"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yaratıcı’nın, “Yiğidim!” hitabına mazhar olan gençler

26 Haziran 2011, Pazar
Bu yazımızın konusu olacak olan aşağıdaki hadis-i şerif, gençler için bütün dünyevî lezzetleri unutturacak derecede müthiş bir müjdedir.
Bu hadis-i şerifi, bütün gençlerimiz duymalı veya gençlerimize duyurulmalıdır. Çünkü yüksek gayeler, ulvî hedefler ne kadar gençler üzerinde etkili olursa, o nispette basit menfaatleri, küçük hedefleri terk etmek kolay olacaktır.
Onun için belki de, evlerimizin en görünen yerlerine, gençlerimizin çalışma masalarının en dikkat çeken yerine, bu Hadis-i Şerif’i asmalı ve sürekli içindeki hakikati tazeleyip, yaşamaya çalışmalıyız.
Maddi ve manevi her şey elinde olanın ve her şeye gücü yetenin, her şeyi bilenin, her şeyi görenin, her türlü ihtiyaçlarımıza cevap verenin ve bizi her türlü düşmanlardan koruyanın iftihar ettiği, ‘yiğit’ dediği, ‘Meleklerimin bazısı gibisin’ dediği bir genç olmak, uğrunda her şey verilebilecek bir makamdır.
İşte o, Hz. Ömer’den (ra) nakledilmiş olan gençlere muhteşem müjdeli Hadis-i Şerif: “Dünyanın lezzetini ve eğlencesini terk eden, gençliğini Allah’a itaat ile karşılayan hiçbir genç yoktur ki, Allah o gence yetmiş iki sıddîkın sevabını vermemiş olsun. Allah Teâlâ, kendisine has münezzehiyet ve mukaddesiyetiyle o gençle iftihar eder ve ona şöyle der: Ey şehvetini Benim için bırakan genç! Ey gençliğini Bana adayan yiğit! Sen Benim nezdimde meleklerimin bazısı gibisin.”
Cenab-ı Hakk’ın ‘yiğidim’ hitabına mazhar olmak bir genç için ne muhteşem bir mazhariyettir.
Bir genç için bundan daha güzel bir makam, bir şeref, bir paye olabilir mi?
Akıl sönmemiş, kalp ölmemiş, idrak bozulmamış ise böyle bir kudsî hitaba mazhar olmak, bir kul için en büyük bir hayat hedefidir.
Bu fani hayat, böyle bir ebedî hayata dönüşüm için verilmiş değil midir?
Zaten bir şekilde gidilecek dünyadan aziz olarak çıkmak ve neticede ebedî sevinen olmak ne mutlu bir sondur.
Hadis-i Şerif, gençleri, nefsin oyununa gelmemeye, dünya lezzet ve eğlencesini terk etmeye çağırıyor.
Gerçi, insanın yapısında, hazır lezzetlere karşı bir düşkünlük vardır. Ama bu çok da akıllıca değildir.
Oysa şimdiki az nimetler yarınki çok nimetlere tercih ediliyorsa, bu bir aldanma hâlidir.
Öğretmen, okul öncesi çocuklara bir test yapar. Elinde bir çikolata ile öğrencilerin karşısına çıkar ve onlara bu çikolatayı uzatır ve der ki: “Bugün, bu bir tek çikolatayı mı istersiniz, yoksa bu hazır çikolatayı almayıp, haftaya size verilecek bir paket çikolatayı mı istersiniz?” der.
Elbette böyle hazır çikolatayı gören çocuklardan büyük çoğunluğu hazır lezzet olan çikolatayı alırlar. Ancak birkaç tane çocuk haftaya gelecek olan bir paket çikolatayı tercih eder.  Ve gelecekteki nimetleri tercih eden, bu birkaç çocuk üzerindeki gözlemler, ileriki hayatlarında da devam ettiriliyor ve o birkaç, gelecekteki büyük lezzeti tercih eden çocuklar, hayatları boyunca hep uzun vadede kazananlar olarak kayıtlara geçmişlerdir.
Ama gelin görün ki, büyük çoğunluk hazır lezzetlere meyil göstermiştir. Hazır az çikolata, gelecekteki çok çikolataya tercih edilmiştir.
Bu, dünyadaki hazır, geçici, menhus, zehirli lezzeti, gelecekteki ebedî lezzet olan cennete tercih etmek gibi bir hamakattir.
Ebedî saadeti kazanmak için, az, kısa bir zamandaki sıkıntılara katlanıp, ebedî rahatı kazanmak, tam bir bahtiyarlıktır.
Faniyi; ebediyi kazanmak yolunca sarf etmek, aklın gereğidir.
***
Konu, gençler olduğunda hep olumsuzlar akla geliyor. Bu durum, gençlerin olumlu özelliklerine, alkışlanacak, iftihar edilecek özelliklerine yoğunlaşmamaktan, o konuları gündeme getirmemekten kaynaklanıyor.
Hayatın içinde, gençler arasında bozulma örnekleri olduğu gibi, çok ciddi ibret alınması gereken olumlu genç örnekleri de vardır. Hatta bu noktadaki keyfiyet, diğer alandaki kemiyetten daha önemlidir. Yani bazen ihlaslı bir kişi, bin gücünde ve etkisindedir.
Her şey zıddı ile bilinir hakikati gereği, olumsuz kabul edilen örnekler arttıkça, olumlu örnekler daha dikkat çekici hale geliyor.
Onun için de aslında olumsuz örneklerden ziyade olumlu örneklere nazarları çevirmek çok daha sağlıklı. Çünkü olumsuz örnekler zaten birileri tarafından sürekli-–hem de maksatlı şekilde—gündeme getiriliyor.
“Safa vereni al, keder vereni bırak” kaidesi gereği, demek durum, insanlar arasındaki, gençler arasındaki örneklendirmelerde de geçerli. Olumlu örnekler üzerinde durmak ve sürekli onları genel itibariyle gündem konusu yapmak, o örnekleri daha uygulanabilir kılacaktır.
Bildiğim, duyduğum ve gözlemlediğim bir şey var ki, o da, eskilerin durum değerlendirmesi yaparken, günümüz gençlerini kendi yaşadıkları gençlik yıllarından çok daha iyi ve çok daha terbiyeli buldukları yönündeki değerlendirmeleridir.
Yani her geçen zaman daha iyiye doğru gitmektedir.
Günümüz gençliği, asrın olanca kirlenmelerine rağmen, değerleriyle birlikte yaşamak ve doğru bir hedef üzere ilerlemek idealini daha güçlü bir şekilde taşımaktadır. Bunu inançlı ve aynı zamanda dünyevî anlamda da başarılı olmuş farklı farklı branşlarda kendini ispatlamış genç yeteneklerden anlamak da mümkündür.
Gençlerin dünya lezzetlerini, ideal ve hedefleri doğrultusunda terk etmeleri çok daha mümkündür. İnandığı ve kabul ettiği doğrular noktasında bir gayret ortaya koymak ve inancının gereğini yaşayarak çalışmak gençlerde daha çok görülen bir durumdur.
Bütün bunlar için diyebiliriz ki, Kur’ân aydınlığı kıyamet asrında daha bir net olarak anlaşılabilmekte ve hakikatler daha bir berrak haldedir.
Hadis-i Şerif’teki gençlere olan bu müjde, gerçekten insanı heyecanlandıran bir hakikattir. Ne yapıp etmeli gençlerimize bu müjdeyi taşıyabilmeli ve gençlerimizin Rableriyle olan buluşmasını sağlayabilmeliyiz. Elbette bu da, sağlam bir iman altyapısı ile mümkün olacaktır.
Genci çoğu kez günahlara iten şey, günahların hazır, menhus lezzetleridir. Oysa ki öldükten sonra dirilme, zerre miskal iyilik yapanın mükâfatını, zerre miskal kötülük yapanın da cezasını göreceği bir hesap günü inancı, Yaratıcı ne vaad etmişse, onları mutlaka yapacağı; dünyevî, fani lezzetlerin zehirli bir bal gibi olduğu, ama ebedî ve sonsuz nimetlerin ancak cennetle kazanılacağı gibi bir iman alt yapısı daha küçük yaşlarda iken, çocuklarımıza, gençlerimize sağlıklı olarak verilebilse, akıl, kalp ve vicdan galip gelecek ve nefis terbiye edilmiş, böylece kör hissiyat da mağlup edilmiş olacaktır.
Gelecekte olacaklara, şimdi olmuş gibi iman etmek, o gelecekte olacakları vaad edene inanmakla alâkalıdır. Onun için gencin gidiyor olduğu yerin mahiyeti, özellikleri, cehennemin ne dehşetli bir tehdit olduğu, cennetin de ifadeye dökülmesi, nimetlerle müjdeler olduğu önce yaşanmalı ve sonra da gençlerle paylaşılmalıdır.
Gelecekte, yaptıkları veya terk ettiklerinden, yani Yaratıcının emir ve yasaklarına uyduğundan dolayı, çok büyük kazançlar elde edeceği, makul ve mantıklı olarak kendisine anlatılabilen hiçbir genç, hazır az lezzetleri, gelecekteki çok lezzetlere tercih etmeyecektir.
Bu metodu anlatmanın da en güzel yolu, Risale-i Nur satırlarından beslenmeyi kazanmaktır. Risale-i Nur dersleri, modern insanın kafasında oluşan bütün sorulara makul ve mantıklı cevaplar verirken, aynı zamanda, gelecekte kazanılacak büyük lezzetlerin veya yanlış adımlar sonucu, gelecekteki büyük cezaların örneklerini daha dünyada iken gösteren bir metot takip etmektedir.
Nitekim iman ehlinin, imanın verdiği huzur halini, mutluluk halini daha dünyada iken yaşamaya başladığı, iman sahibi bir insanın başına gelen her şeyde hikmet okuması yaparak, iman bağlantısı kurduğu ve onun için de kulluğunu yapıp neticeye karışmama halinin, imanın bir neticesi olduğu bilinmektedir.
Bediüzzaman, kör hissiyatın nasıl bir mahrumiyet içerdiğini örneklendirirken, akla ve mantığa hitap etmektedir. Kör hislerin tesiriyle insanın, bir dakika intikam lezzetiyle katletmesi sonucu seksen bin saat hapis elemlerini göze alması, oldukça anlaşılır ve tesiri hissedilir bir örneklendirmedir.
Bütün mesele iyi bir iman alt yapısının olmasıdır.
Haliyle bu, gençlerin olduğu kadar, gençleri olan büyüklerin de ciddi bir gündemidir.
 
Sebahattin Yaşar
Okunma Sayısı: 2215
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı