"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Ehli Beyt’imizdensin” müjdesine mazhar olan sahabe:Hz. Selman-ı Farisî (ra)

22 Ocak 2012, Pazar
Hz. Selman (ra)... Mecusîler arasında dünyaya gelen, fakat içinde hep bir boşluk, bir hasret, istek olan bir insan.

Babası Büzahşan, İran’ın çiftlik ağalarından. Oğlunu çok seven, yanından ayırmayan biri.
Selman yetişkinlik çağına geldiğinde, Mecusilerin ibadet yerinin bekçiliğini yapar, mukaddes saydıkları ateşi devamlı yakardı. Bir gün çiftliğe giderken yolda garip sesler duydu, sesin geldiği yönde bir kilise vardı. İçeri girip ayini izledi. Selman çiftliği, köyü unutmuş; akşama kadar orada kalmıştı. Ayinden aldığı zevki babasının dininden daha tesirli buldu. Bu dinin aslını sordu oradakilere, ona Şam’ı tarif ettiler. Akşam eve gittiğinde olanları anlattı ve babası onu cezalandırdı. Ayaklarına zincir vurdu, fakat Hz. Selman bir yolunu bulup kurtulmuştu. Şam’a giden kafileye katıldı, sonra oradan Musul’a, derken Amuriye’ye geldi. Burada bir papazla tanıştı, o Arap topraklarında bir peygamberin zuhur edeceğini, onu bulmasını ve onun bazı alâmetlerinin olduğunu, hediye kabul ettiği halde sadaka almadığını, sırtında nübüvvet mührü olduğunu söyledi.
Selman şimdi de Arabistan’a giden kervana katılmaktaydı. Vadi’lKura’ya geldiklerinde bazı zalim kimseler Hz. Selman’ı bir Yahudiye sattılar. Bir süre sonra da Kureyzaoğullarından varlıklı biri satın aldı ve onu Medine’ye götürdü.
Hz. Selman seviniyordu, içinde bir heyecan vardı. Birgün sahabenin bir akrabası gelip Resulullah’ın (asm) Kuba’ya geldiğini, peygamberliğini yaymaya çalıştığını anlattı. Selman akşam hava kararınca biriktirdiği parayı alıp Resulullah’ın (asm) huzuruna vardı ve “Sizin salih bir insan olduğunuzu duydum. Yanımda biriktirdiğim bir miktar sadakam var, lütfen kabul eder misiniz?” dedi. Allah Resûlü (asm) sadakayı aldı, yanındaki sahabelere dağıttı. Selmanın vakti yoktu, müsaade isteyip çıktı. Kalbindeki düğümlerden biri çözülmüştü.
Tekrar birşeyler biriktirmeye başladı ve sadaka almayan Resûl’ün (asm) hediyeden yeyip yemeyeceğini merak ediyordu. Hemen Resulullah’ın (asm) yanına vardı. “Bu sefer arz ettiğim bir hediyedir” dedi. Resulullah (asm) hediye olarak getirilen yiyecekten besmele çekerek yedi, yanındakilere de verdi. Her defasında Hz. Selman (ra), Resûlullah’a (asm) daha da bağlanıyordu. İkinci alâmet de gerçekleşti; sıra mühre gelmişti.
Resûlullah’ı (asm) sohbet ederken buldu, arkasına geçip oturdu. Resûlullah (asm), Selman’ın hâlini, heyecanını sezdi ve hemen ridasını sıyırıp nübüvvet mührünü gösterdi. Hz. Selman (ra), Resulullah’ın (asm) ayaklarına kapanarak ağladı. Ruhunda kaynayan, kalbinde çağlayan İlâhî vecd ve heyecan, ruhunun penceresi olan gözlerinden damla damla toprağa süzülüyordu. Efendimizin (asm) “Bu tarafa dön” hitabıyla kendine geldi. Tatlı bir rüyadan uyandı. Girdiği müjdeli, ışıklı âlem genişledi, soruları cevaplandı, içindeki boşluk doldu.
Hz. Selman (ra) Müslüman olduktan sonra gerçek hürriyete kavuşmuştu. Ama maddî köleliği bitmemişti. Resûlullah’ın (asm) buna gönlü razı değildi. Sahabenin yardımıyla hurma fidanlarını topladılar ve Resûlullah’ın (asm) kendisi dikerek borcun çoğunu ödediler. Sahabelerden birinin altın tasadduk etmesiyle Selman’ı kölelikten kurtardılar.
Hicretin beşinci yılında müşrikler bir ordu hazırladılar. Medine’ye saldıracaklardı. Hz. Selman (ra) hendek teklifinde bulundu ve ensar ve muhacirlerle hendekler kazılmaya başlandı. Ensar ve muhacirler Selman’ı (ra) seviyorlardı, aralarında “Selman bizdendir” diyorlardı. Bunu Peygamber Efendimiz (asm) işitince “Selman bizdendir, Ehli Beyt’imizdendir” dedi. Hz. Selman’ın (ra) sevincine diyecek yoktu. Resulullah’ın (asm) Ehli Beyt’inden olmak ne büyük saadetti. Büyük zorluklarla hendekler kazıldı. Müşrikler Mekke’ye yenik, perişan halde döndüler.
Hz. Selman (ra) Resulullah’ı (asm) sık sık ziyaret edip onun sohbet ve hizmetinde bulunduğu gibi Resulullah da (asm) bazen onu ziyaret eder, gönlünü alırdı. Hz. Selman (ra) dost ziyaretine çok önem verirdi. Hasta bir dostunu ziyarete gittiğinde şu müjdeyi verdi: “Cenâbı Hak, mü’min kuluna bir hastalık verir sonra sıhhatini iade eder, buna sabrettiği takdirde bu hastalık kendisinin geçmiş günahları için kefaret olur. Daha sonra işleyeceği günahlar için de bir kefaret sebebi sayılır. Yine Allah günahkâr bir kuluna bir hastalık verir, sonra sıhhatini iade ederse; şayet o insan sabretmemiş, devamlı şikâyette bulunmuşsa; o kul sahipleri tarafından ayağı bağlanıp salıverilen, ayağının niçin bağlandığını, çözüldüğü zaman da niçin çözüldüğünü bilmeyen bir deve gibidir.”
Hz. Selman (ra) ibadet konusunda şu tavsiyede bulunmuştur: “Beş vakit namazı muntazam kılın! Büyük günah işlemediğiniz müddetçe beş vakit namaz küçük günahlara kefaret olur. Bir kimse gecenin karanlığını ve insanların gafletini fırsat bilerek günah işlerse, bu adam kârda değil zarardadır. Gecenin karanlığını ve halkın gafletini fırsat bilerek kalkıp namaz kılan kimse kârdadır... Çok ibadet ederek kendini ibadet edemeyecek hâle getirmekten sakın; normal, fakat devamlı olarak ibadet et.”
Takva ve zühd sahibi Hz. Selman (ra) bir keresinde hastalandığında Sa’d bin Ebî Vakkas onun ziyaretine geldi. Hz. Selman (ra) ağlıyordu. Hz. Sa’d neden ağladığını sordu. Hz. Selman şu cevabı verdi; “Ben ne ölümden korktuğum için, ne de dünyadan ayrılmak istemediğim için ağlıyorum. Beni ağlatan, Resûlullah’ın (asm) şu tavsiyesidir: ‘Dünyada sizden birinizin sahip olacağı mal, yolcunun taşıyacağı azık kadar olsun.’ Halbuki çevreme bakıyorum, bunca servet var!” Oysa Hz. Selman’ın (ra) eşyası sadece 15 dirhem değerindeydi.
Hz. Selman (ra), vefatına yakın hanımına şunları söyledi: “Şu kapıları aç. Bugün ziyaretçilerim var. Onların hangi kapıdan geleceklerini bilmiyorum. Sonra da, sana saklamam için verdiğim miski getir. Onu suda ıslatarak karıştır. Meydana gelen kokuyu yatağımın etrafına serp. Çünkü ziyaretime gelecek olanlar yemek yemezler, ama güzel kokuyu severler. Söylediklerimi yaptıktan sonra aşağıya in.”
Hanımı söylenenleri harfiyen yaptı. Sonra bir takım fısıltılar işitti. Yukarı çıktığında Hz. Selman’ın (ra) ruhunu teslim ettiğini gördü.
Peygamber Efendimizin (asm) “Cennet üç kişinin hasretini çeker: Ali, Ammar bin Yasir ve Selman” müjdesine mazhar olan Hz. Selman (ra), böylece cennette, Peygamberimize (asm) ve diğer sahabelere kavuşmuştu.
Rahmetullahi Aleyh.

Kaynak: Sahabeler Ansiklopedisi

 
ARZU KONAN
Okunma Sayısı: 15389
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı