i Nur’da kendini göstermiştir. Bu bağlamda Medresetüzzehra’nın öğretim programı Risale-i Nur metinlerinden çıkarılabilir.
Bir öğretim programında bireyin neyi, niçin ve nasıl kazanacağı; kazanıp kazanamadığının nasıl anlaşılacağı temel değişkenlerdir. Medresetüzzehra’nın öğretim programlarının oluşturulmasında Risale-i Nur Külliyatı rehber kaynak olacaktır. Bu eserler bireye neyin, niçin ve nasıl kazandırılması gerektiği konusunda oldukça net bilgiler içermektedir. Bilgi, beceri ve değer içeren metinlerden oluşan risaleler, “nasıl” sorusunun cevabını içinde barındırmaktadır.
Bediüzzaman’ın “ben sizin ders arkadaşınızım” yaklaşımında olması, bu eğitim modelinde “öğrenen merkezli” bir yaklaşımın esas olduğunu göstermektedir. Bilginin mutlak değil, değişebilir, dönüştürülebilir ve yeniden üretilebilir olduğunu ortaya koyan zengin Risale metinlerinden öğretim programının yapısı ortaya çıkarılabilir.
Medresetüzzehra’nın öğretim programları, demokratik yaklaşımı öngören bir eğitim anlayışına sahip olacaktır. Resmi ideolojilerin, ideolojik baskı ve zorlamalarının olmadığı, hakiki cumhuriyetin ‘adalet, meşveret ve kanunda inhisar-ı kuvvet’ ilkelerinin esas alındığı, demokratik değerlerin kainat kitabı ve Kuran’dan süzülerek gelen bilgiler ışığında işlendiği öğretim ortamı hedeftir. Bu yaklaşım hürriyetçi anlayışın toplumda yerleşmesinin öncülüğünü yapacaktır.
Medresetüzzehra’nın orijinal yaklaşımlardan biri “Dar’ulmuallimin” (Eğitim Fakültesi) ile ilgili yaklaşımında ortaya çıkar. Medresetüzzehra genel olarak ‘öğretmen problemini’ ortadan kaldıracak bir yaklaşımla, eğitimcilerin de Medresetüzzehra içersinde, aynı eğitim yöntem ve hedefleriyle yetiştirilmesini dile getirmektedir. “Darulmuallimini ona merkez yapmak ve darulfünunu mutazammın bir üniversite kurmak” ifadeleri buna yöneliktir. Pratik bir yaklaşım olarak, Bediüzzaman’ın genel kurgusundan hareketle bugün için fiziksel bir mekandan ziyade, her üniversitede uygulanabilir bir programdan da bahsetmek mümkündür. İfade edilen genel prensipler çerçevesinde Medresetüzzehra her ortamda çalışabilir, o ortamı kendine göre uyarlayabilir bir sistemi de içinde barındırmaktadır. Bu bağlamda Medresetüzzehra’nın içerik ve müfredatı günümüz eğitim sisteminde rahatlıkla uygulanabilecek özelliklere sahiptir.